"Nerdesin?"diyerek fısıltılı bir şekilde bağırdım. Ama kalbim çığlık çığlığaydı.
"Yoldayım Hare Jin. Kaza olmuş, gecikeceğim. Ne oldu da eteklerin tutuştu?"dedi Tae.
"Hyung, seni ekibin geç geleceğinden haberdar ettiler mi?"dedim.
Nefes verdi, "Doğru, unutmuşum."dedi. Unutmuş. Gerçekten mi...
"Ah,"diyerek söyledim,"Ne demek unutmuşum?"
"Sen çizimini yapana kadar orada olurlar."dedi sakince.
"Taehyung, Ben. Burada. Yoongi ile Yalnızım. Ve o. Lanet. Tişört. Giymiyor."dedim hecelereyek. Dişlerimi sıkmaktan çenem acımıştı.
"Jinnie sence de aşırı tepki vermiyor musun artık? Biraz profesyonel olmayı dener misin?"dedi.
Derince nefes aldım."Tamam. Tamam."dedim. Ama sadece geçiştiriyordum.
"En kısa zamanda gelmeye çalışacağım."dedi. Ama arkadan gelen korna sesleri bunun olacağına inancımı azaltıyordu.
"Tamam hyung."dedikten sonra telefonu kapattım. Battı balık yan giderdi.
Yoongi'nin yanına döndüğümde boya kutularını inceliyordu, pek ilgili göründüğü söylenemezdi, daha çok sıkılmış gibiydi.
"Çizim bitene kadar burada olurlarmış."dedim.
"Güzel, başlayalım o zaman."dedi yerine geçerek.
"Tamam."dedim bende bezi yıkarken, bu sefer ılık olmasına dikkat ettim.
Boyaları hazırlarken Yoongi,"Hare, sence nasıl gidiyorum?"dedi.
"Olması gerektiği gibi, tam istediğim gibi. Kusursuz."dedim renk ararken.
Bir süre sessiz kaldı.
Bende bu sürede çizimi yapmaya odaklandım ama sadece başarısız bir deneme oldu. Utanarak,"Sanırım yanlış çizdim."dedim.
Yoongi yüzünü bana dönerek,"Çıkartabilir misin?"diye sordu.
"Evet, ama kazımam gerekebilir çünkü dünkü gibi tam kurumadı."dedim.
"Sorun değil, sen hallet."dedi.
Bezi sıcak suyla yıkadım.
"Bez sıcak haberin olsun."dedim sırtına deydirmeden önce.
Dişlerini sıkarak nefes aldığında canın yandığını anladım, daha az acıyacağını umarak tırnaklarımla çıkarmaya çalıştığımda rahatsızca inledi.
Her hareketimden sonra özür diliyordum.
"Hare bence bezle yapsan daha iyi olacak."dedi.
"Ama bez yakıyor, böyle daha iyi değil mi?"dedim.
Yüzünü bana çevirdiğinde suratında tuhaf bir ifade vardı.
Kesinlikle acı çeker gibi değildi, Etkilenmiş miydi? Rahatsız mıydı?
"İnan bana değil."dedi.
Başımı öne eğerek kafa salladım."Pekala."
Sonunda tam anlamıyla resmi sildiğimde kuru bezle ıslaklığı temizledim.
Kağıt kadar pürüzsüz, lekesiz cildinde kırmızı şeritler oluşmuştu, onu incittiğimi düşündükçe içim çekiliyordu.
"Sırtını çizmişim, özür dilerim."dedim.
Kafasını belli belirsiz salladı."Sorun yok."dedi.
"Peki."dedim.
Sırtının kurumasını beklerken aramızda tuhaf bir sessizlik vardı.
Ben tam"Yoongi-"derken o da aynı anda "Hare-"dedi.
Güldüm, o ise cümlesine devam etti,"Hare Jin, seninle konuşmak istediğim bir şey var."dedi.
Bunu beklemediğim için şaşırdım, "Öyle mi?"dedim bende kaşlarımı çatarak.
"Evet şey, evde beni misafir etmenizle alakalı."dedi. Oturduğu yerde 180 derece dönerek yüzünü bana çevirdi.
"Tabi."dedim.
"Şey, ben sana çok borçlandım.."dedi.
İtiraz etmek için ağzımı açmışken eli kaldırarak beni susturdu,"Hiç itiraz etmeye başlama, öyle."dedi.
Açtığım ağzımı kapadım.
"Cidden sana minnettarım. Ama bir insan neden bu kadar az tanıdığı birisine böylesine büyük bir yardımı eder.. merak ediyordum."dedi.
Bu cümlelerden sonra içimdeki saf mutluluk heyecanı yerini tedirgin bir endişeye bıraktı. Parmak uçlarımdan kan çekildi, ellerim ve ayaklarım buz kesti.
"Sonra.."dedi kelimesini uzatarak."Odandaki şu tuvali gördüm."dedi. Yüzüme değil yere sabitlediği bakışlarını yüzüme çevirip direkt gözlerime baktı. "Ya da tuvalimi mi demeliyim?"
O bu cümleyi kurana kadar nefes almadığımı fark etmemiştim. Derince bir nefes daha içime çekerek sakinleşmeye çalıştım ama çoktan alt çenem titremeye başlamıştı, ama neden? Neden ağlayacaktım ki? Ondan hoşlanıyorum diye mi? Ona rezil oldum düşüncesiyle mi? Beni kibarca red edecek diye mi?
Aptalın tekiydim.
Başımı öne eğip saçlarımla yüzümü gizledim.
Biraz sessiz kaldığımızda bir cevap bekler gibiydi. Aslında gibi değildi, bir cevap bekliyordu.
"Ben.."diye konuşmaya başlasam da sesim içime kaçmış gibiydi, kelimeler içimden, aklımdan çıkmamak için direniyordu sanki.
"Hare Jin, benden hoşlanıyor musun yoksa?"dedi.
Bunu ondan duymak biraz, hatta çok tuhaftı.
Nasıl yapmayı başardım bilmesem de belli belirsiz kafamı salladığımda onun güldüğünü duymamla aniden kafamı kaldırdım. Bu hareketimle ne zaman aktığını bilmediğim göz yaşlarım da ortaya çıktı.
O beni görünce gülümsemesi birden soldu. Eliyle yüzümü silmek için hamle yaptığında önce çekinsem de daha sonra ona izin verdim.
Önce yüzümdeki yaşları sildi. Daha sonra elini yüzümden çekmedi."Neden ağlıyorsun ki?"dedi.
Direkt yüzüne bakmak suratımın kızarmasına sebep olsa da bununla savaştım.
"Utandım sanırım."diyebildim,"Ya da sırrım ortaya çıktığı için.."dedim
Gülümsemesi yüzüne yayıldığında işte bu yüzü izlemeye utanmazdım.
"Hare bence beni tam dinlemeyi öğrenmelisin, en azından tepki vermeden önce. Çünkü ben seni bu iş bittikten sonra, ya da bundan sonraki herhangi bir işinde yine yeniden görmek istiyorum, bir sıfat taşımam da hoş olabilir. Erkek arkadaş gibi."dediğinde sadece heykel gibi dikilmeye devam ettim.
Kulaklarım neler duyuyordu böyle?
Bu şaşkın halim onu eğlendirmiş olacak ki kocaman gülümsedi.
Daha sonra doğrulup beni öptü.