14 - Harbor

80 6 2
                                    

Lova

Niall'ın elini kestiği akşamdan üç gün sonra Noa ve Love Malmö'ye dönmüştü. Gitmelerine üzülmüştüm ama Love'nin morali biraz yerine geldiği için ve okula gitmesi gerektiğinden daha fazla kalamazlardı. Niall onları sevmişti, onlar o geceden sonra Niall'dan biraz çekinseler de aslında çok tatlı bir adam olduğunu anlamışlardı.

Bu misafir ağırlama günlerinde bir sürü iş birikmişti. Döndüğümüz gün, yani bugün, ya ofiste sabahlayacaktık ya da eve götürüp evde sabahlayacaktık. Evde Niall'ın hemen cıvıdığını hesaba katarsak ofis daha olası görünüyordu. Bu yüzden spor ayakkabılarımı giydim, bot veya çizme havaya uygundu ama zaten tek başıma gidecek olsam Niall karanlıkta kalmam hakkında nutuk çekecekti.

Apartmandan çıkıp Niall'ın arabasına binince uzanıp yanağını öptüm. "Vay, birileri sevgilisini özleyerek uyanmış." dedi ve o da yanağımı öptü. "Hata mı etmişim?" dediğimde güldü. Ofise sürerken dün gece arkadaşlarıyla geçen diyalogları anlatıyordu. O beşlinin haftalık buluşmaları cidden felaketti. Tek amaçları alkol almak ve bir tek gecelik ilişki peşine düşmekti. Niall'ın anlattığına göre bir ay kadar önce kız arkadaşından ayrılan Louis ile ezelden beri bekar olan Harry arasında bir şey vardı. İkisi de muhtemelen arkadaş grubunun keyfini kaçırmamak için birbirlerine açılmıyorlardı ama Niall'a göre kısa sürede bu ikili beraber olacaktı. Eh, bu durumun daha az içmelerine vesile olmasını ummaktan başka yapabileceğim bir şey yoktu.

"Lova! Ben işe gitmek istemiyorum." dedi Niall yaklaştığımızda. "Olmaz öyle, işler birikti zaten. Sabahlayacağız dememiş miydin sen hem?" diye karşı çıktım. "Hayatım, dedim demesine ama dün pek uyuyamadım." dedi tatlı bir tonda. "Niall, patron sensin. Bana neden yalvarıyorsun? Ama bilmeni isterim ki dün gece içmeye gitmeden önce düşünecektin bunu. Ne zaman perşembe oldu ki geceniz zaten? Cuma veya cumartesi yapıyordunuz hep." dediğimde yüzünü buruşturdu. "Liam bugün şehir dışına gidecek, pazar gelecek. Onsuz yapmak istemedik." dedi. Güldüm, çocuk gibilerdi.

Nihayetinde ofise vardığımızda hemen biriken dosyaları toparlamaya başladım. Masa masa dolaşıp mesai arkadaşlarımla kısa sohbetler edip gelişmeler hakkında bilgiler alıyordum. Elimde bir sürü dosyayla odama döndüğümde Niall telefonla konuşuyordu. Niall'ı ilgilendirenleri ayırıp benim halletmem gerekenleri tespit ettikten sonra patronumun odasına girdim. Müzik dinliyordu. Ben girince çalan şarkıya dramatik mimikleriyle eşlik etmeye başladı. Gülerek yanına gittim ve dosyaları bıraktım. Niall çalan şarkıya kendini kaptırıp yerinde dans etmeye başladı, hemen sonra da beni kendine çekip kucağına oturttu. Eğlenceli dakikaların sonunda odama dönmüştüm. Uzun bir gün olacaktı, Niall'ın enerjisinin yüksek olması güzeldi.

Akşam ofistekilerin mesai saati bitti ve Niall'la yalnız kaldık. Odasındaki çift kişilik koltukta ikimiz de birer tarafında boylu boyunca oturup dosya inceliyorduk. Ayakkabılarımızı çıkarmıştık, o yüzden ara ara Niall ayağını yüzüme savuruyordu neşelenmek adına. Komik olmadığını anlamasını beklemiyordum, anlamayacaktı.

Niall birden "Ha siktir!" diyerek ayağa fırladığında saat 10'a geliyordu. Masasına doğru gitti ve diğer kağıtları karıştırmaya başladı. "Ne oldu?" dedim yanına gidip. "Hata yaptım. Hata yaptım. Lova, hata yaptım." dedi panikle. Omuzlarından tutup onu kendime çevirdim. "Ne olduğunu anlat, beraber düzeltelim." dediğimde derin bir nefes aldı. "Evet, böyle, sakin ol canım. Hatalar düzelir." dedim ve yanağını okşadım. Anlatmaya başladı: "BP'nin tankerlerinin İspanya'ya yarın sabah yola çıkması lazımmış ama ben ertesi gün çıkması yönünde talimat verdim. Her hafta pazar günü yola çıkıyor ama bu hafta cumartesi istemişler. Bu sefer cidden sıçtım. Bir gece erkene çekmek için bir geminin boşta olması lazım. Yarın sabah için gemiyi ayarlasak bile ertesi gün kalkması için talimat verdiğim gemi bize zarara mal olacak."

The Girl With The Snake TattooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin