Bölüm 15: Zihnin Derinliklerine İnmek

59 32 17
                                    

Matt'in elleri o kadar sıkı bağlanmıştı ki, Peter onları çözmekte güçlük çekiyordu. Ancak arkadaşının sağ olduğunu görmesi onun içini ferahlatmıştı. En azından buna sevinebilirdi. Nihayet beyaz -kirden dolayı artık renkleri griye dönmüştü- ipleri bacaklarından çözdüğünde,Matt hızla ona doğru atıldı. Peter reflekslerine karşı gelemeyip geri çekildi. O kadar çok şey yaşamıştı ki , artık kime güvenebileceğini bile bilemiyordu. 


Matt şaşkın ve bir o kadar da üzgün bakışlarıyla kendisini süzdü. "Dostum, sadece sarılacaktım." dedi yerden kalkmaya çalışarak. "Ah, üzgünüm. Başıma gelen tüm bu olaylardan sonra, kime, ne tepki vereceğimi şaşırıyorum." diye cevap verdi Peter arkadaşının kalkmasına yardım etmek için ona elini uzatarak. Matt hızla elini tuttu ancak kalkarken kırık koluna da bastırdı. Peter, sanki tüm kemikleri kopmuş gibi bir acı yaşadı. Şu an kolunun alçıda olması gerekiyordu ancak şimdi, bu lanetli evden çıkmak için onu kullanması gerekiyordu. Bunca acıya nasıl katlanılırdı ki? Zarar görmeyen tek bir kemiği bile kalmamıştı. 

Matt koluna biraz daha bastırdığında daha dayanamayıp hızla geri çekildi. Bu sefer ki acıyı artık kelimelerle anlatamazdı. Açık yarayı, keskin bir şeyle kesmek gibiydi adeta. "Üzgünüm, Peter. Koluna bir şey mi oldu?" dedi Matt sonunda yerden kalkıp üstünü silkelemeye başlarken. " Sana ne olmadı? desek daha doğru olur Matt. Kolum kırıldı, ayak bileğim çok acıyor ve muhtemelen o da kırılmıştır. Darp olmayan tek bir kemiğim kaldı mı acaba,merak ediyorum." dedi Peter  kolunun acısıyla dudaklarını ısırırken. Matt bu söylediklerinden etkilenmişti ki, ağzı açık kalmıştı. 


"Bu kadar acıya ve ağrıya nasıl dayanabiliyorsun , dostum? Sen Superman değilsin." Peter bu sözleri duyduğunda elinde olmadan gülmeye başladı. Matt çizgi romanları çok severdi ve iş yerinde herkese farklı farklı kahraman isimleriyle sesleniyordu. "Doğru, ben Kaptan Amerika'ydım değil mi ?" dedi bunca ağrıya rağmen gülümseyerek. "Hala hatırlıyor musun yani?"dedi Matt Peter'ın gülmesine kendi kahkahalarıyla katılarak. " Unutmayacağımdan emin olabilirsin." O sırada Matt birden ciddileşti. Peter onu hiç bu kadar ciddi görmemişti. 


"Bana her şeyi anlat, Peter. Böylelikle sana yardım edebilirim." dedi Matt kalın ve net sesiyle. Peter, onun bu merağını anlıyordu. Bilmeye kesinlikle hakkı vardı. Belki de her şeyi söylemeliydi. O sırada aklına Annabelle geldi. "Hayır, bunu yapamam, Matt. Senin iyiliğin için. Beni anla-" "İşte yine aynısını yapıyorsun Peter. Bana buraya gelirken beni koruyacağını söylemiştin ancak daha iki dakika önce ellerim, bacaklarım ve ağzım bağlı şekilde orada duruyordum. Ne olursa olsun sana güvenip buraya geldim ve sen bana hiçbir şey anlatmıyorsun! Bu kullanım kitapçığı olmadan, hakkında hiçbir şey  bilmediğim bir eşyayı kullanmaya çalışmak gibi." dedi Matt sözünü keserek. "Bak, haklısın. Ancak yukarıda ki kişi her şeyi biliyordu ve sence ona ne oldu? Öldü, Matt. Sana bütün bunları anlatmamı istemen gerçekten bir intihardır." Matt yine o şüpheli-şaşkın bakışlarını takınıp, kendisine baktı. "Yukarıda birisi mi vardı?" dedi. Söylediklerinden ürkmüş görünüyordu. "Evet, vardı. Bak benden bir şey anlatmamı isteme. Ağzımdan kaçan tek bir cümle bile hayatının son bulmasına neden olabilir." 


Matt kendi düşüncelerine dalıp gitmişti. Birkaç saniye sessizlik odayı hakim kıldı ve en sonunda Matt ikna olmuş bir şekilde kendisine döndü. "Tamam, Peter. Dediğin gibi olsun. Ama burada fazla vakit kaybetmemeliyiz." dedi Matt hala burdan çıkabilme umudunu kalbinde yaşatmaya çalışarak. Peter, yavaşça merdivenlere doğru yürümeye başladı. Yürümek bile ona eziyet gibi geliyordu. Nihayet merdivenlere ulaştığında nefes nefese kalmıştı. " Matt, yukarıda bir duvar var. Ancak merdivenin çıkışını kapayacak kadar büyük değil. Küçük bir aralık kalmıştır. Oradan çık ve üst kata çıkıp arabana bin. Sonuna kadar basıp buradan git dostum." dedi Matt'in eline feneri  tutuştururken. "Ama sen ?" dedi Matt karşı gelerek. "Tek kol ve tek ayakla bu merdivenlerden nasıl çıkabilirim ki?" dedi Peter merdivenden yukarı bakarak. Ancak karanlıktan başka hiçbir şey göremedi. 


"Seni burada bırakamam, Peter. Benden bunu isteme. Bak , sana yardım edebilirim." dedi Matt Peter'ın omzuna elini koyarak. "Sadece git, olur mu?" dedi Peter karanlığın içine doğru giderken. Matt'ten ses seda gelmiyordu. Belki de gitmişti. "Benden korkmalısın." dedi kalın çatallı bir ses. İşte gelmişti ve bütün odanın karanlığını topluyordu. "Senden korkmuyorum Alex." dedi Peter yerinden kımıldamadan, Night Demon'ın tam karşısında oluşmasını bekleyerek. "Her an, merdivenin başında bizi dinleyen o küçük arkadaşının kellesini sana verebilirim." dedi dalga geçer bir tavırla. "Ah, Matt. Neden sadece dediğimi yapmadın ki?" diye içinden geçirdi Peter. Ancak yüzüne endişeli olduğunu yansıtmadan konuşmaya devam etti. 


"Sana bir şey söyleyeceğim, Alex. İnsanlar anlamadıkları şeylerden korkarlar. Ancak ben seni anlayabilirim." dedi Peter bu kadar cesaretin nereden geldiğini anlamayarak. "Beni anlayabiliyorsun ancak, beni nasıl hatırladığını anlayamıyorsun, Peter. Seni daha zeki sanıyordum."dedi Night Demon nihayet kanatları da oluşup karşısında dikildiğinde. "Eski eşyaları görüp, hatırlıyorum." dedi Peter neden Alex'in kendisine böyle dediğini çıkaramayarak. "Ancak o eşyaları hatırlamak için de zihninin derinlerine inmen gerekmez miydi?" dedi Night Demon ona alttan mesaj vermeye çalışarak. Peter kesinlikle ne demek istediğini anlamadığından emindi. Zihninin derinliklerine inmek... Tam bunu ona soracaktı ki birden merdivenlere doğru hızla uçtuğunu gördü. Matt'e gidiyor olmalıydı. 


Ne yapmalıydı? Matt'i nasıl kurtarabilirdi? Bu halde koşamayacağı kesindi. O anda aklına geldi. Işık... "Matt! Feneri ona tut! Işıktan korkuyor!" dedi avazı çıktığı kadar bağırarak. "Hangisine doğru tutmalıyım, Peter?" dedi Matt sesi titrerken. "Tam karşımdakine mi yoksa yandan bana yaklaşana mı?" Lanet olsun! Matt'in olduğu odanın da karanlığından güç almış olmalıydı! "Her ikisine de tut Matt!" diye bağırdı işe yarayacağını umarken. Birkaç saniye sessizlik olduktan sonra Matt tekrardan seslendi. "Ufak bir sorunumuz var, Peter. Bu fener yanmıyor. Pili bitmiş olmalı." dedi Matt . Sesi artık ağlamak için can atıyor gibi çıkıyordu. Harika bir şansının olduğunu (!) biliyordu.  Kilerdeki kutulara gözü kaydı. Alex, odadaki bütün karanlığı çektiği için oda artık biraz da olsa aydınlıktı. 


Hızla kutulara bakmaya başladı. Ancak kutular bantlanmıştı. O sırada cebine koyduğu anahtarı hatırladı. Belki girintili çıkıntılı olan yeri , bantları kesebilirdi. Anahtarı alıp karşısına çıkan ilk kutunun bantını yırttı. Evet, işe yarıyordu! Karşısına bir çok çekiç ve inşaat malzemeleri çıktı. Kutuyu hızla yere atıp diğer kutulara bakmaya başladı. İşe yaramaz olan her şeyi buluyordu ancak bir fener, ya da bir pil bulamıyordu. "Peter, artık ne yapıyorsan hızlı yap çünkü , kaçacağım yerim kalmadı." dedi Matt. Nefes nefese olmasından koştuğu anlaşılıyordu. Peter hızla kolileri açıyordu ancak ihtiyacı olan hiçbir şeyi bulamıyordu. "Peter, o adamlarla aramda bir santimetre kaldı." diye seslendi Matt. 


Peter son kutuyu açtı ve içinden neredeyse iki kiloluk, büsbüyük bir fener çıktı. Bunu tek bir eline alıp kırık koluyla yukarıya çıkması mümkün değildi. O sırada geçen ki kutudan çıkan çantaları fark etti. Hızla bir sırt çantası kaptı ve feneri onun içine attı. Kırık koluna dikkat ederek çantayı giydi ve artık ayak bileğinin acısını umursamadan koşmaya başladı. Ayak bileği ölesiye acıyordu ancak yapabileceği bir şey yoktu. Dayanmak zorundaydı. 


Merdivenlere ulaşıp, hızını kaybetmeden yukarı çıkmaya başladı. Tek elle bu kesinlikle çok zordu. Bu yavaşlıkta giderse yukarıya ancak bir dakikada varabilirdi, ki onun o kadar zamanı yoktu. Diğer kolunu da kullanmak zorundaydı. Kolundan bin kez özür diledikten sonra, kolunu yukarı kaldırıp tahtalardan birini tuttu. Acıdan artık bayılacak gibiydi. Kırık elinle halter kaldırmaya çalışmak gibiydi bu. Ancak dayanacaktı. Arkadaşını kurtarmak için her şeyi yapacaktı. Onu koruyacağına söz vermişti ve sözünden dönmeye hiçte niyeti yoktu. Zorla da olsa kırık kolunu daha da yukarıya çıkabilmek için yukarıdaki tahtalardan birine uzattı. 

Night Home Of LondonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin