Lova
Apartmanın kapısından çıktığımda patronumun arabasıyla karşılaştım yine. Sol koltuğun kapısını açıp koltuğa otururken bana kocaman gülerek bakan Niall'a selam verdim.
"Beni her sabah alıp her akşam bırakmak zorunda değilsin. Kendim gidip gelebilirim." dedim kemerimi bağlarken. Arabayı çalıştırdı. "Küçükken tır şoförü olmak isterdim. Onun simülasyonu gibi düşün." dedi. Güldüm.
Café Mia'ya uğrayıp ofise geçtik. Niall'a günlük planı aktarıp odama girdim. Doğruyu söylemek gerekirse odalarımız arasındaki camekan biraz tuhaftı. Çünkü Niall beni kesiyordu. Çaktırmadığını sanıyor olabilirdi ama kesinlikle belli ediyordu.
Öğleden sonraki toplantıda bulunmam gerekiyordu, o zamana kadar rutin işlerimi yapacaktım. Ofistekilere alışmaya başlıyordum ama muhtemelen çoğu benim torpilli bir hippi olduğumu düşünüyordu. Pek umrumda değildi, sataşmasınlar yeterdi.
Öğle paydosunda Niall'la dışarıda yemek yedik. Yemekten döndüğümüzde toplantıya hala bir saatten fazla vardı. Arkadaşı Louis ofise gelince toplantıya kadar odasında onunla takılmaya karar verdi. Ben de işim kalmadığı için mesai arkadaşlarıma yardımcı olmaya karar verdim. Yöneticiler ve onların asistanları hariç diğer çalışanların masaları ortak alandaydı. Teresa'nın rapor çıkarmasına yardım ederken masaya ellerini koyan bir kadın dikkatimizi dağıttı. Niall'ın bahsettiği eski sekreter Hillary idi.
"Merhaba kızlar. Neler yapıyorsunuz?" dedi tatlı bir ifadeyle. Teresa "İş." diye kestirip attı. "Yova Bay Horan'a yardım etmiyor muydu? Yanlış mı hatırlıyorum?" dedi imalı bir ifadeyle. "Adım Lova. Bay Horan şimdilik bana ihtiyaç duymuyor." diye cevapladım. Uyuzluk yapmayacaktım, insanlarla iyi geçinecektim. Hillary ne kadar ters davransa da ona iyi yaklaşacaktım. Bunları kendime tekrarlarken yüzüme bir gülümseme yerleştirmeye çalışıyordum.
"O zaman bana da yardımcı olabilir misin? Bay Horan beni pek zorlamıyordu ama Bayan Mell canıma okuyor." dediğinde Teresa bana bakıp başını salladı. Ben de ona veda edip Hillary'yi takip ettim. Onun olduğu departman ofisin diğer kısmındaydı. Onun da benim gibi kendine ait küçük bir odası vardı sekreter olduğu için. Ama bana dönüp "Arşiv odasından dosyaları almamız lazım ama önce." dedi. "Nerede olduğunu bilmiyorum." dediğimde gülümseyip koluma girdi ve beni bir yere götürmeye başladı.
Arşive geldiğimizde kapıyı açtı, içeri girdim. Ama hemen sonrasında içeri girmeden kapıyı kapatıp kilitledi. "Niall'la işe geldiğin her gün burada olacaksın, yılan, alışsan iyi olur." dedi. Topuklu ayakkabılarının sesini duyarken artık kördüm. El yordamıyla lamba anahtarını aradım ama basmama rağmen lamba yanmıyordu. Cebimden telefonumu çıkarmak için bir hamlede bulundum ama yoktu. Lise dramasında mıydık, neydi bu şimdi?
Karanlıktan korkuyordum, bilinmezlikte süzülmekti karanlık benim için. Geceleri el feneri olmadan ya da bir abajur açık bırakmadan uyuyamazdım, televizyon izlerken uyuyakalmışsam ve televizyon da kapanmışsa olduğum yerden ayrılmazdım. Şimdi de ışığa dair hiçbir şey olmayan bu tozlu odada kapalı kalmıştım. Yarım saat sonra Niall'la toplantıya girmem gerekiyordu ama şimdiden yaklaşan stres krizimi hissediyordum. Yere çöktüm ve dışarı doğru seslendim birkaç kere. Ama kimsenin duyduğu yoktu. Niall'ın en kısa sürede yokluğumu fark etmesini ummaktan başka çarem yoktu.
Bir süre sonra ağlamaya başladım. Sinirlerim bozulmuştu. Bu nasıl bir sevgi anlayışıydı? İşe beraber geldiğimiz için ceza verme fikri korkutucuydu. Kör olmaksa en kötüsüydü.
Bir süre sonra Niall'ın adımı seslendiğini duydum. "Buradayım! Niall kapı kilitli. Hiçbir şey göremiyorum,çıkar beni lütfen." dedim ağlamaklı sesimle. Birinden anahtarları istediğini duydum. "Ne yapıyorsun orada?" diye sordu kapının önüne gelip. "Hillary beni buraya kilitledi. Yardım etmemi istemişti ve ben ona iyi niyet göstermeye çalıştım ama hiçbir şeyi hak etmeyeb pislik insanlara karşı hâlâ akıllanamadım!" diye kendime kızdım. "Kör oldum yine, acele et lütfen." dediğimde "Lova, tamamen İngilizce konuşursan daha rahat anlayabilirim. Farkında değilsin ama İsveççe İngilzce karışık konuşuyorsun." dedi Niall. "Sadece çıkar beni buradan." dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Girl With The Snake Tattoo
FanfictionNiall bir hırsız değildi. Takip ettiği yalnız kadınların evine gecenin bir yarısında giren bir sapık hiç olamazdı. Lova ise sadece uyuyordu. Tek suçu ona çok sıcak gelen Londra havasında kliması bozulduğu için evinin tüm camlarını açmaktı. Ve bazen...