Süt

771 108 110
                                    

Tavuk yemleme faciasından sonra Chanyeol o gün için dinlenmesini söylemişti. Ertesi gün tekrar buluştuklarında Baekhyun tulumunu giymiş onu bekliyordu. Aslında öyle bir faciadan sonra kaçmayı, yatağının altına falan saklanmayı düşünmüştü ama kahvaltıdan sonra tulum giymeye zorlanmıştı. Chanyeol olmadan da bir adım bile yerinden kımıldamaması söylendiğinde tabii ki sinirlenmemişti.

Kimi kandırıyordu? Ateş soluyordu.

Dün o kadar fazla utanç verici an yaşamıştı ki hangisine yansa bilmiyordu. Kule kılıklı herifin kucağına atlayışına mı? Ağlamasına mı? Yoksa tavuklar yüzünden ciyak ciyak bağırmasına mı? Yoksa lanet düşüşü mü? Hangisi daha kötüydü?

Oflayarak sağdaki soldaki taşları tekmelemeye başladı. Nerede kalmıştı bu adam? Onu bekletmeye utanmıyor muydu? Zaten büyükannesinin tehdidiyle burada zor duruyordu. Kollarını birleştirerek arkasındaki duvara yaslandı.

Etrafa biraz göz gezdirdi. Herkes bir şeylerle uğraşıyordu. Bir saatin işleyişi gibi uyum içinde çalışıyorlardı. Baekhyun'un burada hiç yeri yoktu ki! İyice somurttu.

Buradan gitmeliydi. Gitmeyi çok istiyordu fakat kuruş parası yoktu. Annesi ve babası tüm kredi kartlarını iptal etmiş, tüm nakitlerini de ele geçirmişti. Beş parasız nereye giderdi? Hadi diyelim gitmek için bir yol buldu. Nereye gidecekti? Öyle çok arkadaşı olduğu söylenemezdi. En iyi arkadaşı vardı ama onla da malum olaydan beri konuşmuyordu. Ona kızgındı. Kardeşi Taemin dese o, hiç olmazdı. Anında bulurlardı. Ama başka da kimsenin yanına gidemezdi. Derin bir iç çekerek yaslandığı duvardan doğruldu.

Chanyeol, huysuz kuzeniyle birlikte ona doğru geliyordu. Epey iyi anlaşıyorlarmış gibi görünüyordu. Chanyeol gülerek onun saçını karıştırdığında Baekhyun bir an elini kendi saçına götürdü. Bu zamana kadar kimse onun saçını karıştırmamıştı. Kafasını sallayarak saçma düşünceleri kafasından attı. Şu an tam bir duygusal ergen gibi davranıyordu. Sadece ortam değişiminden duygusal dalgalanmaları oluyordu. Hepsi bu.

İkisi de mutlu bir şekilde yanlarına geldiklerinde huysuz kuzeni Jihoon'un gülebildiğini görebilmişti. Bu onu bir miktar şaşırtsa da yüzünü ifadesiz tutarak Chanyeol'e çemkirdi. "Hiç gelmeseydin! Ne kadardır burada bekliyorum, haberin var mı?"

Chanyeol gözlerini devirerek cevap verme tenezzülünde bile bulunmamışken bu durum Jihoon'un canını sıkmıştı. Hem çok sevdiği hyungu onun yüzünden kendisiyle vakit geçiremezken bir de ona kızabiliyordu.

Jihoon da sinirle çıkıştı. "Burada seninle uğraşmak isteyen tek o ama gelip bir de ona kızıyorsun! Kendinden utanmalısın. Hyungtan özür dile. O gelip büyükanneye söy-"

Chanyeol lafını keserek "O haklı. Ayarlamaları yapıyordum. Bugün inek besleyelim, dedim. Daha büyük bir hayvan olduğundan belki tavuklar kadar korkutmaz seni," diyerek önden ilerledi.

Baekhyun, Jihoon'a kafası karışmış bir şekilde bakarak eğildi. "O gelip büyükanneye ne?" Jihoon ters bir bakış atıp burnundan soluyarak gitti. Baekhyun da memnuniyetsizce arkasından bakıp Chanyeol'un olduğu yere yürüdü.

Söylese ölürdü, sanki!

İneklerin ahırına girdiklerinde tabii ki pis bir koku Baekhyun'un yüzünü ekşitmişti. İneklere yeryüzünün en kötü varlıklarıymış gibi bakarken Chanyeol'ün durduğunu fark etmemişti. Bu yüzden sırtına çarptı. Burnunu ovarken geri çekildi.

Chanyeol bir kova samanı eline tutuşturmuş ve "Bunları gelmeden önce samanlıktan doldurdum. Aslında burada bu kadar ineği tek tek ne elinle beslersin ne de sağarsın. Hepsi için makineler var ama her işte olduğu gibi önce bu işin de ameleliğini öğrenmelisin. O zaman bir sorunla karşılaştığın zaman çözümü bulman çok daha kolaylaşır" diyerek kendi elindeki kovayla yakınındaki ineğe yaklaştı. Önünde derin oluğa samanı yavaşça korkutmadan döktükten sonra ineğin başını okşadı. Yine aynı şekilde hayvanı korkutmadan geri çekilip diğer ineği işaret ederek Baekhyun'a "Sıra sende, şehirli," dedi.

Çiftlik AteşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin