Ağzımdaki lokma büyüdükçe büyüdü.
Sonunda seslice yutkunduğumda Yoongi'nin bana bakmasından rahatsız olduğum nadir dakikalardı.
Zavallı bir gülümseme ile,"Eh, evet. Unuttuğum bir detay oldu."dedim.
Kaşlarını kaldırarak,"Unuttuğun mu?"dedi."Hare Jin, sen başkan tarafından ülkemizi sanat alanında uluslararası alanda geliştirdin diye tebrik edilen birisisin. Haberlere bile çıktın. Her hafta gazetelerdesin. Ve buna unutulacak kadar küçük bir detay mı diyorsun?"
Zavallı gülümsemem devam ederken,"Sen böyle anlatınca öyle olmadı, evet."dedim. Ellerim buz kesmişti.
"Cidden tuhaf."dedi Taehyung."Hare Jin'in haberlere çıktığını çoğu kişi bilmez, o yüzden onun yüzünü kimse tanımıyor pek."dedi.
Yoongi Taehyung'a dönerek,"Ben onun çalışmalarının gerçek bir takipçisiyim zaten, görüntüsü bir yerden tanıdık geldiğinde aklıma haberde gördüğüm Hare Jin gelmeden, kolejli barınak ziyaretcisi olduğunu öğrenip oradan tanıyorum herhalde diyerek bu işin peşini bıraktım."dedi.
Benimle bu kadar ilgilenmiş olması vücudumda mutluluk hormonu salgıladıkça Seok Jin ile göz göze gelip duygularımı gözlerimden anlatıyordum.
O da bana göz deviriyordu.
"İşte şimdi anladım."dedi Taehyung. Kafasını saate çevirip,"Saat yedi oldu Hare, haydi işinin başına."diyerek beni uyardı.
"Peki, ama bil diye söylüyorum bu çalışmalar maaşından kesiliyor." diye söylenerek bar sandalyesinden indim.
"Evet, eminim öyledir."diyerek elini salladı.
Onu dikkate almadan Yoongi'ye döndüm,"Senin fotoğraflarını editleyeceğim. Sen Oppalarımla kalırsın değil mi?"dedim.
"Tabi."diyerek omuz silkti.
İşte şimdi Yoongi'nin yanında kendimi kasmamın verdiği gerginliği onun fotoğraflarına bakarak atacaktım.
*
Kapı tıklandığında kafamı koyduğum klavyeden kaldırdım.
"Gel."dedim.
İşime devam ederken Yoongi geldi.
"Demek burada çalışıyorsun."dedi ekrana yaklaşarak. Yüzümü ona dönmemek için kendime savaş veriyordum ve o yanıma gelene kadar içimde verdiğim bu savaşı bu savaşı kazandım.
"Evet, Tae'nin sana kalacağın odayı göstermesi gerekirdi."dedim.
Ellerini cebine koyarak tek omzunu duvara yasladı,"Gösterdi zaten. Ben sadece.. geziyordum."dedi.
Kafamı ekrandan kaldırıp, kaşlarımı kaldırarak "Geziyor muydun?"dedim.
Omuzlarını silkip"Evet."dedi.
"Pekala, gezdiğin yerleri beğendin mi?"dedim.
"Evet, güzel."dedi ilgisizce.
"Canın sıkıldı galiba."dedim ekrana dönerek.
"Sadece fotoğrafları görmek istedim, bilirsin insan merak ediyor."dedi.
Yanımdaki sandalyeyi işaret ederek,"İstersen oturabilirsin."dedim.
Göğüs hizasında bağladığı kollarını çözerek arka tarafa hareketlendi. Ben onun sandalyeye oturmasını beklerken o iki kolunu omuzlarımın üzerinden uzatarak masaya dayadı. Kafasını omzumun kenarından uzatarak "Böyle iyi." dedi.
Tanrım, bir kalp en fazla ne kadar hızlı atabilir?
Seslice yutkunduğumda onun bunu duyduğundan eminim.
"Pekala."dedim. Boğazım kup kuruydu.
Ekrandaki görüntüsünü işaret ederek,"Burasını düzeltecek misin?"dedi yüzündeki bir noktayı göstererek.
Sadece çevresine ışıklandırma ve efekt yaptığım için yüzünde bir kusur göremiyordum.
"Anlayamadım neresi?"dedim.
Ekrana vurarak,"Görmüyor musun?"dedi."Yüzümde epeyce büyük bir kusur var."
Ama yoktu.
"Yoongi, bunu fotoğrafçın olarak söylüyorum mükemmelsin."
Kafasını bana çevirip kaşlarını kaldırdığında yüzlerimiz arasında sadece santimlerin olması düşünme yetimi sıfırlıyordu.
"Öyle mi düşünüyorsun?"dedi.
Kekeleyerek, "E-evet."dediğimde gülümseyerek yüzünü benden uzaklaştırdı.
Hem mutluydum, hemde pişmandım.
"Söylesene Hare Jin,"dedi doğrularak."Neden ben?"