1.Bölüm

7.9K 394 114
                                        

Çeivrenler: Miss Herondale & Anaklusmos

6 am.

Byun Baekhyun uyandı. Sıcak gözyaşları gözlerinden süzülürken dizlerine sarıldı ve yatağında doğrularak oturdu. Her şey yanıyordu. Karnı, bacakları, kolları, bedeni... Teninde dayanılmaz bir acı hissediyordu, o kadar keskindi ki kemikleri bir şekilde dondurulmuş gibiydi. Hareket etmesi çok zordu. Küçücük bir kıpırdama bile tarifsiz bir acı yaşamasına neden oluyordu.

Bir şekilde hareket edince ağzından acı dolu bir inleme çıktı ve içinde en güçlü ağrı kesicilerin olduğu küçük şişeyi kaptı. İlacı çabucak yuttu ve bekledi. 

Sabırla korkunç acının dinmesini bekledi. Zor olduğunu biliyordu ama güçlüydü, bunu yapabilirdi. 

15 dakika geçti ve ağrı yavaşça kesildi. Baekhyun kalkıp banyoya yöneldi. Kapıyı açtı ve aynaya baktı. Yorgun ve solgun yüzünü gördü. Çürükler her yerdeydi. Dudakları mordu, yumrukların ardında kalan çirkin bir izdi. 

Sağ gözünün yanında bir yara izi vardı. Neredeyse iyileşmişti bu yüzden makyajla kapatmak kolay olacaktı.

Byun Baekhyun'un güzel yüzü mor, mavi, soluk kırmızı ve beyazla gölgelenmişti. Nerdeyse bir resim gibiydi, tek sorun, bu resmin çocuk için oldukça acı verici olmasıydı. Yüzüne atılan her yumruğu hissedebiliyordu, tenine kazınmış gibiydi. 

Acıyı ne zaman unutsa aynaya bakardı ve o tanıdık his geri dönerdi. 

Baekhyun üzgün bir şekilde gülümsedi. 

Herkesin boyayabileceği bir resim gibiydi bu yüzden insanlar bu şahesere birkaç renk eklese sorun olmazdı. 

Ama o şaheser canlıydı.

Ve her renk canlıydı, her mor gölge. 

Baekhyun makyaj malzemelerini kaptı ve 'resmi' dünyadan saklamak için birkaç renk eklemeye başladı. 

Bu iyi değildi, her gün okulda zorbalığa uğruyordu ama zayıf olduğu için elinden hiçbir şey gelmiyordu.

Bitirdikten sonra okul kıyafetlerini giydi ve çantasını kaptı.

Bu Byun Baekhyun'un yaşamında bir rutin haline gelmişti.

Çocuk, evini kahvaltı yapmadan terk etti. Annesiyle tek başına yaşıyordu ve oldukça fakirlerdi. 

Annesi çok çalışırdı ama aldığı ücret azdı bu yüzden kahvaltı onların ailesi için oldukça lüks kaçıyordu. Annesi bir kozmetik dükkanında çalışıyordu, Baek makyaj malzemelerini buradan alıyordu. Bu iyi bir şeydi çünkü bunlar olmadan çürükleri kapatması mümkün değildi. 

Annesi onu kendinden daha çok seviyordu, o, annesinin bu zavallı yaşamındaki her şeyden daha önemliydi. Baekhyun asla şikayet etmezdi. Annesini severdi ve onun ne kadar çok çalıştığını biliyordu, ona yük olmak istemiyordu. Bu şekilde yaşayabilirdi. Buna alışmıştı. 

Okul.

Burası dünyadaki cehennemdi.

Burası tüm bu renklere boyandığı yerdi.

Burada, insanlar onu bir yük olarak görüyordu. Bir utanç. Bu yüzden zorbalık yapıyorlardı.

Baekhyun okul kapısını açtı, bütün dikkatler onun üstüne toplanmıştı. 

Parmaklarıyla onu gösterip açıkça ona gülen birkaç kız ve erkek grupları vardı.

Baekhun, 'inek', 'ezik', 'çirkin', 'sürtük' gibi birkaç kelime duysa da önemsemedi. Sadece başını öne eğerek yürüdü. Onlara bakmaya cesaret edemiyordu, korkuyordu.

