LOTUS BİRLİKLERİ 🪷 24. BÖLÜM

283 20 1
                                    

Bölüm Müziği: John Paesano, Chat with Chuck | John Paesano, Thomas Remembers

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm Müziği: John Paesano, Chat with Chuck | John Paesano, Thomas Remembers

🪷

Yağmur Allison

Her şey buraya geldiğim ilk günkü gibi işliyordu. Havalimanından kendimi dışarı attığımda sert rüzgarların saçlarımı darmaduman ettiği yetmez gibi bir de yüzüme tokat gibi çarpmıştı. Fırtınalı yağmur dinmiş onun yerini sert, soğuk ayazlar almıştı. Üşüyordum için için. Gözümden fütursuzca akan yaşlarla bir kaldırıma çöktüğümde bağrımda yanan ateş daha da harlanmıştı. Nedendir bilmem canım şimdi daha fazla yanıyordu. Onlardan kopmak ve burada kalmayı istemek sandığımdan daha zor olmuştu. Elim kalbime gitmiş usul usul göğsümü döverken dudaklarımdan kaçan bir inilti ile etrafımdaki tek tük insanların dikkatini çekmiştim bile. Gözlerimi açtım bir aralık ve etrafıma baktım bulanık bulanık. Annemle ve Yazgı'yla güneşli bir günde merhaba demiştik Payam'a ancak o gün nereden bilebilirdim ki aslında güzel günlere hoşça kal dediğimi? Nereden bilebilirdim ki tüm bu acıları yaşayacağımı? İki patlama yaşamıştım ben bu yaşımda, aylarca hastanede yaşamak için çabalamıştım, unutmuştum her şeyi ama hatırlamıştım da bu felaketleri. Ve annemi vermiştim toprağa. En zoru. Bu acıya daha fazla nasıl katlanabilirdim ki o uzak memlekette? Annem buradaydı benim. Tam da bu topraklarda yaşıyordu ruhu. Burayı terk etmem söz konusu dahi olamazdı. Öleceksem bile annemin öldüğü topraklarda ölmek istiyordum.

"Hanımefendi, iyi misin?"

Arkamdan gelen meraklı sesle birlikte burnumu çekerek döndüm ve gözlerimi kırpıştırdım. Adamın birisi güvenlik görevlisi kıyafeti ile elini omzuma koymaya çekinerek bana bakıyordu ve endişeliydi. Ona bakıp kafamı iki yana salladım ve daha çok ağladım.

Ağlamaktan boğazım acıyordu. "Canım çok yanıyor abi," dedim gözyaşları içerisinde ve hıçkırdım. Adam dertli dertli yanıma oturup halime baktı ve dudaklarını büzdü. Genç birine benziyordu ama benden büyük olduğunu alnındaki kırışıklıklardan ve çaresiz gözlerinden anlayabiliyordum. Yaşı vardı biraz.

"Ne oldu sana böyle? De hele bana, belki çaresi vardır. Korkma benden, güvenliğim ben ama görev devrine denk geldin. Öylece görmezden gelemedim seni. Evin nerededir senin? İzin ver sana yardım edeyim, taksi çağırayım sana bir tane ister misin? Ağlama daha fazla," dedi iyi niyetle. Konuşması biraz garipti, sanırım buranın yerlisiydi.

Gerçekten iyi niyetli olup olmadığını bilmesem de o an umurumda olmadı bu durum. Hem üniforması vardı adamın. Elimle yüzüme bastırıp yere baktım sadece ve bir süre sessiz kaldım.

"Dermansız dert olmaz hanımefendi. Anlat diyemem sana belki öyle anlatılacak bir şey değildir ama içini böyle yakıp dağlayan her neyse Yaradan'a dua et. Belli ki sıkı imtihandan geçiyorsun," deyince kafamı kaldırdım. Harbi bir imtihandı doğrusu.

Yavru Vatan Payam ( I ~ II ~ III )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin