12 - Jail

100 8 3
                                    

Lova

Mesai saati sona ererken Niall'dan kaçmanın yollarını düşünüyordum. Belki daha sonra konuşurduk ama bugün istemiyordum. Audrina'nın bugün gelmesi ironikti. Ama üstümüzdeki bulutu dağılmak bilmiyordu ve bu ikimiz için zorlayıcıydı. Niall onu istemediğini söylüyordu ama ya beni de istemezse ne olacaktı?

Montumu giydim ve odamdan çıktım. Asansörü çağırıp beklemeye başladım. Ofiste çok az kişi kalmıştı, onlar da muhtemelen fazladan mesai yapacaktı. Asansör gelince bindim, benim hemen ardımdan Niall da bindi. Paltosunu giymeye çalışıyordu ama asansörde çok insan olduğu için biraz zorlanmıştı. Sonunda giydi ve bana gülümsedi.

"Beni beklemeden mi gidecektin?" diye sordu. "Mesaim bitti, seni beklememe gerek yoktu." Başka bir şey söylemedi. Giriş kata ulaştığımızda dışarı çıktık. "İyi akşamlar." diyip metro istayonunun olduğu tarafa yürümeye başladım. "Lova, konuşacaktık hani?" diye sordu Niall peşimden gelirken. "Bugün değil. Bugün konuşmak istemiyorum." diye yanıtladım. "Ama hava kararacak. Seni evine bırakayım." diye önerdi. Durup ona döndüm. "Bugün seni görmek istemiyorum. İkimizin de ayrı ayrı düşünmeye ihtiyacı var." dedim.

"Ama bugün konuşmazsak soğuyacak. Audrina'yı ben çağırmadım. Yemin ederim çağırmadım. Gelip çok pişman olduğunu ve beni geri istediğini söyledi. Ben de ona onu istemediğimi, hayatımda hiçbir şekilde varlığını hissetmek istemediğimi söyledim. O sırada sen geldin zaten, ağlıyordu, görmedin mi? Audrina'yı isteseydim bugün onu kabul ederdim, Lova. Ama ben onu sevmiyorum. Sabah okudukların var ya, onlar bana sadece nasıl büyük bir geri zekalı olduğumu anlatıyor. Güzelliğine aşık olduğum kadını aslında kişilik olarak hiç tanıyamadığımı ve ona kandığımı gösteriyor bana. Onu sevdiğim anlamına gelmiyor." dedi nefesi tükenene kadar. "Neden bana inanmıyorsun?" diye sordu ama kızmıyordu.

O sırada telefonum çaldı. Niall'a cevap verme zorunluluğumun kalkmasıyla rahatlasam da Niall sinirlenmişti. Arayan Noa'ydı, aramayı cevapladım. "Merhaba Lova, nasılsın?" dedi kız kardeşim Love. Niall'a bir dakika beklemesini işaret ettim ve biraz uzaklaştım. "Merhaba Love. İyiyim, sen nasılsın?" dedim tatlı bir tonda. "İyi sayılırım. İdare etmeye çalışıyoruz. Babam yokken her şey çok zor." dedi. "Alışacaksın maalesef, canım. Yapacak bir şeyimiz yok, keşke olsaydı. Annen nasıl? Okula gidiyor musun?" diye sordum. İkisi için çok üzülmüştüm şimdi. Bir haftadır babamı düşünmemeye çalışıyordum ama onun hep yanında olduğu bir ailesi olduğu gerçeği şimdi can bulmuştu zihnimde. Onlar için durum daha zordu. "Annem biraz kötü. Kimseyle konuşmak istemiyor. Anneannem bizimle, o ilgileniyor." diye yanıtladı. "Anladım, canım. Oraya gelmemi ister misin?" dedim ama sonra birden fikrimi değiştirip "Ya da siz Londra'ya gelin. Değişiklik olur sizin için de." dedim. Love sessiz kaldı. "Annemle konuşmam lazım, Lova. İster mi bilmiyorum."dedi. Hoşça kal dedikten sonra telefonu kapattık.

Babama söyleyeceklerimi söyleyememiştim. Onu hayatım boyunca özlediğimi, içten içe inkar etsem de çok sevdiğimi ve hayatımda bıraktığı tüm izler için onu affettiğimi söyleyememiştim. Ona sarılmışım, kalp atışlarını dinleyerek uyumuştum. Ama cenazesine katılabilecek ve onun hakkında güzel bir anı anlatabilecek kadar tanımamıştım onu. Zamanımızı harcamıştım. Gurur yapmıştım.

Niall aynı yerde duruyordu. Hızlı adımlarla yanına döndüm ve ona sarıldım. "Seni çok seviyorum." dedim ona. Onunla da vakit kaybediyordum, ona da geç kalmamalıydım. "Ben de seni seviyorum, hayatım." dedi Niall da ve saçlarımı öptü. "Ne oldu da kararın değişti? Şikayetçi değilim ama merak ediyorum." dedi gülerek. Kafamı kaldırıp gözlerine baktım. "Love aradı. Babam hep aklımın köşesinde duruyor ama görmezden gelmeye çalışıyorum. Birkaç gündür fazla görmezden geldim sanırım, geç kalmışlığın pişmanlığını unutmuşum. Sana da geç kalmak istemiyorum, Niall. Sen de elimden kayıp gidersen sana da söyleyemediğim sözlerin kalmış olmasını istemiyorum." diye açıkladım. "Onu çok özlüyorsun, değil mi?" diye sordu gülümsemesi solunca. "İki hafta önce babamın ölümüne üzüleceğimi söyleseydin dalga geçtiğini düşünürdüm. Şimdi göğsümde bir alev topu var sanki." dediğimde başını salladı. "Ben yanındayım, hayatım."

The Girl With The Snake TattooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin