Evvet arkadaşlar gittikçe burayı daha fazla işgal etmeye başlıyorum sanırsam finale yaklaşıyoruz. Öyle hissediyorum. Bu sefer geçen bölümkü gibi olmayacak sanırsam. Beni çok öpün olur mu sevin yani accık :))
Bu arada bu bölümlere kadar gelmemde, kitabın bu kadar okunmasında en büyük emek sahiplerinden biri olan uzaydahayatvar a çoook tişikkirlir. :* :) mutlu oldukları bölümü ona ithaf edecektim, ediyorum :D İyi okumalar.
Kötü bir fikir...
Kötü bir fikir, bir medeniyeti bile yıkabilecek güçte olabilir bazen. Yakıp yıkar, esip gürler, darmadağın eder. Kimi zaman da önceleri hiçbir şey olduğunu farketmezsiniz. Ufak bir hatadır. Daha sonra kelebek etkisi girer devreye. Büyür büyür ve büyür.
Çok sonraları zaman, o minicik gördüğünüz ama artık o kadar da küçük olmayan hatayı alır önünüze koyar ve şöyle der; "Ne oldu yarraaam kaldın öyle?"
Şaka şaka. Tabii ki öyle demez ama ona yakın bir şey söyler işte.
Yaptığım minik bir hatayı, kötü bir fikri hiç de beklemediğim bir anda önüme koyup kenara çekildi zaman. Hayat, elini kemerindeki silaha götürüp erken davranmış, bana da göt gibi açıkta kalmak düşmüştü. Çaresiz bir şekilde masada oturmuşken, ışığa üşüşen böcekler gibi kafama üşüşüp zonklatan bu sikindirik hal ve fikirler beni benden almıştı.
Çardakta, nam-ı diğer kameriyede, önümüzde kurulan sofrayla bakışırken, beynimi kemiren o güveden hallice fikirlere "Ay hoşt ulan amınakoduklarım." diye büyük bir isyanı basmak üzereydim.
Evet eminim siz de bu gerizekalı 154 kelimedir ne anlatmaya çalışıyor diye soruyorsunuz kendinize. Peki efendim cevaplayalım. Biraz sarın geriye şöyle birkaç bin kelime kadar bakalım. Evet tam orası, durdur. Bakalım ne olmuş...
◇♧◇
Yorulmuştum artık. Tek yön İzmir biletini Toprak'ın doğumgününe almıştım. Doğumgününde büyük bir sıkıntıdan, benden kurtararak ona büyük bir hediye vermiş olacaktım. Tek başıma otururken yanımdaki çekmecedeki kahverengi deri cüzdanın içinden çıkardığım otobüs biletiyle dakikalarca yüzleştim.
Kağıtla hala bakışırken odaya destursuz dalan Sinan, endişeyle bileti çekmecelerden birine atıvermeme sebep oldu. Sonuçta gideceğimden kimsenin haberi yoktu ve olmaması gerekiyordu. Çünkü biliyordum ki haberleri olduğu anda hiçbir yere gidemezdim.
◇♧◇
Evet olayın başı bu ama asıl kısım burası değil. Burası kelebek etkisinin tohumu. Şimdi elimde çatal, önüme koyulan minik tastaki salatayı mundar ederken bu tohumun nasıl büyüyüp de bu hale geldiğini merak ediyordum. Hala karıştırırken utançtan yüzüne bakamadığım o "misafirin" sesi geldi kulağıma.
-"Hayırdır Behram? Geldiğimize sevinmedin mi yoksa?" Alayla sorduğu soruya cevap düşünürken Ceyhun'un yüzünde gördüğüm şeytani gülümseme aklımda dolaşan o sorunun cevabını bulmuş olmama yetti. Tabi bir de o güne geri dönmeme...
◇♧◇
Video bu kadardı.Gözlerime doluşan yaşları geri ittim. Daha sonra ağlamaya vaktim olacaktı. Dizüstü bilgisayarı kucaklayıp odama girdiğimde Sinan yatağın üstüne oturmuş bir şeyi inceliyordu. Bir dakika ya, elindeki şey bilet değil miydi? Ulan bok mu var karıştırıyorsun çekmecelerimi, Meraklı Melahat?
-"Sinan.." Dediğimde elindeki bileti uzatarak kafasıyla işaret etti.
-"Ne bu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİ SEV KALBİMİ DEĞİL(EŞCİNSEL)
Short Storyİşte zihnimi yerle yeksan eden,geceleri uykumu kaçıran o soruyu sormuştu: "Eski sevgilinin kalbini taşıdığım için mi tüm bunlar?!" Buna cevap veremezdim. Aynı soruyu haftalardır kendime sorup cevap alamazken,yahut cevaptan kaçarken,ona nasıl...