Fısıltı

781 94 142
                                    

Frankenstein tipli adam, karşısında bütün korkutuculuğuyla duruyor ve ona burada ne yaptığını soruyordu. Baekhyun ağlamaktan sümük dolmuş beyniyle önce dediklerini anlamadı. Ayrıca sesi kulağına bir uğultu gibi gelmişti. Yüzündeki her mimik korku içinde atıyordu.

Adam, ölü balık gibi bakan gözlerini devirerek Baekhyun'un karşısındaki ağacın dibine oturup yaslanmıştı. Elinde de bira şişesi vardı. Baekhyun ona merakla bakınca "Böh!" yaptı. Baekhyun refleks olarak irkildi ama yerinden kalkamadı. Gözyaşlarını silerek kaşlarını çattı.

"Ne yaptığını sanıyorsun?"

"Seni korkutuyorum?"

"Ah teşekkürler ama bunun için yüzün ve yaydığın hava yetiyor da artıyor bile."

"Bunu öğrendiğim iyi oldu, öyleyse boşuna siz bok parçalarına nefesimi tüketmem."

Baekhyun'un ağzında kötü bir tat varmış gibi yüzünü buruşturdu. "Derdin ne senin? Ne bu tüm melankolik havalar? Ayrıca leş gibi görünüyorsun."

Adam birasından bir yudum alıp ağzını sildi. "Hala kaçmadın. Buralardan değilsin, değil mi?"

Baekhyun yaz festivalinde karşılaştıklarını söylemek istedi ama o zamanki ortamı anımsayınca bunu hatırlatmanın pek de iyi bir fikir olmadığına kanaat getirdi. Belki de dediği gibi kaçmalıydı. Bunca insanın bir bildiği olmalıydı.

Ayağa kalktı. Arkasını silkelerken "Eh kaçsam iyi olacak zaman," dedi. Adam buna kahkaha atarak karşılık verdi. "Sevdim seni, açık sözlüsün." Birasından bir yudum daha alırken olduğu yerde iyice yayıldı, gözlerini kapadı. Baekhyun onun oldukça zararsız ama bir o kadar da melankolik tavırlarını inceledi. Aslında şöyle bir bakınca kalkıp ona zarar verecek hali bile yok gibiydi. Kalktığı yere tekrar otururken dudaklarını büzdü. Geçen Jongin'e sorduğunda hiçbir şey öğrenememişti ama belki onu konuşturarak ağzından laf alabilirdi. Yine de her ihtimale karşı biraz uzağındaki büyük taşı alıp yanına koydu. Çok da güvenmemek lazımdı.

"Tekrar soruyorum. Derdin ne senin?"

Adam kaşlarını çatarak yerinde doğruldu. "Gitmedin mi sen?"

"İkimiz de şizofren değilsek buradayım işte."

"O zaman bir an önce gitsen iyi olur. Yanımda görünmen kendi adına zararlı olur."

"Aynı dili konuştuğumuzdan emin değilim çünkü hiçbir şey anlamıyorum. Burası koca bir okul mu da seni bu kasabada dışlıyorlar? Ne yaptın ki?"

Bu sırada başka bir adam daha onlara katılmıştı. Temiz giyimli, güler yüzlü, yakışıklı bir adamdı. Yüzünde bilmiş bir gülümsemeyle "Çok meraklısın. Bu merakın başına dert açabilir," demişti. Baekhyun daha şimdiden bu adamı hiç sevmemişti. Cevap bile vermeden diğerine döndüğünde gidiyor olduğunu görmüştü. Huysuzca ayağa kalktığında yakışıklı adam elini uzatmıştı. "Ben Khun Daejun." Baekhyun eline düşmanca bakınca da gergince gülümseyerek indirmişti. "İstersen seni evine bırakabilirim. Arabam-"

Baekhyun onun cümlesini bitirmesini izin vermeden yanından geçip gitmişti. Böyle adamları iyi bilirdi. Yüzlerine ve kendilerine çok güvenirlerdi. İstedikleri her şeyi elde edebileceklerini düşünürlerdi. Ona göre en tehlikeli insan türlerinden biriydi. Ayrıca o salak yüzünden Frankenstein gitmişti.

Çiftlik AteşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin