21 - Ring

72 4 8
                                    

Niall

"Yardımlarınız için teşekkürler. Görüşmek üzere." diyip telefonu kapattım. Derin bir nefes verdim ve koltuğa yaslandım. Niamh gülümseyerek bana bakıyordu. "Gitti!" dedim neşeyle. "Bayan Karlsson'a haber vermemi ister misiniz?" diye sordu Niamh, "Hayır, hayır! Sakın ona Holdensenlerin gidişiyle alakalı bir şeyden bahsetme. Zaten daha yeni toparlanmaya başladı. Tekrar hatırlatmaya gerek yok." dediğimde başını salladı.

"Güvenlik kamerasının kayıtları geldi mi?" diye sordum. "Evet, mailinize attım bana gönderilen görüntüleri." dediğinde "Aynılarını Avukat Garcia savcılığa göndersin." dedim ama Niamh kaşlarını kaldırdı. "Sizin karşı tarafa saldırdığınız kısımlar?" dediğinde bu sefer ben kaşlarımı kaldırdım. "Kamera kayıtlarını neden izlediğini öğrenebilir miyim?" diye sordum. "İzlemedim, Bayan Karlsson'un gelmediği ilk gün sol elinizin parmak boğumları yara içindeydi. Muhtemelen karşı tarafa yumruk attınız." dediğinde kuşkulansam da başımı salladım. Zaten Lova ve benimle alakalı neredeyse her şeyi biliyordu artık, bunu da bilmesinin ziyanı yoktu.

Niamh odadan çıktıktan kısa bir süre sonra annem aradı. Saldırıdan sonra her gün arayıp Lova'yı sormaya başlamıştı. Bugün de öyle oldu. Annem kadına şiddet konusunda çok hassastı, bununla mücadele eden çoğu derneğe üyeydi ve maddi manevi desteğini esirgemiyordu. Yakını olmadığı için ve aralarında bazı anlaşmazlıklar olduğu için onunla kişisel olarak bu konuyu konuşmamıştı ama olay soğuduktan sonra mutlaka görüşmek istemişti.

O an bu aklıma geldi ve "Öğle yemeğinde boş musun? Lova bugün işe geldi, beraber yiyebiliriz istersen." dedim. Annem biraz şaşırdı ama "Lova'ya sor, o isterse gelirim." dedi. Ben de görüşme biter bitmez odamdan çıkıp Lova'nın masasına gittim. Telefonla arayabilirdim ama onu görmek istemiştim.

Beni görünce herkes şaşırmıştı çünkü CEO'nun ortak alana tek bir çalışana bir şey söylemek için gelmesi tuhaftı. "Keşke ben senin odana gelseydim. Böyle biraz tuhaf olmadı mı sence de?" dedi sessiz sessiz. "Ben çalışanlarıyla iç içe olan bir patronum." diyip gülümsedim. Güldü. "Öğle yemeğini benimle ve annemle yemek ister misin?" dediğimde birkaç saniye sessiz kaldı. Kararsız kaldığını anlayarak "Son olanlardan sonra seninle vakit geçirmek istiyordu aslında. Ama yakın olmadığınız için biraz beklemek istedi. Şimdi de seni görmek istiyor. İstemezsen sorun değil, anlayışla karşılayacaktır." diye ekledim. "Olur aslında." dediğinde yanağını öptüm. "Yapma şöyle." dedi etrafa bakarak. Güldüm. "Tamam o zaman, ben anneme haber veriyorum. Sen işlerini toparla, biraz sonra çıkarız." diyip odama döndüm.

Anneme haber verdim, saati ve yeri kararlaştırdık. Yarım saat sonra ofisten ayrılırken Lova gergin görünüyordu. Salı akşamından beri öyle görünüyordu aslında, çekingen ve gergindi. Neredeyse bir hafta olacaktı, birkaç kere destek almasını ima etsem de hiç yanaşmamıştı. Doğrusu kendisine zarar vermesinden korkuyordum. Daha önce ölme amacı gütmeden kendine zarar verdiğini biliyordum. Benim arkadaşlarım dışında vakit geçirebileceği birileri de yoktu. Onu yalnız bırakmak istemiyordum, tüm hafta işe geç gidip erken çıkmıştım bu yüzden.

Restorana girdiğimizde annemin henüz gelmediğini gördük. Bir masaya oturup beklemeye başladık. O sırada Lova "Annen bana kızgın mı hala?"diye sordu. "Annem hiçbir zaman sana kişisel olarak kızmadı. Onun kızdığı kişi bendim. O, ilişkilerimde her şeyimi karşı tarafa sunmamdan rahatsız." diye açıklık getirdim. "Artık öyle düşünmüyor mu?" dediğinde omuz silktim. "Bilmem. Muhtemelen uzun süre ilişkimize güvenmeyecek. Ama şimdilik tuhaf çıkışlar yapıp ikimizi de rencide edici davranışlarda bulunmaması yeterli." diyip elini tuttum.

Kısa bir süre sonra annem geldiğinde ikimize de sarıldı. Siparişlerimizi verdikten sonra havadan sudan sohbet etmeye başladık. Lova izin isteyip ellerini yıkamaya gittiğinde annem sohbeti kesti. "Niall, Lova doktora gitti mi?" diye sordu. "Hayır. İstemiyor. Yani direkt sormadım ama psikiyatri kliniğinden hoşlanmadığını söyledi." dedim. Annem başını iki yana salladı. "Çok kötü görünüyor. Yardım alması lazım muhtemelen. Hareketlerinin farkında değil misin?" dediğinde kaşlarımı kaldırdım. Ne yaptığını fark etmemiştim. "Devamlı dudaklarını kemirip elleriyle oynuyor. Etrafı kolaçan ediyor konuşurken bile. Belki dışarı çıktığı için böyle yapıyordur ama pek iyi görünmüyor." diye açıkladı. Şaşkındım. Ama Lova lavabodan dönerken onu incelediğimde gözlerimin devamlı sağını solunu kontrol ettiğini, yürürken bile sık sık arkasına baktığını henüz fark etmiştim.

The Girl With The Snake TattooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin