🌹2. Bölüm🌹

1.3K 70 24
                                    

Sonunda Sarı kızın yanına varabilmiştim. Nefes nefese kalmıştım, nefesimi düzene sokmak için derin ve sesli bi nefes aldım. dehşete düştüğüm için duvara yaslanıp gözlerimi yere sabitledim.

"Ne oldu küfürbaz çocuk, neden bu kadar yoruldun?" dedi. sesindeki alaycı tını gözlerimi devirmeme sebep olmuştu.
"İsmim Mert" dedim.
"Peki Mert, benim ismimde Sude"
"Memnun oldum Sude" dedim.
"Bende memnun oldum. Neden böyle nefes nefesesin?"
"Ce ce ceset orda yok!" dedim.

Sude'nin de korktuğunu ela gözlerinden anlamıştım. Acaba harbiden nereye gitmişti ve bu katil ne zaman bizide öldürecekti tek aklımdaki soru buydu. "Nasıl Mert! nasıl yok ciddi olamazsın ya!" deyip önüne düşen saçlarını eliyle geri attığında ela gözleri dolmuş, neredeyse ağlayacaktı.

"Ya ne bileyim Sude, yok işte. merdivenlerdeki kan izlerinden başka hiçbir şey yoktu." dedim. İçimdeki korku düşündükçe tüm bedenimi sarıyor, titrememe sebep oluyordu. Aklımdaki bir soru da bu katilin kim olduğuydu.

Bir kapı sesi duyduğumuzda sessiz bir şekilde "koş Sude! çabuk" diyerek Sarı kızın elini tutup çektim. Saklanacak bir yer bulmamız gerekiyordu, bugün burada ölmeye hiç niyetim yoktu. Kömürlük olmazdı, katillerin 1 numaralı ceset saklama yeri ve yakalarsa kapana kısılırdık.Kantin asla olmazdı, saklanacak en kötü yerdi. Çok fazla sınıf vardı, onlardan birinde saklanabilirdik. 11-C'ye doğru koşmaya başladık. benim bir adım gerimde koşuyordu, onu elimle çekiştiriyordum.

İyiki arkadaşlarla kapının kilidini çalmıştık, elbiselerimizi giyinirken genellikle kızlar içeri giriyorlardı. O yüzden müdürün odasından anahtarı çalmıştık. Hemen aceleyle gidip dolabımdaki gizli bölmeyi açıp anahtarı aldım. Aceleyle kapıyı kitlemeye çalışıyordum, heyecandan ellerim titriyordu ve anahtar elimden düştü. Eğilip almaya çalıştığımda Sudeyle kafalarımız çarpıştı ve yüzümüzü acıyla buruşturarak geri çekildik.

Kapıyı kilitlediğimde seslice bir oh çekip kapıya sırtımı dayayarak oturdum. "Su?" Dedim. korktuğu belliydi "Olur, çikolatayıda verirmisin Mert?" Buna cevap olarak su ve çikolatayı uzattım. Çikolatayı sanki depresyona giren kızlar gibi yiyordu. Ona baktığımı gördüğünde ağızı doluyken bana baktı ve yanağında kalan çikolata parçasını ağızna soktu ve güldü. Komik, güzel, sempatik ve az birazda şapşik biriydi Sude.

"Kaçıncı sınıfa gidiyorsun?" dedim.
"11-E senin?" ağzı dolu konuşmaya çalışıyordu.
"Gördüğün gibi, 11-C burası benim sınıfım." dedim tek kaşımı kaldırıp.
Yaşıttık, onu ilk gördüğümde 9. sınıf sanmıştım.İkimizde 17 yaşındaydık ama neden bu kadar tatlı ve minyondu. Sessizce "neyse" y harfini amaçsız bir şekilde uzatmıştım. Koridordan bir erkek sesi "siktir git! İmdat!" deyince merakla irkildim.

"Kim lan bu? Bekle bakıp geliyorum sakın ses çıkarma." dedim sert bir şekilde. Kapının kilidini açıp kapıyı araladım ve koridoru gözletlemeye başladım. Yukarıya doğru çıkan beyaz tenli, siyah dalgalı saçlara sahip ve neredeyse saçı kadar koyu renkteki gözleri olan bir çocuk vardı. gözlerindeki dehşeti fark etmiştim. koşuyordu, birinden kaçıyordu. Arkasından kalın sesli bir adamın sesi duyuldu. "kaçamazsın. Senin sonunda o kız gibi olacak."

Sesi duyunca katil olduğunu anladım. korkum artıyor, gözlerim yuvalarından fırlayacak sanıyordum. Sudeye baktığımda saklanacak yer arıyordu, Allahtan iki duvarı oymuştuk. Kaçan çocuğa el işaretiyle gel yaptığımda koşarak geldi, tereddüt etmişti. Sınıf koridorun en sonunda olduğu için bulunmamız zor olacaktı.

Dolabın kapağını açıp arka tarafındaki kapağı açtım. "çabuk girin hadi" deyince ikiside şaşkınlıkla birbirine bakınca göz devirdim. onlar girdikten sonra bende girdim ve kapakları kapattım. "gerekirse nefes almayın, yeterki yakalanmayalım" dedim sessizce. İşsizliğimiz, haylazlığımız bizi her seferinde kurtarıyordu. Duvarların kalınlığı bir insanın sığabileceği ölçüdeydi.

Bir süre öylece bekledik. Sonunda bizim sınıfa geldiğini ayak seslerinden anladım. sınıfın içinde dolaba yaklaşıp 1. kapağı açtı, içinin boş olduğunu görünce tekrar kapattı. "Lan yoksa camdan mı atladı?" Diye homurdandı. çok hızlı nefes alıp veriyordum, duymaması için ağzımı kapatmıştım. kapıyı arkasından kapatıp gitti, o duvarın arasında 20-25 dakika daha geçirdikten sonra kapakları açıp etrafı kolaçan ettim. Allaha şükür ki yoktu "hemen çıkın! gidiyoruz etraf temiz" deyip çıkmalarını bekledim. İkisininde benzi atmıştı.

Sınıftan çıkıp müdürün odasına girdik ve çatı katının anahtarını aldım. Soyunma odasına doğru yol aldık. Soyunma odasının üstü çatı katıydı. "geçin okulun çatı katı hep kilitli olur." Deyip çatı katına çıktık. hemen kilitledikten sonra anahtarı cebime attım. Derin bir nefes çekip duvara yaslandım. elimle yüzümü kapatıp biraz bekledim. kimse birşey demiyordu.

"İsmin ne?" diye sordum çocuğa.
"İsmim Onur, ya sizin"
"Ben Mert"
"Ben Sude"
"Bu katil de nereden çıktı! aşağıdaki ceseti sizde gördünüz mü? derdi ne bunun?" Onur çok öfkeli görünüyordu.
Sudeyle ikimiz aynı anda "bilmiyoruz" dedik.

"bizde ceseti gördük, ne olduğunu bizde anlamadık. Katilin silahı varmı onu bile bilmiyoruz." diye devam ettim. "Peki birini arayıp yardım istediniz mi?" dedi Onur. "denedim ama benim şarjım yok" dedim iç çekerek. Umudum giderek azalıyordu. Sude "benimkide evde tuvalette oynarken tuvalete düştüde" deyip 32 dişini gösterip güldü. Onur'la göz devirdik.

Bir süre bişey demeden öylece oturduk. "Gelin sizi bizim mekana götüreyim" dedim ve derslerden sıkılıp burda sohbet etmek için 1 lamba 5 tane sandalye ve bir masa koyduğumuz odaya doğru yürümeye başladık. içecekler ise mini dolaptaydı. Burayı okulda benim tayfamdan başka kimse görmemişti. İkiside şaşkınlıkla etrafa göz gezdirdi.

Dolabı açıp "istediğiniz gibi içebilirsiniz, size bir kıyağım olsun." dedim sırıtarak. İkiside dolaptan içecek bişeyler alıp oturdular. "Yarın belkide ölürüz, hakkınızı helal edin ben uyuyorum" deyince Sude "benim ölmeye hiç niyetim yok." diye homurdandı. Gözlerimi devirip iç çektim. ikiside sırayla "helal olsun, iyi geceler" dediklerinde bedenim kendini uykuya teslim etmişti bile.

TUZAK (Basılıyor) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin