Bölüm 4: Ölüme Doğru

166 66 40
                                    

Matt ağzı açık, şoke olmuş bir şekilde ona bakıyordu. "Kafayı mı yedin?" dedi siyah büyük gözlerini fal taşı gibi açarak. "Bak bana inanmak zorundasın. Doğruları söylüyorum. Gerçekten." Matt yutkundu. Sanki beş kilometre koşmuş gibi nefes nefeseydi. "Ben o eve gitmekten vazgeçmiştim. Sen, benden ölmemi istiyorsun." "Matt, hayır. Bak seni koruyacağıma söz veriyorum. Sadece benimle gel." dedi Peter yalvarırcasına. " Nasıl koruyacaksın?" dedi dalga geçermişçesine "Gözlerinden ışın falan mı atacaksın?" 

Peter derin bir nefes aldı. " Seni koruyabilirim. Çünkü bizimle uğraşan kişinin kim olduğunu biliyorum." Matt yine şaşkınlıkla suratına baktı. Sanki ona "Özel güçlerim var" diyor gibi tepki vermesi pek de hoşuna gitmemişti. Derin bir nefes daha aldı. "Tamam, kim o?" 

Peter bunu anlatıp anlatmamak arasında kalmıştı. Ya o da bu olayı biliyor diye ona zarar verirse? Bu riske giremezdi. " Bak sana zarar vermesinden korkuyorum. Ama seni koruyacağım. Tamam mı? Lütfen, bana güven." Matt sonunda ikna olmuştu."Ah, tamam. Lanet olası kamera nerede?" dedi çekmeceleri karıştırırken. Birkaç saniye sonra Sony markalı siyah bir kamera buldu. Farklı kameralarını görmüştü ancak bunu yeni almış olmalıydı.Daha hiç kullanılmamışa benziyordu. Kamerayı açıp pilini kontrol etti. Daha sonra kamerayı Peter'ın eline tutuşturup, ahşap gardırobundan siyah montunu aldı. Diğer bir paltoyu alıp Peter'a attı. Peter kamerayı düşürmemeye çalışarak paltoyu tuttu. "Bir ceketle gidemezsin. Giy şunu. Polise gidiyoruz." dedi Matt montunu giyerken.

 "Onlar bize inanmıyor,Matt. Denemediğimi mi sanıyorsun? Onlara başımdan geçen olayları tek tek anlattım. İnanmıyorlar." dedi Peter yavaşça. Matt sırıtarak:"Onlarda senin aklını kaçırdığını anlamış." dedi. Birkaç saniye sessizlikten sonra-bu arada Peter paltosunu giymişti- Matt: "Arabayla gideceğiz. Oraya kadar yürümeyi düşünmedin herhalde. Değil mi?" dedi. Peter başıyla onayladı ve Matt'in evinden çıktılar. Bugün gerçekten hava sürekli değişiyordu. Şimdi de gök kuşağı çıkmıştı. 

Hızla Matt'in Lacivert Subaru'suna bindiler. Matt anahtarı çevirdi ve motoru çalıştırdı. Arabanın içi temiz kokuyordu. Sanki daha yeni yıkanmış gibiydi. "Öleceğiz Peter. O eve girdiğimiz anda, o adam bize musallat olacak. Ya onu hayatta tutan şeyi bulup kıramazsak? Hadi kıramadık ama evden çıkmayı başardık. Peşimizi bırakacağını mı sanıyorsun? Ne olursa olsun. Öleceğiz."dedi Matt sanki son kez şansını denemek istercesine. "Matt, sana bir söz verdim. Ve sözümü tutmak konusunda kararlıyım."Matt derin bir nefes aldı ve eve doğru yola çıktılar.

 O sıra Peter'ın yine başı dönmeye başladı. Neden hep böyle oluyordu? Gözlerinin önüne kara perde inmeye başladığında nefes alıp veriş hızının değiştiğini hisseti. Kendinden geçtiğindeyse, artık nereye gittiğini bile bilmiyordu.

(...)

"Peter!Peter! Uyan artık! Eve geldik!" Matt'in bağırışlarını zar zor duyuyordu. Gözlerini açtığında her yeri bulanık görmeye başladı. Hala arabanın koltuğunda oturuyordu. Yavaşça doğruldu ve kendine gelmeye çalıştı. Nihayet görüşü netleştiğinde yine yağmurun başladığını gördü. 

Hava kararmıştı. Aslında bu zamana kadar dışarıda durmaz, hemen eve giderdi. Ancak şimdi tam karşılarında durdukları korkunç eve girmek üzereydiler. "Gerçekten böyle bir durumda nasıl uyuyabildin anlamıyorum." dedi Matt. "Hayır, ben uyumadım." diye itiraz etti Peter başının zonklamasını durdurmak için başını tutarak. "Hayır, uyudun adamım. Biraz daha seni böyle bıraksaydım, horlamaya başlayacaktın." dedi dalga geçer gibi bir tavırla. "Ben, bilemiyorum. Bugün 2. oldu. Sanki ataklar geçiriyor gibiyim." dedi Peter sonunda arabadan çıkıp kendini soğuk rüzgara bırakırken. "İstersen önce hastaneye-" "Hayır" diye sözünü kesti Peter. "Gerek yok" "İyi o zaman.Sen bilirsin." dedi Matt arabasını kilitlerken-kamera da elindeydi-.

 Yerler kurumuş çimenlerle kaplıydı ve her adımda ses çıkarıyordu. Çevreleri sisle kaplı olduğu için pekte bir şey göremiyordu. Ev sanki cadıların büyü yaptığı evlere benziyordu. Neredeyse tek dokunmada yıkılacak gibiydi. Gri eski tuğlaların üstüne yapılan boya artık çıkmaya başlamıştı. Belki bu ev kendilerini zafere götürecekti. Ama belki de ölümlerine giden bir kapıydı. Pencerelerin camları kırılmış olmalıydı ki pencereye bakarak içerisinin ne kadar karanlık olduğunu görebilirdiniz. Ve sanki evin içinden birisi kendilerine bakıp gülümsüyordu. Belki gördüğü şey psikolojiktir. Bugün o kadar çok olay yaşamıştı ki hala hayatta olduğuna seviniyordu. Matt "Hazır mısın?" dedi evi incelerken. Bir elinde de fener vardı-Peter'ın feneri daha önce görmediği kesindi-. "Evet." diye cevap verdi "Sanırım hazırım."

Night Home Of LondonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin