Davetsiz Misafir

668 65 91
                                    

Kasabanın meydanında, yanında küçük bir çocukla gezen yabancıyı görenler işlerini bırakıp fısıldaşmaya başlıyorlardı. Herkes nereden geldiğini ve neden burada olduğunu sorguluyordu.

Yabancı; parlak kocaman gözlere, beyaz bir tene, ortalama bir boya ve açık kestane tonunda saçlara sahipti. Dudağındaki piercing ve kulağındaki küpeler herkesin ikinci baktığı şey oluyordu. İlk baktıkları yer ise yüzüydü. Güzeller güzeli yüzü herkesin dikkatini çekiyordu. Küçük çocuk ise pek şeker bir şeydi. Yanındaki yabancıya benziyordu. Bazıları kardeş olduklarını düşünüyordu. Bazıları ise kesin oğlu diyordu.

Yabancı, küçük çocuğun dondurma dükkânını görüp çekiştirmesiyle yüzünde bıkmış bir ifadeyle dükkâna girdi. Küçücük olan bu dükkânda rengârenk dondurmalar sıra sıra dizilmiş, gelenlere göz kırpıyordu. Bazılarının orada oturup yiyeceği düşünülerek birkaç tane küçük masa dükkânın ortasına serpiştirilmişti.

Küçük çocuk, büyük olana Çince beyaz ve kırmızı dondurma istediğini söyleyerek yerinde zıpladı. Genç adam oflayarak siparişi verdi. Halinden memnun olmadığı yüzünden anlaşılıyordu.

Küçük çocuk dondurmasını eline alınca sevinçle yukarı doğru kaldırdı ve beraber dükkândan çıkmadan önce genç adam güneş gözlüğünü taktı. Akşam olmadan arkadaşını bulabilmeyi diledi. Belki de artık birilerine yolu sormalıydı.

^^

Chanyeol, nişanlısı Yerin'in kaçışının duyulmasının ardından tüm kardeşlerine alay konusu olmuştu. Abisi Sungyeol "Nişanlını kaçırttın demek, büyük başarı tebrikler," diyerek kıkır kıkır gülmüştü. Ablası Seoyeon ise "Zaten sana dayanması bile mucizeydi. Senin bir kadınla olacağına inanmıyorum," demişti. Kwangsoo balayına gitmeden önce bol bol dalga geçmişti. Eşi de ondan geri kalmamıştı. Chanyeol sadece göz devirmişti.

Sohyun ise hepsinden farklı olarak kollarını birbirine bağlayarak "Tavşancığı da kaçırma," diyerek uyarısını yapmıştı. Chanyeol ne demeye çalışıyorsun demeye bile kalmadan hemen odasına gitmişti. Kyungsoo, Chanyeol ile dalga geçmese de abisini her gördüğünde gülmesine engel olamıyordu.

Annesi Nayeon da geri durmamış, umutsuz vakasın bakışları atarak "Bir an cidden her şeyi geride bıraktığını, sonunda yeniden sevebileceğini falan düşünmüştüm ama yanılmışım. Hepsi bir oyundu, değil mi? Ah en başta anlamalıydım. En azından kendimi kaptırmazdım," demişti. Babası Sooho hiçbirini takmaması gerektiğini söyleyerek oğlunu rahatlatmaya çalışmıştı.

Bütün bunlar Chanyeol'un beklediği şeyler olduğundan hiçbirini umursamamıştı. Sadece bir an önce unutulmasını, tüm kasabanın ve ev ahalinin onu rahat bırakmasını istiyordu.

İç çekerek tavan arasındaki üstü tozdan görünmeyen beyaz örtüyü kaldırmıştı. Artık asıl meseleye geçmenin zamanı gelmişti.

Baekhyun ise Chanyeol'un odasında oturmuş, ipuçlarını getirmesini bekliyordu. Chanyeol o günden sonra her şeyi ona açıklaması gerektiğini söylemişti.

Önceden geldiğinde anlayamadığı o küçük mantar panoya baktı. Her zaman gözüne ilk batan fotoğraf, Frankenstein tipli adamın, yüzünde yarasının olmadığı genç hali oluyordu. Yanında tanıdık gelen başka bir yüz ve Mina'nın fotoğrafı da vardı. Baekhyun, onu zihninin gerilerinde hatırlar gibiydi. Bu halinden daha küçük bir hali ona sesleniyordu. Onunla oynuyor ve eline karpuz veriyordu. Demek ki küçükken görüşmüşlerdi. Baekhyun bunu ilkin hatırlamadığına göre bu baya eski bir zamana ait olmalıydı. Başına ağrı girdiğini hissederek gözlerini panodan çekti. Eski anılar onu zorluyordu.

Çiftlik AteşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin