Eliot, hız göstergesini 110'a getirirken yola iyice odaklanmış, oldukça önemli bir iş üzerindeymişçesine yolu gözetliyordu. Radyodan neşeli bir şarkı açtı. Direksiyonu tutan parmakları şarkıya eşlik edercesine belli bir ritimle minik vuruşlar yapıyordu. Gözünü yoldan ayırmadan konuşmaya başladı.
-"Heyecanlı olmalısın."
Doğrusunu söylemek gerekirse genç kız oldukça heyecanlıydı.
-"Biraz öyle. Yeni şeyler... Bilinmeyenler hep tedirgin edici gelmiştir bana."
Eliot, insanı rahatlatan o gülümsemelerinden birini gönderdi.
-"Bilinmeyenler korkutucu değil, ilgi çekicidir Vivian. Bildiğimiz şeyler pek heyecan verici olmuyor ha? Babam da bir doktordu. Onun işi nedeniyle sık sık okul değiştirirdim. Doğrusu o yaşlarda bu durumdan ben de hiç hoşnut olmuyordum."
-Onaylarcasına "Zor olmalı." Diye mırıldandı genç kız.
-"Hiç unutmuyorum.3. sınıfın sömestr sonrası yine okul değiştirmiştim. Şansa bak ki o günde gökyüzündeki güneşi iki tane görecek kadar hastaydım. Annemin yatakta kalmam konusundaki ısrarlarına rağmen yine de gittim. Şimdi düşünüyorum da annemi dinlemek fena fikir değilmiş."
Eliot, geçmişi düşünürken gülümseyip yanağını kaşıdı.
-"Sınıfa girdiğimde hasta halime rağmen karizmamdan ödün vermiyordum."
Liseli Eliot'u düşünürken Vivian gülümsedi.
-"Eee, bunun sonu pek iyi bitmeyecek gibi hissediyorum."
-"Pekte iyi sayılmaz. Kendimi tanıtırken dayanamadım. Mide bulantım boyumu aşmıştı artık. En önde oturan kızın sırasına kusuverdim konuşurken. İyi bir giriş sayılmaz, ne dersin?"
Vivian, önce suratını buruşturup ardından bir kahkaha koyverdi.
-"Minnettarım Eliot, içimi rahatlattın. Şimdi okulda her ne olursa olsun Eliot'un ilk gününden daha iyidir diyeceğim."
Eliot amacına ulaşmıştı. Genç kızın tedirginliği uçuvermişti. Eğilerek radyonun sesini biraz daha yükseltti ve gaz pedalına yüklendi. Açık pencereden vuran rüzgar Vivian'ın saçlarıyla adeta dans ediyordu. Okulun bahçesine yaklaşırken Eliot hızını düşürdü ve yumuşak bir ''u'' hareketiyle arabayı bahçe girişine park etti. Vivian derin bir nefes çekip adama gülümsedi.
-"Teşekkürler Eliot."
Bunu genç adamın onu ilk gününde okula bırakıyor olmasının yanı sıra hoşsohbetine ithafen de söylemişti.
-"Güzel bir gün geçir Vivian. Alışmayı dene, hem okula hem de kasabaya. Hazır her şey bilinmeyenken..." Sona doğru genç adamın sesi kısılırken çehresini hafif bir ciddiyet bürümüştü. İşi şakaya vururken ekledi. ''Bilirsin alışılmış, bilindik şeyler daima sıkıcıdır.''
Vivian bunun anlamını düşünürken kaşlarını kaldırdı. Bilinmeyen... Ne kadar korkutucu olabilirdi ki... Omuzlarını havaya kaldırıp başıyla onayladı.
-"Deneyeceğim."
Araba hızlı bir şekilde oradan uzaklaştı.
"Darkmoon Lisesi"
Vivian, diğer öğrencilerle birlikte bahçe kapısından içeri girdi ve önündeki sarmaşıklarla kaplı yapıya göz attı. Okulun ön cephesi yer yer kuş motifleriyle süslenmişti. Kimi yerlerinde çeşitli oymalar varken kimi yerlerinde de kabartmalı süslemeler vardı. Vivian daha önce böyle süslemelerle bezenmiş bir okul binası hiç görmemişti. Eski okuluna göreyse oldukça küçüktü. Hoş tüm kasaba eski yaşadığı yere göre küçük değil miydi? Etraftan gelen uğultu ve kıkırtılar birbirine karışıyordu. E bu da haliyle Vivian'a gürültülü geldi. Büyük annesinin evinin pek sesli olduğu söylenemezdi. İki eliyle sırt çantasının kolluklarına tutunup ellerini aşağı kaydırdı ve derin bir nefes alıp binanın kapısına doğru ilerledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKSİR PRENSİ
Fantasía"Blake" nam-ı diğer "İKSİR PRENSİ" kızıl bir cadının korkunç lanetine uğrayarak Araf'ın karanlığına mahkum edildi.Bu laneti sadece o soydan gelen bir diğer kızıl cadı, ruhunu feda ederek bozabilirdi.Ve 194 yıl sonra Blake'in beklediği o an geldi.Cad...