Çocuğun gözleri hala yere odaklıydı, tüm bu insanlardan kaçmaya çalışıyordu. Canını yakıyorlardı.

"Hahaha şu eziğe bak."

Baekhyun bu sesi tanıdı. Arkadaşlarından biriydi.

"Ü-üzgünüm..." Baekhyun çocuğun kravatına bakmaya çalıştı.

Çocuk uzundu. Okul forması içinde çok yakışıklı görünüyordu. Her şeyi mükemmeldi. Yüzünde saf bir mükemmellik vardı, saçlarında, ellerinde... Her şeyinde... Onunla ilgili her şey mükemmeldi.

Bu kişi onun en büyük aşkıydı. Onun çok sevdiği kişi aynı zamanda ona zorbalık eden kişiydi. Park Chanyeol. 

Ona çarpmıştı.

"Ü-üzgünüm... B-ben..."

"Hey Chanyeol... Sana çarptı, forman... Kirlendi... Bunu birkaç yumrukla ödetmeliyiz..." Arkadaşı Jongin, Kim Jongin ya da nam-ı diğer Kai. 

"Aah... Bu yeterli..." Chanyeol sırıtırken diğer çocuğa baktı.

Sonra, tüm gücüyle ona tokat attı. Baekhyun yere düşerken çığlık attı.

Herkes güldü. Birkaç proseför bile (bunlar Chanyeol'e aşık olan birkaç prosefördü). 

Gözyaşları Baekhyun'un gözlerinden akmaya başladı, çabucak kalkıp büyük binanın içine girdi. 

Aceleyle tuvalete gitti ve yeni oluşan çürüğü kapatmaya çalıştı.

Park Chanyeol okul 'çete'sinin lideriydi. Zorbalık ederdi, yumruklardı, tükürürdü ve kimse bunlarda ilgili bir şey söyleyemezdi. O, buranın kralıydı ve herkes onu dinlemek ZORUNDAYDI. 

Eğer biri kurallara uymazsa, cezasını çekerdi. Bu yüzden herkes onu dinlerdi.

Baekhyun, hiçbir zaman Chanyeol'ün ona zorbalık yapmasına neden olacak bir şey yapmamıştı, o, kralın arada sırada yumrukladığı özel oyuncağıydı. Ve bazen dokunduğu.

Ona hiçbir zaman tecavüz etmemişti. Sadece dokunurdu ve onu tuvalette ya da başka bir zeminde ağlar bir şekilde bırakırdı. Baekhyun bundan nefret ederdi, kaçmaya çalışırdı ama her seferinde yakalanırdı. Chanyeol ondan daha güçlüydü.

Annesi okuldan ayrılmasını istiyordu ama Baekhyun inatçıydı. Ağlayan zavallı bir bebek olmak istemiyordu bu yüzden olanlara katlanmak zorundaydı.

Hiç arkadaşı yoktu. Bütün bunların içinde tek başınaydı.

Biraz sakinleşince sınıfa yöneldi.

Kral, bütün köleleriyle sınıftaydı, Baekhyun'a kaçabileceği bir yol bırakmıyordu. 

Kapıyı açtı ve yerine oturdu. 

Öğretmen henüz gelmemişti.

Eşyalarını düzenledi ve Chanyeol'e baktı.

Chanyeol de ona bakıyordu, gözlerindeki aynı duyguyla. Bunun ne olduğunu söyleyemezdi. 

Chanyeol göz kontağını bozdu ve gözlerini tahtaya sabitledi. 

Baekhyun bunun bitmesini istiyordu. 

Herkesin favori hedefiydi. 

Birkaç kağıttan yapılmış top başına çarptı, kahkahalar ve kötü sözcükler onları takip etti.

Chanyeol onu hala umursamıyor ve tahtaya bakıyordu. 

En yakın arkadaşları hakaret etmeye devam ettiler ama bu okulun kralı için ilginç bir şey değildi.

Park Chanyeol hiçbir şeyi umursamazdı.

Hiçbir zaman hakaret de etmezdi, her zaman vururdu.

EverythingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin