LOTUS BİRLİKLERİ 🪷 18. BÖLÜM

340 17 0
                                    

Bölüm Müziği: Nam Hye Seung & Park Sang Hee, A Sad Truth | CHO HAN NA, Still, I (아직도 나는)

🪷

Bacaklarımı sallıyordum stresten. Bir saat geçmişti henüz. Gözlerim duvardaki saatteydi. Tik tak tik tak... Zaman her saniyesinde bir balyoz darbesiyle iniyordu zihnime. Yavaş yavaş. Sanki canımı canımdan koparmak istercesine bir kamyon gibi üzerimizden geçip gidiyordu. Gece, bir saattir Hilal'e ulaşmaya çalışıyordu. Hilal ise yarım saat önce mesaj atmayı kesmişti. Tabii karşımızdaki kişi gerçekten Hilal ise... Efe, bu sırada soluğu burada almıştı. Tableti ve dizüstü bilgisayarı ile karşımda anormal bir sistem kurmuş son bir saattir uğraşıp duruyordu. Ondan bir cevap gelecek umuduyla sabırla bekliyorduk ama sabır da bir yere kadardı. Artık bir şey olduğundan Gece kadar emindim.

Gece karşımda kendini yiyip dururken Özgür volta atıyordu tepemde. Benimse artık başım zonkluyordu düşünmekten. Hastaneden çıkıp nereye gidebilirdi ki? Aklıma gelen her yeri söylemiştim. Kağan ve İrem kontrol etmişlerdi ama olmasını beklediğim hiçbir yerde değildi.

"Efe çıkmadı mı bir şey?" dedim sabırsızca dizime ovalarken. Efe gözlüğünü düzeltip başını olumsuz bir şekilde salladı.

"Sinyalleri yok telefonun. Nasıl oluyor anlamıyorum. Zühre'nin telefonuna bir takip sistemi yüklemiştim. Bunun kırılması kolay değil ama kırılmış bir şekilde. Onu hiçbir yerde bulamıyorum."

"Kaçırıldı yani," diye mırıldandı Gece, çaresizlik içinde. Ona döndü ölümcül bakışlarım. Umutsuz bir şekilde yere bakıyordu ve gözleri doluyordu her bir saniyede.

Sabırla nefes aldım. Öyle basit değildi. Bu kadar basit olamazdı. Sakin kalmalı ve sakin düşünmeliydim. Zinet olamazdı. Buraya öylece giremezdi. Tek seçeneğim bilinmeyen numara idi. Ondan başkası bu kadar profesyonel olamazdı. Efe çok donanımlı bir çocuktu. Ona her konuda güveniyordum ama Efe bir tek bilinmeyen numaranın karşısında yenik düşüyordu. Bunun sebebi her neyse bilmiyorum ama Efe bulamıyorsa bu bir tek şeyi işaret ediyordu bize. Bilinmeyen numarayı.

Hilal'in varsayımları aklıma geldi o an. Bilinmeyen numaranın bizden birisi olduğunu düşünüyordu. Eğer bizden birisi ise ona zarar gelmemeliydi. Bizden birileri masumlara zarar vermezdi. Bu düşüncelerle bir nebze aklıma mukayyet oldum ama bu hastane odasında tıkılıp kalamazdım. En azından ararsam böyle çaresiz hissetmezdim.

Özgür'ün telefonu çalınca dağıldı dikkatim. "Efendim Şafak?" diyerek odadan çıktığında onun arkasından Sanat girdi odaya. Ayağa kalkıp dolaba yöneldim sarsak adımlarla. Askıda siyah renk kalın bir eşofman takımı asılı idi. Kıyafetleri askıdan sıyırıp aldığımda Sanat'ın çekimser sesini işittim.

"Neler oluyor burada? Neden herkes böyle?" diye sordu. Dişlerimi gıcırdattım kıyafetlere bakarken.

"Zühre kaçırıldı Sanat," dedi Gece, bütün hüzünlü sesiyle. Ona dönüp tıslarcasına ofladım. Böyle karalara bağlama özelliği yeni gelmişti galiba. Yetmezmiş gibi bir de bütün eliyle yüzünü kapatmış iç çekiyordu oturduğu yerden. Utanmazsa az sonra ağlayacağından emindim.

"Saçma sapan üzüleceğine kalk da arayalım," dedim sinir bozukluğu içinde. "Ben duramam burada daha fazla." Kolumdaki serumu tek çekişte çıkardım ve üzerine baskı uyguladım sertçe. Canım yanmıştı ama acısını çok çabuk bastırmıştım.

Sanat algılamakta güçlük çekercesine, "Zühre kaçırıldı mı?" deyince başımı kaldırdım. Sanat'ın bakışları şüphe içinde Gece'yle benim aramda gidip gelirken dudağını ısırıp gözlerini yere diktiğini gördüm. Bir şeyler biliyordu. Bakışlarını kaçırmasından belliydi. Kafasında her ne düşünüyordu bilmiyorum ama Sanat'ı az da olsa tanıyorsam bu bakışları hayra alamet değildi. Bir şeyler düşünüyordu bu olayla ilgili.

Yavru Vatan Payam ( I ~ II ~ III )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin