Niall
"Hayatta yapamaz. Niall'dan bahsediyoruz." Stephen kahkahaları arasında beni teşvik etmek için konuşurken Louis onu destekliyordu. "Eminim ki hayatında ağaca dahi tırmanmamıştır." İkisiyle de çocukluktan beri tanışıyorduk ve ikisi de tırmandığımı gayet iyi biliyordu. Yalnızca Harry ve Liam buna inanıp kahkahalarla gülüyorlardı.
Beş erkek bir yere gitmenin cezası büyüktü. Hepimiz kör kütük sarhoştuk ve eve gitmeye çalışıyorduk. Ama yolu bulmak bir yana dursun, ayakta duramayanlarımız vardı. Mesela Harry. Yere oturmuş ve bacaklarını iki yana açmıştı. Sırtını yasladığı arabanın üstünde uyuyakalmasa iyiydi.
Tamam, ben de onlarla aynı miktarda içmiştim -Stephen hariç, o tam bir bira fıçısıydı- ama İrlandalı olmanın gereğiyle onlar kadar büyük etkilenmemiştim. Evet, evin yolunu bulamazdım ama en azından yerde oturmuyordum. Bence bu gayet güzel bir gelişme.
"Baksana, tüm camlar açık, Ni. Evdekiler içeri biri girsin diye açmış resmen. Hem şu suratına bak. Şu suratın suçlu olduğunu kim söyler ki?" Stephen çenemden tutup beni diğerlerine gösterdi.
Delirmiş olmalılardı. Önünde durduğumuz apartmanın ikinci katındaki balkon kapısı hariç tüm camlar açıktı ve o eve girmemi istiyorlardı. Hırsız veya belalı tipler değildik, yanlış anlamayın. Evet, küçükken bir şeyler aşırırdık ama o hırsızlık sayılmazdı, öyle değil mi?
"Hadi ama Nialler. Bence yapabilirsin. Aramızdan en ayık olan sensin." Harry oturduğu yerden konuşunca hepimiz ona döndük. "Hem belki evin güzel bir kızı vardır. Senden hoşlanır ve ayaküstü--"
"Sus Harry. Sarhoşken daha da libidolu oluyorsun." diye susturdum onu cümlenin devamını tahmin ederek.
"Çıkıyor musun, çıkmıyor musun?" diye sordu Liam. Cevap vermedim. "Cepleri boşaltın beyler, bahisleri açıyoruz. Niall içeri girer ve evden bir fotoğraf çeker diyenler?" Stephen ve Harry ellerini kaldırdı. "Giremez diyenler?" Liam ve Louis'yle beraber elimi kaldırdım.
"Siktir Niall, sen bu bahiste yoksun." Stephen omzuma vurdu.
Hepsi ceplerinden yüzlük çıkardı ve Harry'nin kucağına koydular. Saat sabaha karşı 4'tü ve sokakta kimse yoktu.
Sarhoş olduğu için Stephen düşünemiyordu ama geri zekalının parası yoktu. O yüzlükle en az üç gün idare etmesi gerekecekti muhtemelen ama o düşünemeyecek kadar sarhoştu. Asla borç da kabul etmiyordu. Sadece bu gece içtiklerini ödememe izin vermişti -onda da bokunu çıkarmıştı-. Yani o yüzlüğü kaybedemezdi.
Ofladım ve bu kadar iyi bir arkadaş olmanın cezasını çekmemin adil olmadığını düşündüm.
"Sakın ses çıkarmayın." dedim ve binaya doğru yürüdüm. İlk katın camlarında parmaklık vardı. Onlara basarak çıkabilirdim ancak. Ses çıkarmamaya çalışarak parmaklıklara bastım. Tutuna tutuna parmaklıkların en üstüne çıktım. Camları açık olan evin mermerine asıldım ve kendimi yukarı doğru çektim. Sonra tam düşecek gibi oldum ve can hâliyle perdeye tutundum. Perdenin dikişlerinden pek iç açıcı olmayan sesler gelirken tek dizimi mermere atmayı başarmıştım. Diğerini de attığımda arkadaşlarımdan kısa bir alkış duyuldu. Sonra ben onlara kızmadan sustular.
Eve girdiğimde her yerin karanlık olduğunu gördüm. Yalnızca televizyonun minik kırmızı ışığı yanıyordu. Tam telefonumu çıkarıp fotoğraf çekecekken koltuk olduğunu düşündüğüm bir şeye çarptım. Çok ses çıkmamıştı, bu güzel bir şeydi.
Telefonu çıkarmak için yeniden bir hamle yaptığımda "Kim var orada?" sesiyle dondum kaldım. Siktir ama! Koltukta bir kız yatıyordu. Ve koltuğa çarptığım için uyanmıştı. "Seni duydum, kim olduğunu söyle." Bir şey demedim. "İstediğini al, bana zarar verme yeter."
"Hırsız değilim." dedim. Bunu ne hakla söylemiştim ki? Şimdi koşa koşa evden çıksam kız bana yetişemezdi. Ama seviyesi önemli değildi, sarhoştum. "Nesin o zaman? Sapık falan mı?" Kız etrafa bakıp sesin geldiği yönü arıyordu. "Kör müsün?" diye sordum. "Önce ben sordum." dedi kız. Bu neydi şimdi? Gecenin, hatta sabahın köründe yabancı bir erkek gizlice evine giriyordu ve onun takıldığı şey önce hangimizin sorusuna cevap verileceği miydi?
"Sapık veya hırsız değilim. Sana zarar vermeyeceğim veya evinden bir şey almayacağım." "Ne işin var o zaman burada?" "Önce benim sorumu cevapla. Kör müsün?" diye sordum. "Sadece gece körüyüm. Işıkta gayet iyi görüyorum." dedi. "Şimdi ışığı açar mısın? Sadece karanlıkta göremiyor olmak tahmin ettiğinden de sinir bozucu." diye ekledi. Tereddütte kaldım. "Beni bir yere şikayet etmeyeceksin, değil mi?" "Eğer ışığı açarsan kötü bir amacın olmadığına inanabilirim. Hiçbir hırsız ev sahibinin onu görmesine izin vermez, değil mi?" dedi kıkırdayarak.
Kapının yanına gittim ve elektrik düğmesine bastım. "Hah, sonunda!" dedi kız görebildiğinde. "Vay be, sesin kadar karizmatikmişsin."
Dışarıdan arkadaşlarımın telaşlı seslerini duydum. Işık açılınca telaşlanmışlardı. Kıza baktım. Güzeldi. Çok inceleyememiştim ama kehribar rengi saçları ve sert yüz hatlarıyla çok güzel görünüyordu uykudan yeni uyanmış olsa da.
"Bana ismini söyle." dedim. Başını biraz kaldırdı ve "Yılan Dövmeli Kız." dedi. Boynunda usta birinin yaptığı çok belli olan bir yılan dövmesi vardı. Ejderha Dövmeli Kız'ın bir çeşit versiyonu muydu?
"Pekâlâ, Yılan Dövmeli Kız, evinin fotoğrafını çekebilir miyim? Arkadaşlarımla iddiaya girdik de." dedim. Güldü ve başını salladı. Telefonumu çıkardım ve çaktırmadan kadraja onu da alarak fotoğraf çektim. Dövmesi de görünüyordu fotoğrafta.
"Teşekkür ederim. İyi geceler." dedim cama doğru yönelirken. "Kapıdan çık." diye önerdi. Gülerek aksi yöne döndüm. Sonra durdum ve oturduğu koltuğun önüne geldim. Yanağına bir öpücük kondurup hızlı adımlarla odadan ve ardından evden çıktım. Merdivenleri inerken heyecanlıydım.
Apartmandan çıkınca arkadaşlarım endişeyle bana bakıyordu. Onların yanına havalı bir yürüyüşle ilerlerken Yılan Dövmeli Kız'ın "Hey!" diye seslendiğini duydum. Hepimiz camdaki kıza döndük. Bu tarafa doğru bir fenerle ışık tutuyordu. Muhtemelen görebilmek için yapıyordu. "Sonra görüşelim." dedi. Gülerek başımı salladıktan sonra arkadaşlarımla evi bulma maceramıza geri koyulmak için Harry'yi kaldırdım. Kıza el salladıktan sonra telefonumun konum özelliğini kullanıp burayı kaydettim.
O sırada Harry hiç de sessiz olmayan bir şekilde "Evin güzel kızının senden hoşlanacağını söylemiştim." dedi ve buna Yılan Dövmeli Kız da dahil olmak üzere hepimiz güldük.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Girl With The Snake Tattoo
FanfictionNiall bir hırsız değildi. Takip ettiği yalnız kadınların evine gecenin bir yarısında giren bir sapık hiç olamazdı. Lova ise sadece uyuyordu. Tek suçu ona çok sıcak gelen Londra havasında kliması bozulduğu için evinin tüm camlarını açmaktı. Ve bazen...