MERHABA:) BU BÖLÜM SIKICI :) GEÇİŞ BÖLÜMÜ YAPMAM GEREKİYORDU KUSURA BAKMAYIN:) YARIN YENİ BOLUM GELECEK:) GERİ SAYIM BAŞLADI FİNALE SON... 6 BÖLÜM:D HEPİNİZİ KOCAMAN ÖPTÜM, İYİ OKUMALAR:)
Nisan~
"Nisan Hanım... Benim size bir şey söylemem gerek." diyen Aytaç'a baktım. Çekinik haline bakılırsa hoşuma gidecek bir şey söylemeyecekti. Neyse ki son zamanlarda oldukça mutluydum. Bu da ona patlamamı engelliyordu. Kimi kandırıyorum ki... Sinirimi ondan çıkarmayı seviyordum.
"Evet, neymiş bakalım o önemli şey?"
Sıkıntıyla soludu. Ellerini ovuşturuyor, parmaklarıyla oynuyordu. Bu gergin hareketleri söyleyeceği şeyi daha çok merak etmemi sağlıyordu. Ah! Hadi be şapşal çocuk! Soyle şu içindeki sıkıntıyı!
"Önemli bir şey olursa size söylemem gerektiğini bildirmiştiniz." diyerek duraksadığında kaşlarımı kaldırdım. "Evet, devam et."
"Ben... Şey... Garsonlar...garsonlar kavga ediyorlar efendim."
Oturduğum yerden öyle bir kalktım ki sandalye arkamdaki duvara çarpmıştı.
"Bunu şimdi mi söylüyorsun?!" diyerek odadan fırlarken içeriden çılgınca bağrışma sesleri geliyordu. Halil Bey'in en çok korktuğu ve tembihlediği şey olmuştu işte, kavga! Adam üzerine basa basa bu tür davranışları istemediğini ve bu davranışları yapanı ya da göz ardı edeni kesin bir dille işten çıkaracağını söylemişti.
Saç baş birbirine girmişlerdi ve müşteriler film izlercesine kavga eden çalışanları izliyordu. Kimisi ise bu ilkel olaydan rahatsız olduğunu belli etmek istercesine öfkeli bakışlarını bana doğrultmuşlardı. Garsonların kavgaları tıpkı lise çıkışındaki kavgalar gibiydi. Amaçsız ve boşa güç kaybı...
Benim geldiğimi görmemişlerdi bile. Birbirlerine hayvan gibi saldırırlarken azgın bir boğadan farkları yoktu. Eğer müşterilerin Halil Bey'e şikayette bulunacağını bilmesem ben onlara daha farklı bir yolla da ikaz edebilirdim ama şimdilik kibar olmam lazımdı. Onlara Müdür Nisan yeterdi.
"Hey, siz! Kendimize gelin! Nerede olduğumuzu ve nasıl bir davranış içinde olduğumuzu bir kavrayın kuş beyinliler!"
Beni duydukları halde birbirlerini bırakamamışlardı. Sinirle soludum. İçimdeki Müdür Nisan öfkelenmeye başlamıştı. Öfkeli bir Müdür Nisan onlar için hiç iyi olmazdı.
"Bana bakın hergeleler! Burası mahalle değil ya da okul çıkışı falan değil! Sorunuzu neyse düzgünce halledin halledemiyorsanız paranızı alıp defolup gidersiniz! Anladınız mı beni?!"
Birbirlerini bıraktıklarında hepsi öfkeden nefes nefeseydi. Bir süre boş gözlerle bana baktılar. Sinirimi tam olarak atmamış olsam da daha fazla müşterilerin yanında bağırmak istemedim. Konuşmaya devam edersem konuşma tarzım ve sesleniş biçimim değişecekti. Bu da hoş olmazdı değil mi?
"Müşterilerden verdiğiniz rahatsızlık için özür dileyin! Konu kapanmadı iş bitimi hepinizi ana giriş kapısının önünde istiyorum! Sizinle iyi bir konuşma yapmam gerek! Eksik istemiyorum!"
Zoraki de olsa özür dileyip işlerinin başına döndüklerinde mahcup bir gülümsemeyle bende özür diledim. Salak herifler! Kim bilir hangi boktan şey için müşterilerin önünde kavga etmişlerdi?!
Odama gidip dosyalarımı raflara dizip tekrardan yemek salonuna girdim. Başlarında olmazsam yine kavga edeceklerini biliyordum. Eğer bir daha kavga ederlerse elime ne geçerse o man kafalarına geçirirdim! Belki de darbe yemek beyinlerini düzgün çalıştırırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gülümse Bana ❃ 2
RomanceGülümse Bana hikayesinin devamı olan bu hikayede bu sefer Nisan'ı daha olgun görüyoruz. O artık büyüdü. Evlilik hayalleri kuran saf kalpli bir kız değil artık. Kendisine mükemmel bir düzen kurdu. Her şeyi rayına oturttu. Bu mükemmel düzen ona göre a...