(15)

64 6 6
                                    

Selim’den (şu an)

‘’Yanlış zamanlama! Yanlış zamanlama. Ah kahretsin. Neden dayanamayıp aradım ki sanki. ‘’

Telefonu kapatıp cebime sıkıştırmaya çalışırken, omzumda bir el hissettim.

‘’ Oğlum bu kadar eziyet etme kendine. Sakinliğini, soğukkanlılığını kaybetme ne olur.’’

Bu kadar basit bir söylenme şekli vardı işte. ‘sakin ol’ Peki bu kadar basit mi uygulamak?

‘’ Olmuyor Sedat Abi. Ne yapmam gerektiğine dair en ufak bir fikrim yokken ben oyunlara kalkışıyorum. Tam anlamıyla aptallık. ‘’

Sedat abi omzumdaki elini sıkıp bırakırken çıkış kapısına doğru yönelip evinin yolunu tutmuştu.

Gerçekten aptaldım. Bu kadar karmaşanın içinde ona daha çok zarar verebilirdim. Kendime engel olamamam yüzünden onu çok büyük hayal kırıklıklarına sürükleyebilirdim.

Meltem’in doktoru Görkem’e verdiği hesapların yanı sıra beni de bilgilendirmek zorundaydı. Bugün benimle konuşurken Meltem’in odaya ziyareti aynı ana denk gelmişti. Daha öncede doktorla konuştuğumuz görevli hemşire fikri kesinlikle harekete geçirilmeliydi. Öylede oldu. Meltemin orayı terk etmesiyle beni tekrar arayan Taylan Beyle uzun uzun konuşmuştuk. Meltem’in böyle bir şeyi kabul etmesi belki de şanstı. Deneyimli, gerçek mesleği hemşirelik olan birini yönlendirmek çok daha doğru olurdu. Neden Arya’nın oraya gitmesi konusunda ısrar ettim hiç bilmiyorum. Arya’nın hemşirelikle uzaktan bir yakınlığı bile yoktu. O psikologdu. Meltem’in ani sinir krizlerinde ne yapacağını bilemeyebilirdi. Birde Görkem vardı tabi. Doktoru yeterince tembihlemiş olsam da, Görkem hemşire olayını öğrendiğinde doktorla tehdit içeren konuşmalar yapardı. Buna emindim, çünkü yerinde olsam hiç tanımadığım bir hemşirenin o evde olması durumunu bende sonuna kadar araştırırdım.

Arya’nın aramasını beklemeliydim. Onu aramamalıydım. Kalkıp kafenin son işlerini halletmeye başladım. Kasa sayımı, fişler…

Cebimde titreyen telefonu fark ettiğimde hızlıca açtım. Arayan Arya’ydı.

‘’ Ah be Selim, bekleyemedin değil mi?’’

Ne dese haklıydı.

‘’ Özür dilerim Arya ama kafamın içini bilsen bunu söylemezdin. Elimde değil.’’

Karşı taraftan iç çekişini duyduğumda yüzünün yumuşadığını tahmin edebiliyordum. Arya benim çocukluk arkadaşımdı. Beraber büyümüştük. Ben burada bu kafeyi açtığım sıralarda o Ankara da üniversitedeydi. Okulu bittiğinde geri dönüp kendi ofisini açmıştı. O aralar benim için en gerekli şeyin bir psikolog olduğunu düşünürsek son iki yıldır fazla görüşüyorduk.

‘’ Bu kez seni affediyorum. Lütfen tekrarlama. Kendini kontrol etmeyi bilmen lazım. Ya anlasaydı. Daha bu sabah görüşmüşsünüz seni henüz unutmadı farkındasın değil mi?’’

Yani beni hatırlıyor muydu?

‘’ Sana benden mi bahsetti Arya?’’

Sesim fazla heyecanlı çıkmıştı.

‘’ Hayır Bay Heyecan, senden bahsetmedi. Bugün tanıdık gelen bir kafenin önünde istemsizce dikildiğinden, garsonun ona ne olduğunu sormasıyla kendine geldiğinden bahsetti.’’

Doğru ya bugün ona ismimi bile söylememiştim.

‘’ Ve bu garsonun gülümsemesinin çok etkileyici olduğundan falan.’’

Bana onunla ilk karşılaştığım günün akşamında da gülümsememi sevdiğinden bahsetmişti. Belki de her seferinde aynı şeyleri hissediyor ama hatırlayamıyordu.

CEHENNEMDE OTUZ YILHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin