Bölüm 14:Umut

70 33 26
                                    

Buradan nasıl çıkacaktı? Ezilerek ölmeyi hiç istemiyordu. Hızla kaçacak yer aradı. Her şey olabilirdi. Bir kapı, bir boşluk... Duvar gittikçe kendisine yaklaşıyordu ve Peter hala yerinden kımıldayamamıştı. Duvarı ittirmek pek işine yaramazdı. O herkül ve ya hulk değildi. Duvar kendisine doğru gelirken anahtarın olduğu kutu da yavaşça yaklaşıyordu. Anahtarı almak için atıldığında gözünün önüne bir görüntü geldi."Hayır, şimdi olmaz!" dedi Peter endişeyle. Ancak beyni bu anıyı gözlerinin önüne getirmek için elinden geleni yapıyordu. Peter en sonunda pes etti ve kendisini hatıranın içine bıraktı.

 Yine bodrumda Alex ile birlikteydi. "Peter, eğer bunu yapacaksak bir takım araç gereçlere ihtiyacımız olacak. Sanırım, hepsi kilerde vardı. Sen bekle, ben alıp geliyorum." dedi Alex ve kendisinin şu an ezilmekte olduğu yere doğru yürümeye başladı. Ancak o gittikçe köşeye gidiyordu. O sırada görüntü gözlerinin önünden kayboldu. Peter'ın artık düşünecek zamanı kalmamıştı. Çünkü duvar ile arasında yaklaşık yirmi santimetre kalmıştı. Hızla köşeye doğru koşmaya başladı. Ayak bileğinin acısına aldırmamaya çalışıyordu. Hem buradan çıkamazsa, sadece ayak bileği değil, bütün vücudu acıyla ruhunu bedeninden çıkaracaktı. Bunları düşünmemeye çalıştı ve koşmaya devam etti. Sonunda bodrumun köşesine gelmişti.

 Duvara yapışmış, siyah metalden yapılan bir kol gördü. Hiç düşünmeden kolu yukarı çekmek için,aceleyle kolun o soğuk yüzeyini elleriyle kavradı. Duvar ile arasında yaklaşık on santimetre kalmıştı. Kolu yukarı doğru çekerken anahtarı orada unuttuğunu fark etti. Oraya yetişebilir miydi? Yetişmek zorundaydı. Kolu geri bırakıp,anahtarı almak için geri koştu. Bütün eklemleri sızlıyordu ve sanki bedeninden çıkıp gitmek için büyük bir çaba sarf ediyorlardı. Peter, bunları önemsemeyerek daha hızlı nefes almaya başladı. Belki kalbi daha hızlı kan pompalarsa, kendisi de daha hızlı koşabilirdi. Anahtara nihayet ulaştığında, anahtara bağlı olan ipi, anahtarı hızla çekerek kopardı. "Umarım kötü bir şey olmaz." diye geçirdi içinden ve köşeye geri koşmaya başladı.

 Duvar ile arasında beş santimetre kalmıştı ve artık dümdüz koşacak alan kalmamıştı. Hızla sırtını duvara dönerek, yan yan koşmaya devam etti. Ayak bileğinin ağrısı arttıkça artıyordu ve artık dayanılmaz hale gelmişti. Öyle ki acıdan gözlerinden yaşlar gelmeye başlamıştı. Duvar ile artık yüz yüze geldiğinde , nihayet köşeye ulaşabilmişti. Anahtarı ve elindeki feneri sıkıca tutup kolu tekrar yukarı çekmeye çalıştı. Ancak kol sıkışmıştı! Bu nasıl olabilirdi? Daha az önce çok kolay açılabilecek bir şekildeyken, şimdi nasıl sıkışmıştı? Belki de anahtarın ipini o kadar hızlı çekmemesi gerekiyordu. Artık pişmanlık duyacak zamanı kalmamıştı. Tüm gücünü kolu yukarı çekmek için harcasada,kol çeyrek kadar yukarı çıkıp aşağı düşüyordu. "Sonun geldi,Peter." dedi yutkunarak.

 Duvar çoktan onu ezmeye başlamıştı. Göğüs kemiklerinin içeri doğru batmaya başladığını hissedebiliyordu. Son kez denemek için kolu sıkıca tuttu ve çekmeye başladı. Bu iki ton kaya taşla dolu çuvalı kaldırmaya çalışmak gibiydi. Bütün gücünü kollarına veriyordu ancak pek işe yarıyor gibi görünmüyordu. Duvar gittikçe kendisine doğru geliyor, sanki içinden geçip çıkacak gibi duruyordu. Kolu bırakmadan yukarı doğru çekmeye devam etti. Yarıya kadar getirmişti ancak daha fazla ilerlemiyordu. Aklına bir fikir gelmişti ancak bu fikir kolunun kırılmasına sebep olabilirdi. Şu an kolu tek eliyle çekmeye çalışıyordu. Belki diğer elini de kullanırsa daha fazla çekebilirdi. Riski göze alarak diğer kolunu havaya kaldırdı ve daha sonra sol tarafa indirerek kolu tuttu.

