🔮9.Prensimiz Çok Yaşa!

322 51 7
                                    

Elini ait olduğu yere yerleştirdi.
Prensin kalbine.

Kimileri der ki; kalbinin en derinlerinde gizlidir geçmişin.Denizin en kuytu yerlerinde ki bir inci misali saklar kendini kabuğunda.Ta ki birisi gelip onu bulana dek...

Yaklaşırken ölümün sıcak nefesi bedene,
Kanlı bir ay doğar dünyanın ellerine.
Kızıl ruhun gölgesi eşlik eder,
Armağan sahibinin kaderine...

Her kızıl cadının armağanı dolunayın şahitliğinde, cadının ona en ihtiyaç duyduğu anda verilirdi.Armağan, kayan bir yıldız gibi beklenmeyen bir anda bulurdu bedeni.Belki doğarken, belki ölürken, belki de uyurken...

Bu ender armağan girdiği bedene eşsiz yetenekler sunar, akla hayale gelmeyecek efsunlu güçler bahşederdi.

Çekirge ve baykuş seslerinin yankılandığı bu kara gecede bir kızıllık kapladı gökyüzünü.Kanlı Ay tüm heybetiyle kendini sergilerken kurtlar uluyor,gece kuşları ötüyor adeta kendi aralarında kutlama yaparcasına Kanlı Ay'ın gölgesinde geceye karışıyorlardı.

Vivian, hala derin bir uykudayken bedeni bu olaya kayıtsız kalmadı.Bir cadı için hayatının en özel günü olan bu Kanlı Ay gecesinde kendisi farkında olmasa bile nefesleri sıklaştı, kalbi bir sinekkuşunun kanadı gibi çırpınmaya başladı.Göz kapaklarının kalkan olduğu gözleri sağlı sollu hareketlerle yuvalarında kıpırdandı ve acı çekercesine sımsıkı yumuldu.

Hayvan sesleri o kadar yakından geliyordu ki evin etrafinda bir halka oluşturmuş olabileceklerini söylemek yanlış olmazdı.Vivian'ın bedeni ufak hareketlenmeler yaşarken sağ avcunun içinde ki kalbi hissetti.Eli anında sızlarken, şakağından akan bir ter damlacığıyla eş zamanlı olarak dişlerini sımsıkı kenetledi ve gözlerini açtı.

Alev kızılı eşsiz gözlerini...

Yuvarlak pencerenin tam ortasına yerleştirilmiş gibi duran Kanlı Ay'a bakan gözler de en az onun kadar ürkütücüydü.Aydan gözlerini bir türlü ayırmıyor, avına susamış bir kaplanın açlığıyla ilgi odağını asla değiştirmiyordu.Cadının sağ eli ikinci kez sızlarken melodi gibi gelen ilahi bir kadın sesi duydu.

-"Kalbini dinle."

Ses defalarca tekrarlandı.Sesin bir ninni kadar dinlendirici çıkıyor olması haksızlıktı.Çünkü gözleri tekrar kapanmaya başlarken bunu istemsiz bir şekilde yapıyordu.

-"Kalbini dinle."

-"Kalbini dinle."

Ses git gide uzaklaşmaya başlarken,Vivian avuçlarında ki gücü hissetti ve kendinden emin bir şekilde Blake'in kalbine baskı kurdu.Sesi hiç olmadığı kadar emrediciydi.

-"Kalbini göster bana."

Renkli bir ışık huzmesi zihninde patlarken, bulanık, kirli bir okyanusun içine doğru çekildi.

•••

Vivian, gözlerini açtığında kendisine sımsıkı sarılmış Blake'i görebilirdi ya da büyükannesinin sevimli suratını, Margaret'in köpek balığını andıran uğursuz çehresini bile görebilirdi.Ama kesinlikle karşısındaki devasa şatoyu değil.

Adeta bir put gibi öylece kalakaldı.Karşısındaki görütü insan oğlunun hayretle inceleyeceği türden dev bir yapıydı.Ayak ucundan itibaren başlayan onlarca basamağın ardına serilmiş yosun tutmuş ince bir yol vardı.O yol, tam olarak şatonun, gümüşi bir renkle parıldayan, işlemeli kapısında sona eriyordu.

Şatonun tepesindeki sivri yapılar insana, bulutları yarıp geçiyormuş gibi bir izlenim veriyor, bu destansı ve şaşalı görüntü sadece bunlarla sınırlı kalmıyordu.Bir böbreği andıran havuzu besleyen sular, neredeyse bir kamyon iriliğinde ki taştan yapılma bir Honduras Zümrüdü'nün ağzından dökülüyordu.

İKSİR PRENSİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin