(4)

102 9 3
                                    

(Şu an)

Aklımdaki tüm düşünceler beni çıldırtmaya yönelikti. Babamın gurur duyduğu bir çocuk olamadım. Tebrik ettiğini, teşekkür ettiğini, takdir ettiğini hiç duymadım. Arada bir teessüf ederdi. Onu da ben üstüme alınmazdım.

Çocukken başta neden beni fark etmiyormuş gibi davrandığını merak ettim. Kendimi ona göstermek için olur olmadık şeyler söyler, yapardım. Babam eve hep geç gelir, kitap okuyup onu bekleyen annemle tartışır odasına gidip yatardı. Odamda onu beklediğim gecelerin sonu olmadığını anladığımda her şey için çok geçti. Babam hiçbir zaman odama gelip saçlarımı okşayıp iyi geceler dilemeyecekti. Yirmili yaşlarımın ilk kısmını kendimi ona kabul ettirme çabasıyla geçirmem bir işe yaramayacaktı.

(3 yıl önce)

İçeri girip kapıyı kilitledim. Çok zamanım yoktu. Çantama ulaşıp telefonumu elime aldım. Görkemin numarasını tuşlamaya başladım.

‘’Hadi aç şunu başka şansım yok.’’

Lanet olasıca telefona cevap vermiyordu. Bir kez daha böyle bir fırsat bulamayabilirdim. Görkem’i burada bıraksam Murat her şeyi anladığında mutlaka ona bulaşırdı. Kapatmak üzereyken telefonun diğer ucundan sesini duydum.

‘’Hallettin mi arabayı hazırlayayım mı? ‘’

‘’Seni piç kurusu! Bana ne kadar vakit kaybettirdiğinin farkında mısın? O koca sikini pantolonunun içinde tutmaya çalış ve gidip arabayı hazırla. Eğer arabaya gelme sürem uzarsa uzaklaş buradan. ‘’

Arka arkaya cümleleri sıralarken içinde geçen hakaret kelimeleri umurumda bile değildi. Bütün bunları tek nefeste söylerken bir yandan da koltuğa doğru ilerleyip anahtarları koyduğum yerden çıkardım.

‘’Bu tavrını heyecanına bağlayacağım ve seni cezalandırmayacağım. Arabaya geçiyorum’’

‘’Tamam dediklerimi unutma. ‘’

Telefonu kulağımdan uzaklaştırmak için bir hamle yapacağım sırada konuştu.

‘’Meltem?’’

‘’Ne var Görkem ? ‘’

Fazlasıyla vakit kaybıydı. Odaya girdiğimden beri neredeyse iki dakika geçmişti ve ben elimde telefonla anahtarları denemekte zorlanıyordum.

‘’Sadece, dikkatli ol olur mu?’’

‘’Arabada görüşürüz’’

Telefonu kapatıp masanın üzerine koydum. Anahtarları sırasıyla denedim ve uygun kilitleri bulup açtım. Buralarda bulduğum şeyler aradıklarım değillerdi ama yine de lazım olabilirdi. Dikkatlice yerlerinden çıkarıp masanın üstüne yerleştirdim. Çoktan lavaboda işimi görüp çıkmış olmam gerekirdi. Kasaya doğru ilerlerken daha hızlı olmam gerektiğini biliyordum.  Şifre ?

‘’ tamam, lütfen zorluk çıkarma. ‘’

Yeşil ışığın yanmasını beklemek bu kadar zor muydu?

‘’işte bu’’

Paralar, dosyalar, çek defterleri, silah… Silah mı ?   Evet işte her şey tamamdı. Geriye sadece buradan çıkmak kalıyordu.

Dosyaları aldım, telefonu, anahtarları, çantamı aldım ve kapıya doğru koşar adımlarla ilerledim.

(Şu an)

Babama olan kırgınlığım zamanla kızgınlığa daha çok öfke nöbetlerine neden oldu. Babamın yerine getiremediği görevlerin çoğunu amcam yerine getirirdi. Eşi ölmüştü. Hiç çocukları olmamıştı. Kendi çocuğu olsa benim kadar sevebilir miydi diye sorar dururdum.

CEHENNEMDE OTUZ YILHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin