Niall
Gergin ve kötü geçen yemeğin ardından annem ve babamdan gelen tüm aramaları reddetmiş, odama kapanıp bütün gece düşünmüştüm. Lova'yı aramıştım, mesaj atmıştım ama hiçbirine cevap alamamıştım. Yokuş aşağı gidiyorduk ve ben frene basmanın yolunu bilmiyordum. Onu da kaybetmek istemiyordum.
Sarsıldığımda uyanmaya başladım. Gözlerimi açtığımda başımda Stephen vardı. "Ne bu halin? Dün akşam sizinkilere yemeğe gitmediniz mi Lova'yla?" diye sordu. Balkon kapısının önünde elimde otururken sızmıştım herhalde. Stephen'ın bana uzattığı eli tutup ayağa kalktım. "Lova beni terk edecek. Ona gitmem lazım." dedim ve banyoya girdim. "Ne terk etmesi ya! Ne oluyor, Niall?" dedi kapının arkasından. Üstümü çıkarıp hemen duş aldım.
Hızlıca hazırlanıp evden çıktım. Arabada söyleyeceklerimi düşünürken Lova'yı arıyordum. Cevap vermiyordu. Evine varmadan önce ona sevdiği gibi kahve, kocaman bir kurabiye ve çiçek aldım. Apartmanın önüne arabamı özensizce park edip apartman sakinlerinden biriyle beraber içeri girdim. Merdivenleri üçer üçer tırmanıp ikinci kata ulaştım ve Lova'nın kapısını çaldım.
Kapıyı pijamalarıyla açtı. Saat 11 olmuştu, pazar bile olsa bu saate kadar böyle oturmazdı o. "Sana kahve getirdim." dedim ve kocaman gülümsedim. Geri çekilip girmem için kapıyı açtı. Salona geçtim. "Kurabiyeyi yeni yapmışlar, hemen ye istersen. Tazedir şimdi, böyle seversin." dedim otuz iki diş gülümserken. "Teşekkür ederim." dedi ve sehpaya bıraktı elimdekileri.
"Ben şimdilik devam etmek istemiyorum." dedi birden. "Neye hayatım?" dedim anlamazlıktan gelerek. "Kendi aile üyelerimin beni istememesinden sonra senin ailenin de beni istememesi fazla geliyor artık. Bir süre görüşmek istemiyorum. Bu sürede sen de Audrina'yla ilgili duygularını gözden geçirirsin belki." dediğinde gülümsemem soldu. "Benim ailemin seni istememesi söz konusu değil. Onlar sadece benim için endişeli. Bunları konuşup çözebiliriz." dediğimde başını salladı. "Niall, sen Audrina'yı seviyorsun. Onu hâlâ seviyorsun ama bunu kendine yediremiyorsun. Ben böyle bir ilişki içinde yok olmak istemiyorum." Odada volta atmaya başladım.
"Ben sadece seni seviyorum ve seni istiyorum. Bunda anlaşılmayacak bir şey yok bence." dedim volta atmayı kesip. Sesim biraz yükselmişti. "Sen çok iyi bir insansın, harika bir arkadaşsın, ideal sevgilisin hatta. Ama sen hayatının aşkını çoktan buldun ve onu aklından atmaya çalışsan da bunu yapamıyorsun. Sana kızgın değilim. Ama aklında Audrina varken sevgilin olamam." dediğinde sakallarımı çekiştirdim. Ellerini tuttum hemen sonra. "Beni terk etme." dedim ona. "Bu terk etmek değil. Böyle olmalı." dedi. Başımı iki yana salladım. "Kabul etmiyorum." dediğimde derin bir nefes aldı. "Pekala. Bir hafta sonra bu konuyu yeniden konuşalım o zaman. İkimiz de düşünelim. Bir haftadan uzun süre istersen veya hiç konuşmak istemezsen bunu ayalarız. Ben ikimizin de yıpranmasını istemiyorum, Niall." Ona sarıldım.
"Ben seni kaybetmek istemiyorum." dediğinde gülümsedim. En azından ayrılık isteği beni sevmemesinden kaynaklı değildi. "Ama kendimi kaybetmek de istemiyorum." diye devam etti. "Sen merak etme. İkisine de izin vermeyeceğim." dediğimde başını salladı. Ayrıldık.
Eve döndüğümde Stephen bana sorular sormaya başladı. İşime gelenleri cevapladım, işime gelmeyenleri geçiştirdim. Terk edileceğimi düşünerek gittiğim evden düşünme süresi alarak dönmek moralimi biraz düzeltiyordu. Hemen kestirip atmaması iyiydi. Ama ilişkiye ayrılık kelimesi karışınca bir şeyler rayından çıkıyordu. Bunu düzeltmeye çalışmak umarım düşündüğüm kadar zor olmazdı.
Günün ilerleyen saatlerinde Lova'ya verdiğim sözü tutmak adına Audrina'ya dair sevdiğim ve sevmediğim şeylerin listesini yaptım. İki liste de uzundu ama aralarında büyük bir fark vardı: sevdiklerim fiziksel şeylerdi, sevmediklerim duygusaldı. Yani mesela Audrina'nın sesini seviyordum ama söylediği şeyleri sevmiyordum. Özetle Audrina güzel bir kadındı ama kötü biriydi. Hayatımda iyi bir insan olmasını istiyordum, güzellik uzun vadede işe yaramıyordu. Ama zaten Lova hem güzel bir kadındı hem de iyi bir insandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Girl With The Snake Tattoo
FanfictionNiall bir hırsız değildi. Takip ettiği yalnız kadınların evine gecenin bir yarısında giren bir sapık hiç olamazdı. Lova ise sadece uyuyordu. Tek suçu ona çok sıcak gelen Londra havasında kliması bozulduğu için evinin tüm camlarını açmaktı. Ve bazen...