Bölüm 2: Hatırla?

234 86 91
                                    

Ofise gittiğinde her yer birbirine karışmıştı. Kağıtlar beyaz mermer zemine dağılmış, kahve içilen kupalar yere düşüp kırılmıştı. Tahta masa yerde yan yatarken, sandalyelerde ona katılmıştı. Korkunç sessizlik ofisi sarmıştı ve görünürde hiç kimse yoktu. "Lanet olsun" dedi telaşla "Burda neler olmuş böyle?" 

Duvara monte edilmiş kitaplıkların rafları kırılmış, kitaplar yere düşmüştü. Bej rengindeki duvarın üstünde kanla yazılmış bir yazı gördü. Yazıyı daha iyi görebilmek için yaklaştı. "Benimle uğraşmayın çünkü..." Yazının devamı yoktu. Ancak arkadan seslenen kişi bu cümleyi tamamlamasına yardımcı olmuştu. Sesi çatallı ve kalın çıkıyordu. "Seni ve sevdiğin herkesi öldürürüm" Peter şaşkınlık içerisinde arkasına döndü. Hiç kimse yoktu. "Sen de kimsin?" dedi korkudan bacakları titrerken. Cevap gelmedi. 

Bütün bu dağınıklığın içinde patronunun odasına yürümeye başladı. Camlı kapıyı pek istemesede gıcırtatarak açtı. Dave'in odası salondan farklı görünmüyordu. Ama tüm bu karmaşanın içerisinde Dave sandalyesine oturup camdan dışarı bakıyordu. "Dave?" dedi yavaşça. " Hey, burda neler dönüyor?" Sandalyeyi çevirdiğindeyse gördüğü görüntü karşısında midesi bulanmıştı.Dave'in gözlerinden kan akıyordu ama göz bebekleri yoktu. Ağzı dikişliydi. Sanki biri onun konuşmamasını sağladıktan sonra onu vahşice öldürmüştü. Bu bir kabus olmalıydı. Az sonra uyanacak ve her şey normale dönecekti. Dönmek zorundaydı. "Tanrım, ne yapacağım?" dedi çaresizce. Mermer zeminin üstündeki kamera dikkatini çekmişti. Kanlarının oluk oluk aktığı Dave'i bırakıp kamerayı aldı. Bu sabah bir video çekilmişti. Hızla videoyu açıp izlemeye başladı. 

Videoyu çeken Dave'di. Henüz ofis dağılmamıştı.Ancak salondan bir şeylerin yıkılma sesi geliyordu. Dave nefes nefese kamerayı kendine çevirdi: "Peter, sen buraya geldiğinde ben çoktan ölmüş olacağım. Sana bir eve gitmeni söylemiştim. Ordaki canavar şu an içeride ve az sonra odama gelecek. Senden son bir şey isteyeceğim. Aslında tüm insanlık senden bunu istiyor. O eve gitmelisin Peter. Orada bir kasa var. İçinde bu lanet olası şeyi hayatta tutan bir alet var. Bul ve parçala onu. Anlıyor musun? Bul ve parçala!" O sırada arkadan hırıltı sesi geldi ve video bitti. 

Peter şok olmuştu. Dünya'nın kaderi kendi ellerindeydi. Geri dönüş sözü veremeden oraya mı gitmeliydi? Ölmek istemediği kesindi ama elinden ne gelebilirdi ki? Daha karşısındaki şeyin ne olduğunu bilmeden ona karşı savaş nasıl açabilirdi? Ancak beklerse o gelip kendi canını seve seve alacaktı. Buna izin vermemeliydi. "İnsanlığı kurtaramasam bile denemiş olurum" dedi yavaşça. Kamerayı sıkıca tutup duvara monte edilmiş dolabın çekmecesinden yaklaşık on tane pil alıp sandviçinin olduğu poşete attı. Bu katta daha fazla zaman kaybetmeden asansöre bindi ve kantinin olduğu kata indi.

 Asansör açıldığında ilk fark ettiği şey yerdeki kan gölü oldu. Tabureler,masalar,yemekler... Hepsi yere düşmüştü. Bazıları kırılmıştı ve kullanılamaz hale gelmişti.  Deprem olmuş gibiydi. Büfenin camları kırılmıştı ve görevli yerinde yoktu.  Zemindeki kan izi büfenin kırık kapısına doğru ilerliyordu. Yavaşça lacivert kapıdan içeri girdiğinde görevlinin yerde kalbine bıçak saplanmış şekilde durduğunu gördü. Eğer şimdi harekete geçmezse bir gün o da böyle olacaktı. Çekmeceden 2-3 bıçak aldı ve onları da poşete attı. Aslında bunlar yiyecekleri kesmek içindi ancak şimdi belkide insanlığı kurtaracaklardı. Cebinden not kağıdını alıp gideceği yerin konumuna baktı. O olayların yaşandığı ürkütücü evde yalnız dolaşmak üzereydi.

 "Ben napıyorum?" dedi birden kendi kendine .Oraya gitse bile sağ çıkamayacaktı. Er ya da geç ölecekti ancak bunu tek başına neden yapıyordu ki?  Polislerin ona yardımı dokunabilirdi. En yakın polis karakolu burdan on dakikalık yürüme mesafesindeydi. Hızla acil durumlar için yapılmış kaçış kapısına yöneldi. O sırada yukarda sesini duyduğu kişi gülmeye başladı ve ardından konuştu." Polislere mi gidiyorsun korkak?" Hızla arkasına döndü ancak yine hiç kimseyi göremedi. " Lanet olası benden ne istiyorsun?" dedi bağırarak. Adam- ya da her neyse- tekrar güldükten sonra "İNTİKAM!" dedi. "İntikam mı?" dedi fısıldayarak" " Ben sana hiçbir şey yapma-" "HATIRLA!" dedi sözünü keserek. Adamın nerde konuştuğunu hala bilmiyordu. " Bak kim olduğuna dair hiçbir fikrim yok. Neden benimle uğraşıyorsun?" dedi yalvarırcasına. Bu kadar alçalacağını hiç düşünmemişti. " Sana iki kelime söyleyeceğim. Rüya kontrolü" "Ne?" dedi Peter bu sözcükler hakkında bir şeyler hatırlamaya çalışırken. Başı zonklamaya ve dönmeye başladı. Dünya'yı bulanık görüyordu. Çevresi siyahlaşmaya başladığında bayılacağından emin olmuştu. Tutunacak bir şey arasa da bulamamıştı. Ve çevresi artık simsiyah olduğunda yüzüstü yere çakıldı. Başını mermer zemine vurduğu anda hatırladı. Kendinden geçmeden önce şu sözcükleri söyledi 

" Hepsi benim suçum" 

Night Home Of LondonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin