Yıllardan bir yıl, aylardan Temmuz, günlerden bir gün idi. Diğerlerinden çok da farklı olmayan bir gün... Geçen yıl vefat eden terzi Vaki amcanın dükkanının önünde kediler yine uzanmış yaz güneşini selamlıyor, oranın hemen önündeki berber Kasım sigarasını almış, dükkanının önünde gazetesini okuyup tüttürürken hayat da her gün tekraren yaşadığı o mutantan düzenini bugün yineliyordu. Uzaklardan gelen ambulans sesi birilerinin hayata veda ettiği haberini yayarcasına kulaklara çarpıyor ve ses gitgide uzaklaşıyordu. Tam bu sıralarda o ambulansın gideceği hastanede belki bir bebek doğuyor, birileri yolun sonuna gelmişken bir başkası ise bu milyarlarca kez tekrarlanmış düzeni birkaç on yıl daha tekrarlamak için hayata gözlerini açıyordu. Kimsenin umursamadığı bir dehşetle devam ediyordu hayat. Bu sıralarda bir başkası bazı satırları nasıl düzeceğinin hesaplarıyla kafayı kırmak üzereydi.
Hayat işte bundan ibaretti, birbirinden habersiz yaşayan milyonların her gün aynı hayata uyanıp, farklı dert ve karakterlerle sürdürdüğü bir simülasyondu sanki. Ancak herkes bıkmış, tükenmiş değildi elbet. 17 yaşına yeni basmış bir genç, çok sevdiği halasına gitmek için dakika sayıyordu. Destan, günlerdir tatiline başlamak için can atıyordu. Denize gireceğinden değildi heyecanı, yeşilin her türünü barındıran mekanları görmek de heyecanının ana sebebi değildi. Halasına gidecekti, Elif halasına...
Kendisini bildi bileli halasına olan düşkünlüğü kendi kimliğini keşfetmeye başlayalı beri daha da artmıştı. Ne zaman canını sıkacak bir şey olsa, durumundan haberdar olan tek insan olan halasını arar içini ağlaya ağlaya döker, onun arkadaşlarının tecrübelerini dinlemek için halasına bin bir ricada bulunur, sonunda da istediğini elde ederdi. Şimdi ise parça parça dinlediği o tecrübelerin sonunda ne olduğuna dair aklında pek çok soruyla halasının evinin yolunu tutmuştu. İzmir'de çift katlı, bahçeli çıtı pıtı bir evdi, kıyıya yakın sayılırdı.
Az gitti, uz gitti. Elif halasının evine vardığında saat neredeyse sekizi vurmuş, batmaktaki güneş kızılca kıyamet bir ışık saçarak göğe tutunmaya çalışıyordu hiç batmamacasına. Yağlanması gerektiği sesinden belli olan kapıyı hafifçe ittirdi ve içeriye girdi. Bastığı yeşilce çimler yeni kesilmişti belli ki ve rüzgar o çok sevilen rayihayı burnuna taşımakla görevlendirilmiş gibiydi. Bahçede biraz daha ilerledikten sonra görüş açısına üç kişi girdi. Halasını hemen her gördüğünde üstünde olan ve oldukça yıpranmasına rağmen giymekten vazgeçmediği bluzundan tanımıştı. Adamlardan birinin yüzünü gördüyse de kim olduğunu çıkaramadı. Birkaç adımdan sonra adam, yüzünde müşfik bir tebessümle, kendilerine yaklaşan çocuğu Elif'e işaret etti. Kadın, yıllanmış güzelliğiyle arkasına döndüğünde büyük bir sevinçle genci kucakladı.
Bu sırada diğer iki adamın gözleri, kalpleriyle beraber birbirlerine gitti. Aşık gözlerle birbirlerini süzdükleri metrelerce mesafeden belli olabilecek bu iki adam yeryüzünde sayısı az bulunan, ancak bu hikayede güzel bir oran tutturan mutluluğu yakalamış gibiydiler, aralarındaki minik küslüğe rağmen. Her küsmelerinde ikisinin de akıllarına gelen ilk şey, yekun bir ayrılışın eşiğinden döndükleri o geceydi. Sarılma faslı bitene kadar geçen saniyeler içerisinde ikisinin de gözleri önünde yıllar yıllar evvelki o hadise bir kez daha vukuu buluyordu sanki. Hadi okuyanları da o ana götürelim, kapatın gözlerinizi. Siz de hatırlayacaksınız...
***
Ceyhun, önceki akşam gerçekleşen son hadiseden sonra biletini almış, kesin kararını vererek olmayacak bir aşkın dertlisi olmaklığından bıkmış bir vaziyette son dönüş hazırlığına başlamıştı. Kafasına koymuştu bir kere, olmayacaktı madem bu iş, madem gönlünün peşinden koşması, nisyan ile malul bir hafızaya sahip bir herifin tepkisizliği yüzünden bir hiç olarak kalacaktı, Ceyhun da onu gömecekti kalbine. Öyle ya, kimseye zorla kendini sevdiremezdi ki. Kırgın kalbini ve ondan çok daha hafif olan dev bavulunu hazırlayıp bir kenara koydu ve Behram ile vedalaşmaya gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİ SEV KALBİMİ DEĞİL(EŞCİNSEL)
Short Storyİşte zihnimi yerle yeksan eden,geceleri uykumu kaçıran o soruyu sormuştu: "Eski sevgilinin kalbini taşıdığım için mi tüm bunlar?!" Buna cevap veremezdim. Aynı soruyu haftalardır kendime sorup cevap alamazken,yahut cevaptan kaçarken,ona nasıl...