Lova
Hafta sonum yalnız geçmişti her zamanki gibi. Hareketli geçen bir haftadan sonra kafa dinlemek iyi gelmişti. Cuma gecesi Niall'la uyumuştuk, ertesi sabah erkenden gitmişti. Anne ve babasıyla görüşmesi gerekiyormuş. O günden sonra hiç konuşmamıştık. Sanırım eski eşi hakkında soru sormamdan korkuyordu.
Sabah tam 8'de apartmandan çıktığımda yine Niall'ın arabasını gördüm. Arabaya binince selam verip kemerimi bağladım. Niall keyifsiz görünüyordu. Mia'da durmadan yola devam ettiğinde bir sıkıntı olduğuna artık emindim. Ofisin olduğu plazaya vardığımızda arabadan indik. Asansöre sadece ikimiz bindik.
Ona dönüp "Neyin var?" diye sordum. "Biraz moralim bozuk, önemli değil." dedi ve elini havada salladı. "Anlatmak istersen dinlerim." dediğimde gülümseyip bana sarıldı. "İyi ki varsın." dedi. Ofisin katına geldiğimizde ayrılıp içeri girdik. Ona günlük planı anlatıp kendi odama girdim.
Camekandan ona baktım. Başını ellerinin arasına almış öylece duruyordu. Üstüne gitmek istemiyordum ama yanında olmak istiyordum da. Kendi haline bırakmaya karar verip işime odaklanmaya çalıştım.
Gün hızlıca akıp giderken akşam üzeri Niall'ın evime girdiği sabah yanında olan arkadaşları ofise geldi. Onlar Niall'ın odasında sohbet ederken ben de başımı masaya koymuş mesai bitimini bekliyordum. Kafam çok doluydu, bütün gün yarım yamalak iş yapmıştım. Umarım buradan da kovulmazdım. Dahili telefon çalınca kafamı kaldırıp cevap verdim. Adımı söyleyerek açtığım telefonun diğer ucunda Niall vardı. "Odama gelir misin?" dedi. Onaylayıp yan odaya gittim.
İçeride Niall haricinde dört kişi vardı. Niall onları tanıttı önce. Sonra da "Bu akşam bir şeyler içmeye gideceğiz, bize eşlik etmek ister misin?" diye sordu. "Sabaha karşı birinin evine girecek misiniz?" diye sordum gülerek. Niall "Umuyoruz ki hayır." diye yanıtladı. "Olur." dedim biraz kafamın dağılması için. "O zaman siz toparlanın, biz aşağı iniyoruz." diyerek kalktı Harry. Üç adam peşinden gitti.
Ben de tam kendi odama dönüp eşyalarımı toparlayacakken Niall bana seslendi. Ona dönüp sorarca baktım. "Sarılabilir miyim?" diye sordu. Başımı salladığımda yanıma gelip bana sıkı sıkı sarıldı. Aynı şekilde karşılık verdim. "Bugün bu sarılmaya çok ihtiyacım vardı." diye itiraf etti. "Ne oldu?" diye sordum başımı kaldırıp. "Eski eşimin Londra'da olduğu haberi geldi. Karşıma çıkarsa ne yapacağımı bilmiyorum." dedi. "Karşına çıkmayacak." diye onu rahatlatmaya çalıştım. Niall da başını kaldırdı, burunlarımız sürtüştü. Nefesini hissederken aramızdaki gerilim artıyordu. Telaşa kapıldım ve "Gidelim mi?" diyip ondan ayrıldım. Odama girip hızlıca eşyalarımı toparladım.
Ofisten ayrılıp Niall'ın arbasına bindik. Önümüzdeki üç arabayı takip ederken sessizdik. Eski eşinin nasıl biri olduğunu düşündüm. Adı neydi? Güzel miydi? Niall'ı en çok hangi özelliği etkilemişti? Niall'ın onunla yüzleşmekten korkmasını anlıyordum ama o neden Londra'ya dönmüştü? Bunu neden Niall'a yapmıştı? Evlenmeden de pek tabii onu dolandırabilirdi? Niall'ı üzmek ona ne fayda sağlamıştı?
Niall'a dönüp onu izledim. Güneş gözlükleri yüzündeki endişeyi gizleyemiyordu. Bir haftadır tanıdığım bu adam için yıllardır dostummuş gibi endişeliydim. Bana kendi yarasını anlatırken çok donuk görünüyordu ama şimdi o hissiz bakışlarından eser yoktu. Bu meseleye karşı ördüğü bir zırhı olmalıydı. Ama o zırh, o kadınla aynı şehirde nefes aldığını öğrenmesiyle bile yerle yeksan olmuştu. Niall'ı bu şekilde görmek kötüydü.
Ona yardımcı olmasını umarak vites topuzunun üstündeki elini tuttum. Gülümseyerek bana baktı. İşe yaramıştı! "Bana yaptıkların yasal olmamalı, Lova." dedi gülerek. "Neymiş yaptıklarım?" diye sordum anlamazlıktan gelip. Gözlüklerinin üstünden bakıp kıkırdadı.
Yine hamburgerciye gittik. Louis arayıp bunu söylediğinde birbirimize bakıp gülmüştük. Yemek bittiğinde hava kararmıştı. Ünlü barlardan birine gideceğimizi duyunca şaşırmıştım. Pek gece hayatı olan biri değildim ama o tip yerlere girmenin zor olduğunun farkındaydım. Bunu, bara vardığımızda kapıda bekleyen insanları görünce onaylamış oldum. Ama biz kolayca girmiştik.
Gürültülü koridordan geçerken Niall belimi kavradı. Kulağıma eğilip "Şaşkın şaşkın bakma, Louis buraların haylaz çocuğudur. O yanında olduğunda giremeyeceğin mekan yok." dedi. Başımı salladım.
Bir locaya oturduk. Anında çeşit çeşit alkol ve bir sürü bardak masaya geldi. Açıkçası gerilmiştim ama bir şey söylemiyordum. Diğerleri sohbet etmeye başlarken Niall çoktan içmeye başlamıştı.
Loca piste göre daha sessizdi, konuşurken bağırmak zorunda kalınmıyordu. Dönen muhabbeti takip edemiyordum ama Niall'ın bütün gün süren düşünceli hâlinin dağıldığını görebiliyordum. Arkadaşlarının yanında biraz sığıntı gibi hissediyordum. İçki almaya çekinmiştim de.
Bir süre sonra muhabbeti takip etmeye karar verdim. Onların neşeli konuşmasını dinliyordum, dinlediğimin farkındaydılar. Bir ara Louis "Audrina'nın tekilayı yalnız içmeye çalıştığı için mide acısından hastanelik olduğu geceyi hatırlıyor musunuz?" dedi ve gülmeye başladı. Ama tek gülen oydu. Yanında oturan Liam ona dirsek atıp beni gösterdi. Louis şaşkınlıkla ağzını kapattı. Niall'a "Çok özür dilerim! Lova'nın burada olduğunu düşünemedim." dedi. Niall" Ona anlattım, biliyor." dedi arkadaşına. Niall'ın yine morali bozulmuştu. "O kim?" diye sordum. "Audrina, Niall'ın eski eşi." dedi Stephen. "Niall adını söylememişti, anladım." diyip başımı salladım.
Niall bardağındaki viskiyi tek dikişte içti. "Dans edelim." diyip elimden tuttu ve beni piste indirdi. "Görüşüm pek iyi değil, ışık çok yok. Başka bir yere gidelim." dedim o bana sarılıp dans etmeye başladığında. "Ben yanındayım, görmene gerek yok." dedi. Çalan şarkı hareketliydi ama Niall daha yavaş hareket ediyordu. Göremediğim için tereddütte kalsam da ellerimi ensesinde birleştirdim. Yine burunlarımız sürtüşüyordu.
"Kafanı karıştırdığımı biliyorum." dedi birden. "Emin ol, yeni birine bu kadar yakınlık hissetmek benim için de kafa karıştırıcı bir his. Ama ben bu yakınlığı sevdim." Kocaman gülümsedi, ona eşlik ettim. Sonra zaten çok yakın olan dudaklarımızı birleştirdi. Heyecanlanmıştım. O an aklımdan bir sürü şey geçiyordu ama hepsini boşverip o ana odaklanmaya çalıştım.
Biraz dans edip locaya döndük. Çoğunluk sarhoştu. Niall "Sarhoş olduklarında aşırı komik oluyorlar." diyip gülmeye başladı. Onun da kafası çok iyi sayılmazdı. Niall'la öpüşmüş olmanın heyecanıyla onlara eşlik edip ben de içmeye başladım.
Gecenin ilerleyen saatlerinde alkole pek alışık olmayan bedenim kendinden geçmişti. O geceye ait hatırladığım son şey Niall'ın beni gülerek dışarı çıkardığıydı.
Sabah tanımadığım bir yerde uyandığımda bu yüzden şaşkındım. Kıyafetlerimi kontrol ettiğimde üstümde sadece çamaşırlarımın olduğunu anladım. Yatağın diğer tatafına baktığımda ellerini başının altında birleştirmiş bana bakan Niall'ı gördüm. Patronumla yatmıştım, harika! Tekila içmek benim neyimeydi ki? Dayanıksız ve güçsüzdüm. En azından bu sefer adam yabancı değildi. En kötü sabahlar adını bilmediğin biriyle uyandıklarındı.
Ben ona bakarak içimden söylenirken o bana "Günaydın, ginger." dedi gülümseyerek. Doğrulup "Niall, ben çok özür dilerim. O kadar sarhoş olmamalıydım. Sonuçta sen benim patronumsun ve bu yaptığımız yanlış. Eğer işten ayrılmamı istersen kesinlikle itiraz etmem." dedim hızlıca. O da doğruldu. "Neyden bahsediyorsun?" dedi. Üstündeki örtü aşağı kayınca altında şort olduğunu gördüm. "Ah, Lova, hayır canım seks yapmadık. Sen çok sarhoştun zaten, o haldeki hiçbir kadınla seks yapmam. Eve zar zor geldik ve açıkçası seni misafir odasına taşımak için çok yorgundum. Geçen gece de beraber yatmıştık, senin için sorun olmayacağını düşündüm. Umarım doğru düşünmüşümdür." diye açıklayınca rahat bir nefes alıp yeniden yattım. O da uzandı.
Dirseğini kırıp elini yanağına yaslayıp bana baktı. Parmağını dövmemin üstünde gezdirdi. "Seninle uyanmak hoşuma gidiyor." dedi. Gülümsedim. Hemen ardından "Lova, ben senden çok hoşlanıyorum." diye itirafta bulundu. Bunu zaten belli ediyordu. Ben de elimi onun çıplak göğsüne koydum. "Patronum olmak dışında bir sıfat mı istiyorsun?" diye sordum gülerek. "Sen de öyle hissediyorsan, evet, isterim." diyince elimin altındaki göğsünü ittirip onu yatırdım. "Ben de isterim." diyip başımı göğsüne yasladım. Sonra aklıma gelen şeyle güldüm. "Ya da önce kahvaltı edip ağrı kesici almalıyız. Başım çatlıyor!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Girl With The Snake Tattoo
FanfictionNiall bir hırsız değildi. Takip ettiği yalnız kadınların evine gecenin bir yarısında giren bir sapık hiç olamazdı. Lova ise sadece uyuyordu. Tek suçu ona çok sıcak gelen Londra havasında kliması bozulduğu için evinin tüm camlarını açmaktı. Ve bazen...