yıldızlara bakmak
❝Bütün gökyüzündeki en parlak yıldız,❞
Konu: Gün içerisinde olan olaylar sana fazla gelir ve en sonunda ağlamaya başlarsın. Sirius ise seni rahatlamak için oradadır.
Kelime sayısı: 615
Bölüm şarkısı: Frank Sinatra - Fly Me To The Moon
Fly me to the moon
Let me play among the stars
Let me see what spring is like on
A-Jupiter and Mars
In other words, hold my hand
In other words, baby, kiss me➴➵➶➴➵➶➴➵➶
Bundan nefret ediyorum.
Olan her şeyden gerçekten nefret ediyorum.
Bir saattir Astronomi Kulesinde volta atıyordun. Kelimenin tam anlamıyla hüsrana uğramıştın. Sürekli yürümekten bıkarak Astronomi Kulesi balkonuna inen basamaklardan birine oturdun. Dizlerini kendine çekip, dirseklerini dizlerine yasladın ve çeneni de avucunun üzerine bıraktın. Saçların esintiyle hareket ederken derin bir iç çektin.
En hafif tabirle zor bir gün olmuştu. Baykuşların posta günüydü ve sen biraz hazırlıklıydın, bunun sebebi her zaman ki gibi anne ve babanın sana derslerin ve sınavlarının ne kadar önemli olduğunu hatırlatmasıydı. Ama nasıl olduğun hakkında ufacık cümle bile yoktu, geçen hafta merdivenlerden kayıp bileğini incittiğini bilmelerine rağmen bile.
Bunun üzerine Dorcas Meadows'un Sihir Tarihi ödevine ve pahalı birkaç kitabına ' yanlışlıkla ' iksir dökmesi var olan sinirlerini daha da törpülemişti. Kızın açıkça sana karşı bir kini vardı ve sen bunun neyden kaynaklandığını asla anlamadın.
Ve son olarak, Biçim Değiştirme için çok önemli olan bir makaleyi tamamen unuttuğun için önümüzdeki hafta cezaya kaldın. McGonagall yine de sana ödev için zaman tanımıştı ama gözaltında mı? Şaka yapıyor olmalıydı, değil mi? Senin gibi çalışkan ve kuralları takip eden bir kız, ki ödevleri asla kaçırmazsın, nasıl olurda böyle bir şey yapabilirdi ki? Ailen bunu duyduğunda ne olacak?
Ve sonra tüm sinirin ve öfkenle kendini tutamayarak ağlamaya başladın. Tuzlu damlalar yanaklarından beklediğinden çok daha hızlı süzüldü. Durdurmak istedin ama yapamadın. Gözyaşları gelmeye devam etti.
Başını dizlerinin üzerine koydun, şimdi tüm gücünle ağlıyordun, eteğin sırılsıklam oldu. İyi bir ağlama seansı geçirerek her şeyi akışına bırakmaya karar veriyorsun. Ancak Astronomi Kulesi kapısının gıcırdayarak açıldığını duyduğunda aniden dondun kaldın.
"İyi misin?" Biraz tanıdık bir ses soruyor. Kim olduğunu görmek için arkanı dönüyorsun: Sirius Black. "Ağlıyor muydun?" Sana sempatiyle bakarak devam ediyor.
Hızla kafanı 'hayır' anlamında salladın, sonra onun gözyaşlarıyla ıslanmış yüzünü görmesini reddederek arkanı döndün. Çabucak hırkanla yüzünü silmeye çalıştın ama bu daha çok hassas cildini acıttı.
"Yalan söylemene gerek yok," dedi nazikçe, basamakta yanına otururken. "Ayrıca seni duydum."
Hala ona bakmayı reddederek omuz silkiyorsun.
İkiniz de rahatlatıcı bir sessizlikle oturuyorsunuz. Duyulan tek tük ses bahar esintisine ve nefes alış verişlerinize ait.
"Şuradaki yıldız Cygnus," diye başladı Sirius, gece göğü boyunca parıldayan yıldızlardan birini göstererek. "Kuğuya benziyor ama gerçek hayatta lanet olası bir pislik gibi."
Kelimeler Sirius'un dudaklarından dökülürken aldığın nefeste az daha boğuluyordun. Senin dikkatini çekebildiğini anladığında dudakları kıvrıldı, yaptığı şeye devam etti.
"Ve Narcissa, şuradaki," diye bir takımyıldız olan bir dizi yıldızı işaret ediyor. "Temelde narsist anlamına geliyor. Kelimesi gibi bir insan, Narcissa da gerçek bir kaltak narsisttir. Demek istediğim, yansımasına bakmadan bir gün bile geçiremez ve bana bencil olduğum söyleniyor."
Dudaklarını birbirine bastırırsın ama kıkırdamalarını her şeye rağmen dudaklarından kaçırırsın. İşinden çok memnun olan Sirius'a bakıyorsun, seni geniş bir sırıtışla izliyor.
"Pekala ve sonra Sirius var. Bütün gökyüzündeki en parlak yıldız," diye gururla Sirius yıldızını işaret ediyor. "En parlak olduğu için açıkçası en önemlisi benim."
Artık kendini tutamayarak kahkaha atmaya başlarsın. Gülmeyi bırakamıyorsun ve her durmaya çalıştığında, sadece devam ediyorsun. Sirius da sesinle birlikte gülüyor, bu durumda gülmeyi daha da bulaşıcı hale getiriyor.
En sonunda gülmekten dolayı akan birkaç damla gözyaşını silip, " Teşekkür ederim ," diye fısıldıyorsun onun parlak gri gözlerine bakarak. Nasıl olurda bir göz hem dramatik ve trajik hava yaratırken etrafına rahatlatıcı bir etki sunar merak ediyorsun.
Ve sonra sana baktığında bir şeylerin farklılaştığını hissediyordun ve görünen oydu ki bunu hisseden sadece sen değildin. Sanki o an dünya durmuştu, bahar esintisi artık yoktu ve sanki az önce Yasak Orman'dan gelen uğultular susmuş gibiydi. Sadece sen ve Sirius vardı, hissedebildiğin tek şey onun varlığıydı, görebildiğin tek şeyse onun ışıldayan gözleriydi.
Uzun bir sessizlikten sonra, "Sorun değil," diye mırıldandı küçük bir gülümsemeyle.
➴➵➶➴➵➶➴➵➶
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐒𝐢𝐫𝐢𝐮𝐬 𝐁𝐥𝐚𝐜𝐤 𝐢𝐥𝐞 𝐇𝐚𝐲𝐚𝐥 𝐄𝐭
Fanfiction𝑆𝐼̇𝑅𝐼̇𝑈𝑆 𝐵𝐿𝐴𝐶𝐾 𝐼̇𝐿𝐸 𝐻𝐴𝑌𝐴𝐿 𝐸𝑇 | ❝ Hayal edebildiğin her şey gerçektir. ❞ [𝐓𝐡𝐞 𝐅𝐢𝐫𝐬𝐭 𝐁𝐨𝐨𝐤 𝐎𝐟 𝐓𝐡𝐞 '𝐇𝐚𝐫𝐫𝐲 𝐏𝐨𝐭𝐭𝐞𝐫 × 𝐑𝐞𝐚𝐝𝐞𝐫' 𝐒𝐞𝐫𝐢𝐞𝐬] Birçok kez hayaller başlangıçta imkansız görünür, daha son...