Taehyung, "Güzel haberlerim var."diyerek yanımdaki sandalyeye oturdu.
"Dikkatimi dağıtıyorsun."dedim gözlerimi odakladığım yerden ayırmadan.
"Hare Jin, dinle, bu konu onunla da ilgili."dedikten sonra tereddüt etti, "Eğer teklifini kabul ederse yani."diyerek eklediğinde dikkatimin birazını ona verdim. Ama çoktan heyecanlanmaya başlamıştım bile.
Çizim yapmak için deftere eğildiğimde,"Bir kulağım sende."dedim. Daha sonra saçların şeklini çizmeye devam ettim.
"Marka seninle çalışmayı çok istediğini belirtti. Üstelik istediğin modeli kullanman konusunda sana olanak da tanıdılar."dedi.
Kafamı defterden kaldırıp,"Ciddi misin?"dedim. O an nefesim kesilmişti. Ve dikkatim artık tamamen Taehyung'daydı.
Gülümsemesi suratına yayıldı, "Evet. Şimdi git ve sor ona. Hesabı ben öderim. "dedi.
Ona kemilerini kıracak bir sarılma verdim. "Sen bir tanesin bir tanesin." diye söylenirken beni itekledi, "Yalakalığa gerek gok hadi git."dedi. "Git."
Onu kafa sallayıp onayladıktan sonra hızla kafeden çıktım. Muhtemelen peşimden bakıp bana bebek muamelesi yapan cümleler kuruyordu.
Bense Taehyung'dan bağımı koparıp ona yöneldim, süs havuzunun önünde oturuyordu. Aylardır her gün onu orada görüyordum. O hep oradaydı. Bazen yalnız olurdu, bazen de çok kalabalık.
Bu gün yanında iki erkek arkadaşı daha vardı. Saçlarını 14 gün geçmesine rağmen yeni bir renge boyamamıştı.
Defterimi sırt çantama tıkarak cesaretimi toparladım. Ayrlardır beklediğim gün bugündü ve ben uğurlu çoraplarımı bile giymiyordum.
Onun yanına Kim Hare Jin olarak gidiyor olsaydım o benimle konuşmak için cesaretini toplardı, ya da uğurlu çoraplarını girmiş olmak isterdi eminim. Çünkü insanlar görünüşümü değil ismimi tanıyorlardı. Ama bu gün onunla konuşmak konusunda heyecanlı olan Hare Jin'di. Hatta sadece Hare.
Yavaşça ona doğru ilerledim. Daha yolun yarısında onun için geldiğimi anladı ve nedenini sorgulamaya başladı bile. En azından ben bakışlarından bunu anladım.
"Merhaba."dedim gülümseyerek, normalde pek gülümseyen biri değildir ama onun yüzündeki umursamaz ifade benim umrumda oluyordu, içimde keşfetmediğim çiçek bahçelerini aydınlatıyordu. Bu da gülümsememe sebep oluyordu.
Kafasını kaldırıp bana baktı. Güneşten dolayı tek gözünü kısmıştı.
"Kimsin?"dedi.
Ona ismimi söylersem beni tanıyabilirdi. Onunla bu kimlikte tanışmak istemiyordum.
"Fotoğrafçıyım, sana iş teklif etmeye geldim."dedim. Heyecanımın sesime yansımamasına müteşekkirdim. Profesyonel hayatın kazandırdıkkarından sadece biriydi işte.
Bakışlarını arkadaşlarına çevirip güldü.
Daha sonra yine yüzünü bana çevirdi.
"Kabul edelim paraya ihtiyacım var ama, çırağın olup ayak işlerini yapacak biri gibi mi görünüyorum?"dedi. "Fotoğraf çekmekten anlmam."
Yüzünü incelemeye devam ettim. İnanılmaz güzel çekik gözleri bir kedininki gibi bakıyordu ve şekilin hayali dahi kurulamacak olan o buruna da ben hayranlıkla bakıyordum.
Kesinlikle o mükemmeldi.
"Çırağım ya da yardımcım olmanı teklif etmiyorum."dedim. Bir nefes alıp cesaretimi topladım, "Modelim olmanı teklif ediyorum."dedim.
Yanındaki çocuklardan biri öksürdü.
Biraz bekledikten sonra "Para var mı?"diye sordu.
Gülümsedim. İşte beklediğim soru buydu.
"Evet çok para var."dedim.
Hiç düşünmeden, "Varım."dedi.
Ona elimi uzatarak "Hare."dedim.
Uzattığım eli tutmadı belki ama "Min Yoongi."dedi.