♡♡♡Öncelikle selamlar. Hikâyeye başlarken söylemek istediğim birkaç şey vardı. Kitap başlıkta da görüldüğü üzre iki erkeğin arasında geçen eşcinsel aşkı konu alıyor ve homofobik insanlardan ricam,okumamaları. Ha bir de,benden görüşlerinizi esirgemeyin lütfen. Olumlu olumsuz her türlü eleştirilerinizi bekliyorum.♡♡♡
Hastane kokusu..İnsanı kendinden geçirip, gönlü yerden yere vuran,ölümü ve yalnızlığı hatırlatıp sevdiklerini kaybetme korkusunu insanın derûnuna işleyen bu kesif koku beni hülyâlara daldırmıştı.Düşünüyordum ama bir türlü sonuca varıp da işte budur diyemiyordum..
İnsan ölümden neden korkardı?Gideceği yerden emin olmadığı için mi?Gittiğinde kötü karşılanma ihtimalinden mi? Ya da bir avuç toprağa dönüşeceği için mi?
Bence bunlar ikincil sebeplerdi.İnsanın asıl korkusu hiç yaşamamış gibi olmaktı. Geride bir hoş sadâ bırakamamak,arkanda seni hüzün ve sevgiyle yâd edecek birinin olmaması korkusuydu bu.İnsanın içinden bir türlü atamadığı ve atmak istemediği sonsuzluk hissiydi bizi ölümden korkutan.
Bu yüzdendir ki insanlar bir ağacın üstüne, uzun ömürlü bir aletin yahut eşyanın üstüne isimlerini kazıyıp fotoğraflarını yapıştırırlardı. Bu yüzden anılarını yazar, günlük tutarlardı.Kimse tarafından hatırlanmama ,hiç yaşamamış olmanın korkusu bize,adımızı sanımızı ve dünyada yaşamış olduğumuz gerçeğini insanlara duyurmak ihtiyacını hissettirirdi.
1 haftadır yaşadığım travma mıydı beni bu derin düşüncelere sürükleyen,yoksa içerde azraille can çekişen sevgilim miydi? Emin değilim.
Ancak sevdiğin bir insanın kara toprağa girmesi ihtimaliyle karşılaştığında yaşadığın çaresizlik,elinden hiçbir şey gelmeyeceği gerçeği öyle bir tokat aşkediyor ki insana o unutmak istediğimiz ,hatırladıkça ürperdiğimiz ve bizleri kirpiklerimize kadar titreten ölüme karşı tepkimiz düşünmek oluyor.
Evet. Yalnızca düşünmek."O olmazsa ne yaparım? Beni bırakır de giderse nasıl toparlanırım? Yokluğuna,hasretine nasıl dayanırım?" soruları beyninde etsever bir kurtçuk gibi dolaşıp içini yer bitirir.
Görüyorsunuz ya burada bile insan bencildi.Sorular hep kendi hayatımız üstüneydi.Orada yatan dünya güzeli bir varlığın öleceği gerçeği değildi bizi rahatsız eden .Asıl rahatsız eden onsuz bizim ne yapacağımızdı.İnsanın gerçekten yatacak yeri yok.Bu bencillik insana özgü bir davranış. Sevdiğinin yokluğunu bile kendini merkeze alarak düşünmek.
Oysa sevmek bu değildi. Sevmek,bir başkasına her şeyini feda etmekti.Kuru kuruya seni seviyorum demek değil kalbini ona kilidiyle satıp ,anahtarını da denize atmaktı sevmek.
Aslına bakarsanız onu bir aşık gibi sevdiğimi söyleyemem.Bu daha çok bir hayranlık,hoşlanmaydı.Belki de hala intihar etmemiş olmamın sebebi buydu.
Ben Behram. Erkekliğinden emin olmak,kendini kandırmak,öz gerçeğini kabullenmeden kimliğiyle çatışarak yaşamını idame ettirmek için bir süreliğine ilgisini celbeden kadını sevdiğini zanneden ve ciddi bir ilişkiye başlayınca düzeleceğini umut eden 21 yaşında bir genç.
Selin 1 haftadır burada yatıyordu.Geçtiğimiz hafta bugün ,evinde temizlik yaparken düşüp bayıldığını haber etti annesi.Kalbim yerinden çıkarmışçasına koştum, koştum.Hastaneye yetiştirdik yetiştirmesine ama beyin kanaması geçirdiği ve hayatî tehlikesinin bulunduğu söylenince başımdan aşağı kaynarsular döküldü,beni sikseler bu kadar etki yapmazdı.Girdiğim şoktan ertesi gün anca çıkabildim.Şu son 48 saattir ne bir kaşık yemek yedim ne de bir damla su içtim.İçimden gelmedi .Bayılmışım, ayıldığımda Selin'in anne ve babası virân olmuş halde başımda bekliyordular. Kolay değil ,kızları ölüm döşeğinde yatıyordu ,kısa sürede sevdikleri ve müstakbel damat olarak gördükleri bir evlatları da kendinden geçmişti.
-"Fatma abla,Engin amca.. O nasıl?"
Yediğim serum etki etmiş olsa gerek biraz kendime gelmiştim.
-"Aynı evladım ,aynı." dedi kızına genlerini olduğu gibi aktaran ,yaşına göre çok genç görünen Fatma anne.Yüzüne karşı Fatma anne demesem de benim için Fatma anneydi o.Ben ölümümü bekler gibi bomboş bir noktaya odaklanmışken Engin amca,nam-ı diğer Engin baba,konuştu :
-"Evladım kendini bu kadar harap etme.Sen iyi gözükmüyorsun pek,istersen seni evine bırakayım kendine geldikten sonra.Kafanı toparlayınca gelirsin.Zaten bir durum olursa ben seni haberdar ederim.Olmaz mı?"
Ulan vallahi ağlayacağım,şu halde bile beni düşünüyorlardı ya.Selin ölüm uykusundan uyanırsa ilk işim evlenme teklifi olacak diye geçirdim içimden,sikmişim aşkını ben böyle eş böyle aile bulup da bırakırsam,dünya tarihine en nankör insan olarak adımı altın harflerle yazdırırım.
Odada geçirdiğimiz birkaç saat içinde önce Selin'den sonra Selin'den ve sonra yine Selin'den konuştuk.Onun bebekliğini,ergenliğini genç kızlığını,her şeyini anlattılar bana.Onlar anlattı ben ağladım,ben ağladım onlar ağladı.Kendime iyice gelip serumu da fondipledikten sonra odadan çıkıp yoğun bakım ünitesine gittim.Onu görmeliydim.
Oradaydı işte. Daha önce hiçbir kadına duyamadığım ilgiyi kendisine duyduğum o melek kadın.Bembeyaz olmuş yatıyordu camların arkasında.Ağzından burnundan soktukları o lanet kablolar götüme girseydi bu kadar yakmazdı canımı.
Kalbimde yeri vardı.Buz mavisi gözlerinin, kumral denilebilecek dalgalı saçlarının ,parfümünün kokusunun bana verdiği heyecandan tutun da kelimeleri söylerken ağzının aldığı şekle kadar ilgimi çekmişti bundan 5 ay 23 gün önce.Üniversiteden arkadaşların ortak dersimiz olan Uygarlıklar Tarihi sınavı için çalışmaya çağırdığı o gün ilk kez görmüştüm onu.
O zamana kadar eşcinsel olduğunu zanneden ben ,bir kadına hayran kalmıştım.İnce ve kızıl kana bulanmışçasına çekici duran dudaklarını hareket ettirmesine sebep olan her kelime aynı zamanda benim de kalbimde istemsiz hareketlenmelere sebep oluyordu.O gün orada numaralarımızı alarak başladığımız arkadaşlık çok kısa bir süre içerisinde nasıl olduğunu dahi anlamadan sevgililiğe dönüşmüştü.Aramızdaki aşk değildi.Güçlü bir çekimden ibaretti ve içten içe bunun farkındaydık ikimiz de.Ama aklım bana şunu söyledi; "Belki de bu kadın senin hayatını yoluna koyman ve "normal" bir erkeğe dönüşebilmen için karşına çıkmış bir fırsattır."
Bu etkilenmenin aşka dönüşmesini umdum.Onu beyaz gelinlik içinde hayal etmeyi,nikah masasında evet derken ayağıma bastığında oluşacak acıdan mazoşistçe zevk almayı,şehvetli bir gecenin sabahında ayağına kahvaltı götürmeyi ,o geceden bir süre sonra çocuğumuz olacağı haberini almayı istedim.Beraber yaşlanıp beraberce torun sevmeyi hatta aynı gün ölmeyi de hayallerim arasına katmak istedim .Ama olmadı..
Ne bu hisler aşka dönüştü ve ben karnımda uçuşan kelebekleri hissedebildim ne de bunu yapmaya vaktimiz kaldı..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİ SEV KALBİMİ DEĞİL(EŞCİNSEL)
Historia Cortaİşte zihnimi yerle yeksan eden,geceleri uykumu kaçıran o soruyu sormuştu: "Eski sevgilinin kalbini taşıdığım için mi tüm bunlar?!" Buna cevap veremezdim. Aynı soruyu haftalardır kendime sorup cevap alamazken,yahut cevaptan kaçarken,ona nasıl...