Çevirmenler: Miss Herondale & Anaklusmos
10.Bölüm
Dersler bitmişti ve Kyungsoo eşyalarını toparlıyordu. Baekhyun büyük ihtimalle onu bekliyordu, dersler yeniden başlamadan bir şeyler yemeye gidebilirlerdi.
Kai sınıfta belirdiğinde, Kyungsoo dalgın dalgın bir şarkı mırıldanıyordu. Diğeri, düşüncelere dalmıştı, öyle ki onun geldiğini bile duymamıştı. Kai sadece durdu ve eşyalarını toparlayan çocuğu izleyerek kapı aralığına yaslandı. Yüzünde bir sırıtış belirdi, manzarasından hoşlanmıştı.
Kyungsoo onun, orada olduğunu bilmiyordu, Kai bunu kullanıyor, onu daha dikkatli izliyordu.
Kai'nin gözleri Kyungsoo'nun kahverengi saçlarında gezindi, onun mükemmel süt gibi beyazlıktaki boynu, güçlü sırtı ve son olarak, kahrolası dar pantolonunda çok iyi duran kalçaları... Kasları vardı, mutlaka bir şey üzerine çalışıyordu ama Kai kadar değil.
Kai'nin gözlerinde o güçlü bir prensesti, ama Kai'yi uzak tutacak kadar güçlü değil.
Kai, kesinlikle Kyungie'sinden daha güçlüydü...
Kyungsoo, üzerindeki bakışları hissederek hızlıca arkasını döndü.
Yabancının kim olduğunu görünce, rahatsızlıkla gözlerini devirdi.
Onu gördüğü için mutlu hissediyordu, ama bunu bu fuckerdan saklaması gerekiyordu.
"Şimdi ne istiyorsun?" Kyungsoo, Kai'nin yüksek sesli kahkahasını kazanarak, soğuk bir ses tonuyla sordu.
"Oh, hiçbir şey, yalnızca seni görmeye gelmiştim." Yüzündeki kaltakça sırıtışla cevap verdi Kai.
"Ha ha ha, sevinmeli miyim?" İronik bir şekilde sordu.
"Hmm, evet sevinmelisin." Kai aniden Kyungsoo'nun arkasında belirdi.
"Haha, evet, bak ne kadar da mutluyum." Kyungsoo sakin olmaya çalışarak cevap verdi, ama içindeki her şey yanıyordu. Kai'nin yakınlığı çok tehlikeliydi...
Kai yalnızca gülümsedi ve ellerini kaldırdı, Kyungsoo'nun omuzların koydu.
Kyungsoo bu temasla zıpladı, içindeki güçlü titreşimi hissediyordu, elektrik şoku gibiydi.
"O iğrenç ellerini çek." Kızarmasına engel olamayarak kızdı. Kai, gerçekten de hislerini delirtmek konusunda çok yetenekliydi.
Kai başını, Kyungsoo'nun omzuyla, boynu arasında kalan yere yasladı ve baştan çıkarıcı bir sesle fısıldadı.
"Uzaklaşmamı istemiyorsun bebeğim..." Sonra da yavaşça boynunu öptü.
Kyungsoo dondu. İçi yanıyordu, Kai'yi istiyordu. Gerçekten de.
Ama Kai'nin nasıl biri olduğunu biliyordu. Kendisini sakinleştirmeye ve düşünmeye başlamaya ihtiyacı vardı.
Beyni çoktan çalışmayı durdurmuştu. Kai'nin yakınlığı ölümcül ve tehlikeliydi. Kai'yi itmesi gerekiyordu, bu iyi değildi.
Kyungsoo, yalnızca... onu...ittir...
Kyungsoo zayıf bir sesle fısıldadı. "B-beni b-b-bırak..." Kai'nin uzaklaşmasını istediğinden bile emin değildi. Gizlice, Kai'nin dudaklarından ve sıcaklığından hoşlanıyordu.
"Shh bebeğim.." Kai, başını kaldırırken fısıldadı.
Kyungsoo o kahverengi gözlerdeki ateşi gördü. Şehveti, tutkuyu, arzuyu...
Gerçek değilmiş gibi görünüyordu, masallardaki bir karaktermiş gibi.
Kyungsoo güçsüzce "K-kai.." dedi.