10. BÖLÜM

1.7K 104 55
                                    

        Sabah uykumdan uyanmama sebep olan şey nefis sucuklu yumurta kokusu olmuştu. Vejetaryen değilim arkadaşlar. Bu acı gerçeği böyle açıklamak istemezdim ama.. değilim işte. Burnuma dolan kokuyla gözlerimi açtığımda yan taraftaki yatağı boş görünce garip bir his kapladı içimi. Nedenini bilmiyordum.

Küçüklükten kalma bir alışkanlık olarak kalkar kalkmaz pencereye koştum yağan karı izlemek için. Sanki senelerdir bilinçaltımda baskıladığım anılar daha fazla baskıya dayanamayarak su yüzüne çıkmıştı.

Ahh eski günler, annem ve babamın  yanımda olduğu kış geceleri. Korkarak yanlarına gider, aralarına sıkışır ve sabaha kadar hayatımda daha sonra hiç hissedemediğim kadar güvende bir uyku çekerdim.

Babamın o gecelerde hikaye anlatırken uyuyakalması, sabah yağacak kar hakkında annemle ettiğimiz o çocuksu muhabbetler aklımdan çıkmıyor. Uyanır uyanmaz koşa koşa pencereden bakıp kar göremeyişimizin hüznünün bile tadı damağımda. Etrafı bembeyaz gördüğümüzde yaşadığım heyecandan ise bahsetmiyorum bile.

Anıların çağıltısı yüreğimde yankı yaparken alnımı soğuk cama dayamış derin nefesler çekiyordum. Buğulu görüşümün sebebi ağlamak üzere olmam mı yoksa camın üstünde tane tane damlalar halinde süzülen çiğ miydi? Akmak üzere olan gözyaşlarımı elimin tersiyle silip odadan çıkmaya yeltendiğimde Toprak kapının ağzında dikilmiş bana sesleniyordu.

-"Hadi Behram. Kahvaltıya.." Kafamı geliyorum anlamında salladım. Gitmesini bekliyordum ancak gitmedi. Yüzümü inceledikten sonra sorduğu soru beklenmedik bir soru olmuştu.

-"Ağladın mı sen?" Sorusunun sebebini sorarcasına bakınca devam etme ihtiyacı hissetmiş olsa gerek tekrar konuştu; "Gözlerin kızarmış da. Ondan sordum yani. Bir derdin varsa.."

-"Ağlamanın kıyısından döndüm diyelim. Eskiler geldi de aklıma. Bir anne ve babaya sahip olduğum günler.."

-"Onlar..öldüler mi?" Ağlak bir gülümseme geçti yüzümden.

-"Hayır. İkimizden de sağlamlar."

-"Ee öyleyse neden üzülüyorsun ki? Sonuçta hala onlara ulaşabilirsin."

-"Tabi.. Ulaşabilirdim. Eğer evlatlıktan reddetmeselerdi.."

Bu mesele bana nasıl koydu bir bilseniz. Senelerdir şu cümleyi her kurduğumda istisnasız gözlerim dolar:"Evlatlıktan reddedilmek..". 17 yaşımdan beri. Ne diyeceğini bilemez halde bana bakıyordu.

-"Neden?"

"Çünkü eşcinseldim." diyemedim.Şuan anlatsam sen de beni reddedersin be adam. Sorma neden diye. Anlatamam işte.

-"Uzun hikaye. Umarım bir gün anlatmam için gereken şartlar oluşur."  Anlamaz gözlerle bakıyordu.

-"Anlamadım. Ne şartı?"

-"Boşver yaa. Kalk gidelim hadi aşağıdan Sinan'la Elif'in sesi geliyor kesin yine kavga ediyorlardır." Çabuk değişen modum onun da şaşırmasına sebep olmuştu. Başka bir şey söylemeden arkamdan geldi. Lavaboya yüzümü yıkamaya girdiğimde neden "ağladın mı" diye sorduğunu anladım. Gözlerim kıpkırmızıydı. Hayır biraz yaşardı sadece be. Ne var yani kızaracak?

Aşağı indiğimde üçü de sofraya oturmuşlar, Elif Sinan'a saydırıyordu.

-"Sen görürsün ama beyefendi. Karşılıksız kalmaz bu. Sonra ağlama diye söylüyorum. " dedi Elif sinirle. Sinan ise gülüyordu.

-"Ya kızım şaka yaptık işte tamam uzatma. Özür dile barışalım."

-"Aaa şu pişkine bak ya. Bir de ben mi özür dileyeceğim?" Sofraya oturmamla biraz durulur gibi oldular.

BENİ SEV KALBİMİ DEĞİL(EŞCİNSEL)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin