Evet, evet bir an önce bayılsa iyi olacaktı.
Bir elmas kadar dirençli olan bünyesine, yaşanılanlar az gelmiş olacak ki bayılmayı es geçip aptalca bakmaya devam etti.Oturduğu yatakta çaktırmadan arkaya doğru kaykılmayı da ihmal etmedi.
-"Bü- büyükanne? S-sen konuşuyorsun ve hareket edebiliyorsun."Vivian bir an için kendini, Kırmızı başlıklı kız-kurt masalında hissettiğini inkar edemezdi.Bayan Chelsea torununun tepkilerini normal karşılayarak şirince sırıttı.
-"Benim güzel yavrucuğum, şaşırdığının farkındayım."Elini gelişi güzel bir şekilde havaya savurdu.
-"Ama gel gör ki; o keçi inatlı babanı ikna etmenin tek yolu buydu.Bir şekilde dilsiz ve yatalak olduğuma inanmalıydı." Oturur pozisyona geldiği için kollarını ve belini esnetmeyi deneyerek rahatlamaya çalıştı.
-"Aahh ahhh sürekli yatmaktan zavallı kemiklerim iç içe geçmiş olmalı."
Genç kız göz ucuyla Blake'i süzerken tekrar büyükannesine döndü.
-"Tüm bunlar ne anlama geliyor büyükanne? Neden böyle bir numara yapma gereği duydun?"
Bayan Chelsea ayaklarını yataktan sarkıtıp, küçülmüş yeşil gözlerini torununa dikti.-"Neden olacak yavrucuğum.Baban asla seninle görüşmeme izin vermedi.Hele o sarı kafalı böcekle evlendikten sonra daha bir acımasızlaştı.Yalnızca dilsiz ve yatalak olduğumu zannederse seninle görüşmeme izin verebilirdi.Ne de olsa dilsiz bir kadın gerçekleri masum torununa anlatamazdı."
Vivian yeni bir bilgi öğrenecek olmanın heyecanıyla büyükannesine doğru yaklaştı.
-"Hangi gerçekler?"
Yaşlı kadın sinek yakalarmış gibi iki elini sertçe birbirine çarptı.
-"Her şeyin bir zamanı var sincabım.Çok yakında öğreneceksin."Sözleri biter bitmez ayaklanıp, söylenerek evin içinde dolaşmaya başladı. Masaların ve kanepelerin altına bakınarak öfkeleniyordu.
-"Ah şu uyuşuk kız! Tüylü terliklerimi nereye kaldırmış? Yarın ilk iş onu kovmak olmalı."
İçerideki odalardan birine girip kapıyı çarpan kadının ardından boş boş bakan kişi elbette Blake'ti.Oturduğu ahşap sandalyeden kalkarak Vivian'ın başucuna geldi.Uzun ince parmaklarını genç kızın çenesine yerleştirerek kendine bakmasını sağladı.
Vivian, her ne kadar büyükannesini ilk kez görmüş olsa da, sebepsiz bir şekilde ona kanı kaynamıştı ve kendini iyi hissediyordu.
-"Mutlu görünüyorsun."
Genç kız atkuyruğu yaptığı saçlarından firar eden bir tutamı eliyle kulağının arkasına götürdü.Işıldayan iri yeşil gözleri tüm hislerini ortaya seriyordu.
-"Bu garip ama...Galiba mutluyum Blake.Sonuçta bana gerçekten değer verdiğini hissettiğim bir büyükannem var ve..."
Blake lacivert gözlerini ,duraksayan genç kızın gözlerine dikti.O biçimli kahverengi kaşı havalandı.
-"Ve?"
Vivian, yanakları pembeleşmeye başlarken olanlara anlam veremedi.Tanrı aşkına Blake'ti o.Çekinmesi gereken son varlık.O zaman neden titriyordu ki şimdi yaprak misali?Çenesinde duran soğuk parmaklar kendini yukarı bakmaya zorlarken yutkunarak cümlesini tamamladı.
-"Ve...Sen varsın diyecektim."
Genç prens memnuniyetle gülümsedi.
-"Başka bir seçenek olması düşünülemezdi zaten."Vivian, onun bu kendini beğenmiş tavırlarına gülerken, erkeğin boynundaki beyaz şişe gözlerine çarptı.Kendini bildi bileli o minik şişe oradaydı. Şimdi düşününce bunu Blake'in neden taşıdığını bilmediğini farketti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKSİR PRENSİ
Fantasy"Blake" nam-ı diğer "İKSİR PRENSİ" kızıl bir cadının korkunç lanetine uğrayarak Araf'ın karanlığına mahkum edildi.Bu laneti sadece o soydan gelen bir diğer kızıl cadı, ruhunu feda ederek bozabilirdi.Ve 194 yıl sonra Blake'in beklediği o an geldi.Cad...