Sağımda ve solumda, içinde mutlu insanların yaşadığını düşündüğüm evlerin ışıkları yanıyordu. Aklıma gelen tablolardan nefes alamamaya başladığımda kafamı yere eğdim. Bu sokaktan defalarca geçmiştim. Hızlı adımlarla ilerlerken başka şeyler düşünmeye zihnimi soyutlamaya çalışıyordum. Ara sıra yanımdan usulca gecen kediler ve yerde döşeli taşların şekillerine odaklanmam dışında bunu başarmam zor oldu. Nasıl cesaret ettim bütün bunlara nasıl sürüklendim, kendimdeki bu gücü nasıl fark edebildim bilmiyorum...
Nereye gidecektim şimdi?
Hemen sakinleşmeye çalıştım. Titreyen ellerime sahip çıkamazsam sigaramı yakmak için kullandığım çakmakla saçlarımı dahi yakabilirdim. En azından hava kötü değil diye düşünüp kendimi bütün bunlara direnebilirim tesellilerine boğdum. Hem saatte geç değildi açık bir yer bulup ne yapmam gerektiğini düşünebilirdim. ve galiba nereye gideceğimide biliyordum.
Burayı en çok rahatlatıcılığı için seviyorum. Duvarlarındaki kitaplıklarda türlerine göre dizilmiş birçok kitap, okuma kolaylığı sağlamak için koltuklar, koltukların yanında ışığı sadece kitabı görmeyi basitleştiren hafif sarı abajurlar. Servis bölümüne geçilmesini engelleyen duvarlarda onlarca resim. Oldukça fazla yazarın burayı tercih ettiğini bir kez daha anımsıyorum. Daha geçen Salı buranın o meşhur kurabiyelerinden almak için geldiğimde imza günü düzenlenmişti. Bugünün tek şansı kalabalığa denk gelmemem oldu sanırım. Bu beni oldukça rahatlattı, aklımdaki soru işaretlerini daha kolay cevaplandırabilecektim ve daha az kişi üzerimdeki yorgunluğu fark edecekti. Tam karşımda esmer yeşil gözlü alt dudağının sağ köşesinde fark edilecek kadar beni bulunan oğlan ile bir kısmı yüzüne dökülen uzun sarı saçları olan tırnaklarında pembenin toz tonu sürülü güzel giyimli bir kız oturuyor. Birbirlerine bakışlarındaki o sıcaklığı görmüyor olsam ne kadar zıt karakterli olduklarını söyleyebilirdim ten farkından dolayı bir önyargıyla. Elleri birdi sıkıca kavramışlar. Erkek olan durmadan bir şeyler anlatıyor. Bir süre gözlerimi alamıyorum ikisinden de. Bu güzel kareyi şekle sokan fon müziği olsa gerek.
Nasıl bu kadar çok şey anlatabiliyor şaşıyorum. Ben nerede kaybetmiştim konuşma istediğimi? Karşımdaki ilgisiz suratlar beni sıktığında mı yoksa karşımdakilerden kurtulma isteğimden başka anlatacak başka şeylerin dilime yerleşmesine engel olduklarında mı? Şimdi düşünüyorum da onlardan kurtulmak benim isteğimmiş. Bunun gerçekleşme yolu dışında hiçbir sürpriz yok bugün yaşananlarda. Eğer bana yeni bir hayatın o büyük açılması zor kapısının anahtarını verselerdi bunları yaşatmam gerekmezdi. Ben zaten kapalı kapının sadece kilidini açmış olacaktım. Onu aralamak dışarıdaki ışığa alışmak zaten benim için yeterince zor olacaktı. Yeni bir hayat sunmayacaklardı ki istediğim sadece önümden çekilmeleriydi. Dışarıda da yeterince sarsılmayacak mıydım zaten? Kendi sonlarının geldiği yerde benim başlamam düşüncesi ağır gelmiştir umarım. Bütün bunlar benim değil onların kötü ruhu. Onları o boş oda da kireç boyalı tavanda kanlar içinde sallanırken bırakmak istemezdim inanın bana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEHENNEMDE OTUZ YIL
RomanceEğer günün birinde gerçeği ayırt edemeyeceğiniz kadar daralırsa ruhunuz, yazın. Yazmak, sevgilerin başlangıcı. Yazmak, mutluluğun ilk adımı. Yazmak, kötü her duygunun dengelenmesine yardımcı tek araç. Yazmayı kişiliğin bir parçası haline getiren Mel...