 Duvar kendisine pis pis sırıtarak ilerlemeye devam ediyordu. Harika! Şimdi de halüsinasyon görmeye başlamıştı! Kesinlikle Matt doğruyu söylüyordu. Aklını kaçırmıştı! İki eliyle kolu yukarı taşımak işini kolaylaştırmıştı ancak duvar diğer kolunu kırmak istercesine bastırıyordu. Ve sonunda kol yukarı tam olarak çıkmıştı.

ÇAT!

Peter acıyla inledi. Duvar sonunda isteğini yerine getirmişti. Kolunu artık hissedemiyordu.Ancak omzundan itibaren yayılan acıyı iliklerine kadar hissedebiliyordu. Gerçekten önceden bu kadar acı yaşamamıştı. Önce ayağı, sonra kolu... Lanet olsun! Daha kırılmayan yeri kalmış mıydı acaba? O sırada üstüne bastığı yer birden aşağıya  doğru açıldı. Peter, hızla o karanlık boşluğa doğru düşmeye başladı. Bir yere tutunmak için kolunu kaldırdığında,anahtar elinden sıyrılıp, aşağıya düştü. Anahtarı eninde sonunda bulacaktı. Zaten kendisi de oraya doğru düşmüyor muydu? O sırada eli bir tahtaya değdi. Hızla tahtaya tutundu.

 Feneri de düşürmemeye çalışarak aşağı doğrulttu. Sıra sıra aşağıya doğru dizilmiş küçük tahta parçaları ve geri kalan karanlıktan başka bir şey göremedi. Yine tahta merdivenlere gelmişti demek. "Umarım bunlar da kırılmaz." diye düşündü diğer merdivenleri anımsarken. Ancak bunlarında kendisini pek fazla taşıyabileceğini sanmıyordu. Tek eliyle hayata tutunuyordu ve hayatı çürümüş bir tahta parçasıydı. Hizmetçi ayağını - evet, artık o ayağına böyle seslenecekti- alttaki tahtalardan birine koydu. Kırılan kolunu hiç oynatmamaya çalışıyordu. Çünkü eğer oynatırsa acısı daha da katlanacaktı ve şimdi çektiği acı ona kesinlikle yeterdi. Bütün gün böyle duramayacağı belliydi. Yine bir risk alıp kendisini aşağıya bıraktı. Birkaç saniye sonra hemen bir tahta daha tuttu. Ayağını başka bir tahtaya koymak için aşağıya uzattığında yere bastığını fark etti. Burası fazla derin değildi. Sonunda yere ulaşmıştı.

 Filmlerde ki gibi "Tek bir çizik bile almadan yere indim." diyemeyecekti.Malum kolu ve ev sahibi ayağı -kırık ayağına bu ismi vermişti- incinmişti. Hatta incinmek değil de kırılmıştı dese daha doğru olurdu. Elini tahtadan çekti ve feneri yere doğru tuttu. O anahtarı kesinlikle bulmalıydı. Tahta, tozlu zemine dizlerini yapıştırıp, anahtarı arıyordu. Kesinlikle kusmak üzereydi. Ancak titizliğinin verdiği bu duygu, nihayet anahtarı bulduğunda, yerini mutluluğa bırakmıştı.Anahtarı sımsıkı tuttu ve ayağı kalktı. O duvardan kurtulduğuna seviniyordu ancak, şimdi bu odada hangi tehlikeler kendisini bekliyordu? Hızla feneri sağa sola çevirerek, çevresinde neler olduğunu bulmaya çalıştı.

 Birçok koliler vardı ve açılma yerleri bantlanmıştı. Üst üste kutuların bazılarının ağzı açıktı. İçlerinde bir takım ev araç gereçleri vardı. Evet, burası kesinlikle kiler olmalıydı. O sırada birisinin ağlama sesini duydu. Sessizce, ancak hıçkırarak ağlıyordu. "Orada birisi mi var?" dedi Peter sesi korkudan titrerken. Oradaki her kimse ağlamayı birden kesmişti.Şimdi odayı büyük bir sessizlik kaplamıştı. Peter, az önce ağlama sesinin geldiği yöne doğru gitmeye başladı. Bu korku ona vücudunun acısını unutturmuştu.

 Feneri duvarlara doğru çevirdi. Gri, kire bulanmış duvarlar, kendisine o kişiyi bulmak için hiçbir ipucu vermiyordu. O sırada tam olduğu yerin biraz daha ilerisinden ağlama sesi geldi. Feneri hızla oraya doğru çevirdi. Ağzı, kolları ve bacakları sıkıca bağlanmış, ağlamaktan gözleri morarmıştı. Matt. Şok olmaya zamanı olmadığı açıkça ortadaydı. Ancak sevinçliydi. 

Çünkü Matt hala hayattaydı ve kendisinin artık yeni bir umudu oluşmuştu.

Night Home Of LondonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin