bu işte beraber miyiz?

859 100 197
                                    

Baekhyun önünden geçen insanlara keyifsizce baktı. Bir oraya bir buraya koştururlarken kendilerinden geçtiklerini görebiliyordu. Tüm kasabayı bir düğün telaşı sarmıştı. Kwangsoo'nun düğün günü gelip çatmıştı.

Düğün sevdiğinden ya da tembel kıçını kaldırıp yardım etmek istediğinden falan kasabanın meydanına gelip düğün hazırlıklarına yardım etmeye çalışmıyordu elbette. Belki Chanyeol'u görürüm diye umut ederek gelmişti ama sanki adam her anlamda yağmurlu olan günden sonra yer yarılmıştı da yerin dibine girmişti.

Tam tamına 5 gün, 14 saat, 25 dakikadır yoktu. Evet, saatleri ve dakikaları saymak için epey zamanı olmuştu. Çiftliktekiler o gün ona hiçbir şey sormamışlardı. Ertesi gün ise Büyükanne Hei'nin, Sehun ile konuşmasına kulak misafiri olmuş ve Sehun'un onları duyduğunu öğrenmişti. Büyükanne Hei'nin neden üzerine gelmediğini o zaman anlamıştı. Biraz rezil ama en çok da üzgün hissediyordu. Bu yüzden gidip Sehun'a çıkışmayı da düşünmüştü ama onun sayesinde açıklama yapmak zorunda kalmaması da iyiydi.

Aslında Büyükanne Hei'nin ona gelip erkeklerden hoşlanmasıyla ilgili nutuk falan çekeceğini de düşünmüştü. Fakat böyle bir şey gerçekleşmek şöyle dursun, Büyükanne Hei ona gelip Mina hakkında olanları anlatıp Chanyeol konusunda tavsiye vermişti. Baekhyun şoka girdiğinden olayın gerçekliğini bile kavrayamamış, aklında sormak istediği ne varsa uçup gitmişti.

Mina'nın ölümü elem verici bir cinayetten ibaretti. Onu asılı bir halde, Büyükbaba Yong'un Kütüphanesinde bulduklarında herkes kendini kaybetmişti. Görüntü bunun bir intihar olduğunu haykırsa da ipuçları cinayet olduğunu söylüyordu. Failinin hala meçhul olduğu bu korkunç olay bir türlü aydınlanamamıştı. Chanyeol gerçekleri ortaya çıkarmak için çok uğraşsa da her çabası boşa çıkmış, kendine de ailesine de zarar vermeye başladığının farkına vardığında ise her şeyi arkasında bırakıp askere gitmeye karar vermişti. Döndüğünde ise eski Chanyeol'dan eser kalmamıştı. Daha sessiz ama çabuk parlayan, kendi kabuğuna çekilmiş, duygularını devamlı içine gömmeye çalışan bir adam oluvermişti.

Bütün bu anlattıklarından sonra Büyükanne Hei gözlerinde hüzün, yüzünde yarım bir tebessümle "Biliyor musun? Chanyeol bir tek senin yanındayken eskisi gibi oluyor," demiş ve sessizce "Bu yüzden bunları sindirebilmesi için ona biraz zaman ver," diye devam etmişti.

Baekhyun, bütün bunları sindirmesi için zaten çok zamanının geçtiğini düşünse de sadece kafasını sallamıştı. Büyükanne Hei'nin Chanyeol'un duygularını kabul etmesinden bahsettiğini anlayamamıştı.

Keyifsizce iç çekti. Tişört bahanesiyle Park Çiftliğine gitmiş ama eli boş dönmüştü. Hem de her anlamda... Kyungsoo tişörtünü yıkamadığını söyleyerek onu kapıdan geri çevirmişti. İhtiyaçları olmasa da gidip yumurta, un, şeker falan da istediyse de kapıdan içeri adım atmasına izin verilmemiş, Chanyeol'un bırak siluetini, sesini bile duymamıştı.

Aslında gördüğünde ne diyeceğini de bilmiyordu. Ama huysuz kuleyi özlemişti ve en azından bir kere olsun görmek istiyordu.

Tekrar uzaklara bakarak sesli bir iç çekti. Bu arada yanında oturduğunu fark etmediği Jongin de seslice iç çekti ve kamburunu çıkartarak öne doğru eğildi. Baekhyun garipçe kuzenine baktı. Hadi kendisinin derdi belliydi. Buna ne oluyordu?

"Neyin var senin?"

Jongin soruyla birlikte geriye doğru yaslanarak kollarını birbirine bağladı.

"Bir şeyim yok. Sen kendi işine bak," diyerek somurttu.

Jongin, son zamanlarda hiç çekilmiyordu. Baekhyun çirkefleşerek "Aman çok da meraklıydım sanki senin derdine," dedi ve o da kollarını bağladı. Hara gelip ikisini de azarlamasa düğüne kadar orada oturup somurtmaya devam edecek gibi duruyorlardı.

Çiftlik AteşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin