Nisan ayının yağmurlu havası tüm şehri sarmıştı.Gök sesli bir şekilde gürültüler koparıyor, şimşekler ve tehlikeli yıldırımlar ara ara kendini gösteriyordu. Blake pencereden dışarıyı seyrederken yoldan geçen arabaları ve ilerleyen teknolojiyi yadırgamıyordu artık.
Vivian, şöminenin başına oturmuş saçlarını yolduğu kel bebeğine bezden bir şapka dikmek için insan üstü bir çaba sarfediyordu.Blake onun bu haline gülümsedi.
Dışarının kapısı açılınca Pedro ve son zamanlarda sürekli eve getirdiği kadın aynı şemsiyenin altında gülüşerek içeriye girdiler.Margaret, yakında hanımı olacağı evi şöyle alıcı bir gözle süzüp bakışlarını şöminenin yanında oturan Vivian'ın büyüleyici çehresine çevirdi.Sesinin incecik çıkması için her zamanki gibi kendini kasarak yapmacık bir şekilde gülümsedi.
-"Vivian...Merhaba tatlım."
Vivian iğneyi kumaşa saplarken kirpiklerinin ucundan Margaret'e baktı.Kadının boyalı yüzü yağmurun azizliğine uğramıştı.Kavisli uzun burnundan damlayan tanecikler şişme bir balon gibi duran dudaklarına damlıyordu.Küçük kız sarı saçlı bu yapmacık kadından hoşlanmıyordu.Babası varken ona güzel sözler söyleyip pohpohluyor, babasının yanlarında olmadığı anlarda ise Vivian'ı bir fare gibi aşağılıyordu.
Kızının sessizce Margaret'e baktığını farkeden Pedro uyarıcı bir tonda kızına seslendi.
-"Ne konuşmuştuk seninle Vivian? Bir misafir geldiğinde nezaketen ayağa kalkılır ve ona selam verilir."
Vivian omuz silkerek yaptığı işe geri döndü.
Pedro bakışlarını Margaret'e çevirdiğinde onun üzülmüş olduğunu gördü.Oysa onun üzüntüsünün bile yapmacık olduğunu bir bilse her şey daha farklı olurdu.Çünkü Margaret Pedro'ya gönlünü kaptırdığında hiç üvey bir evlat akıl edememişti.Daha çok gençti ayrıca bu yaramaz kıza dadı olamayacak kadar da güzeldi.
Pedro Margaret'in yakında karısı olacağını artık Vivian'a söylemenin vakti geldiğini düşündü.Çünkü Margaret Vivian'a annelik yapıp onu bağrına basacaktı.Vivian'ı uyarmalıydı.Sesinin tonunu bir tık daha yükselterek Vivian'ın yerinden sıçramasına sebep oldu.
-"Vivian!!"
-"E..ee..Efendim babacığım."
Blake pencere kenarından olacakları izlerken burnuna hiç hoş kokular gelmiyordu.Ayrıca Vivian'ı bu kadar korkuttuğu için babasının suratının ortasına büyük bir yumruk sallamanın ne hoş olacağını düşünüyordu.
-"Sana bir daha böyle saygısızca davranmayı yasaklıyorum.Margaret yakında annen olacak ona saygılı davransan iyi edersin.!!"
Vivian'ın bakışları hayal kırıklıklarıyla doluydu.Sanki annesi öleli şurda kaç ay olmuştu.Ne yani şimdi bu kadına biricik annesine seslendiği gibi anne mi diyecekti?Öfkenin minik bedeninde hastalık gibi yayıldığını hissetti.
O gün ilk defa irislerinin etrafını ince, kor kızılı bir şerit sardı ve yakınında olduğu için bunu sadece Blake farketti.Hızla doğruldu ve kafasını yan yatırarak daha çok inceledi onu.
Vivian şömine dibindeki oturduğu yerden kalktı ve sinirle tek ayağını yere çarptı.
-"Benim tek annem var o da öldü."
Sözleriyle birlikte şöminede ki ateşte harlandı ve kızıl alevler yükselebildiği kadar yükseldi.Vivian'ın Pedro'ya bakan gözleri ayna gibi ateşin kudretini yansıtıyordu.Margaret ufak bir çığlık atarken Blake'in gözlerinin önünde gerçekleşen olaya tepkisi şu sözler oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKSİR PRENSİ
Fantasy"Blake" nam-ı diğer "İKSİR PRENSİ" kızıl bir cadının korkunç lanetine uğrayarak Araf'ın karanlığına mahkum edildi.Bu laneti sadece o soydan gelen bir diğer kızıl cadı, ruhunu feda ederek bozabilirdi.Ve 194 yıl sonra Blake'in beklediği o an geldi.Cad...