Bedenim yatakta yuvarlandı. Dudaklarımın arasından verdiğim nefes, yorgunluğuma işaretti. Ensemdeki bandı ovaladım. Herhalde yerde yattığımda bir şey çizmişti.
Ağrıyan başımı ovaladım. Ayaklarım üşümüş, parmak uçlarım uyuşmuştu. Üzerimdeki yorgunluğu atamıyordum bir türlü. Boynuma kadar çektiğim yorganı itmeye çalıştım. Kapım tıklandığında dirseklerimin üzerinde doğrulmaya çalıştım.
Ilgaz, odaya girerken gülümsemeye çalıştım. "Girebilir miyim?" Kafamı salladım. Temkinli adımlarla yatağın kenarına oturdu. Yüzünde buruk bir gülümseme oluştu. "Sana kızgınım aslında. Korkuttun bizi be!"
Bakışlarım ona döndü. "İnan, ben de çok korktum." Hala karanlık aklımdan çıkamıyordu. Bedenime verilen bir zarar bile daha az yakardı canımı. "Bir daha, bizsiz bir yere gidemezsin. Başında büyük bir dert var." Kafamı salladım.
İçimde oluşan öfkeyi kimseye kusamayacak kadar içime kapanmıştım. Ben böyle biri değildim? Dudaklarımın ucunda biriken kelimeleri sesli söyleyemeyecek kadar suskunlaşmıştım.
Belki de bu yaşadığım,hayatımdaki bir dönemdi. Merkezine birini koymuş, her şeyi onun etrafında döndürüyordum. Ilgaz'ın odadan çıkmasını izledim. Benim için telaşlanan birileri vardı. Annem, o ne yapıyordu?
Ya da Fersun?
En kısa sürede toparlanıp onların yanlarına gitmeliydim.
İçim, bir buruktu sanki.
Avuçlarımın içindeki yorganı serbest bıraktım. Bacaklarımı yataktan sarkıtarak ayağa kalktım. Bir iki saniyeliğine gözlerim kararsa da çabuk toparlandım.
Banyoya ilerledim. Akın, ortalıkta gözükmüyordu. Ama gitmeyeceğini söylemişti. Hatta söz vermişti. Tutardı da. Banyonun kapısını sertçe ittim. Odamın kapısı da kapalıydı. Elim duşluğa uzandı.
Suyu soğuğa ayarladım. Beni kendime getirecek tek şeydi sanırım. Küvet sonuna kadar soğuk suyla dolduğunda üzerimdeki şeyleri çıkarmaya üşendiğimi fark ettim.
Kendi kendime güldüm.
İlk başta soğuk su vücudumu titretse de, iyi geldiğini fark etmiştim. Küvette iyice kaykıldım. Ellerimi küvetin içine daldırdım. Bir süre, sessizce orada oturdum.
Ne olup bittiğini bilmeyerek. Banyo odanın içinden gelen ışıkla aydınlanıyordu. Banyonun ışıkları kapalıydı. Bu da etrafa loş bir ışık yayıyordu.
Islak saçlarım, üşümeme neden oluyordu. Su, ilk doldurduğuma göre daha soğuktu. Kapının önüne bir gölge düştü. Korkarak irkildim. Bacaklarımı kendime çektim. "Şşş, benim güzelim."
Akın'ın sesini duymamla rahatladım. Titrek bakışlarım ona doğru döndü. Kaşları derin bir şekilde çatılmıştı. "Ne yapıyorsun burda?"
Buruşan ellerimi suyun dışına çıkardım. "Konuşmayacak mısın?" Sessiz kaldım. Kafamı soğuk mermere yasladım. Uçları ıslak saçlarım, kazağımın üzerine yayılmıştı.
Avucunu suya daldırdı. "Bu su soğuk. Hasta olacaksın." Dipteki tıpayı açarak soğuk suyun gitmesini sağladı. Sonunda küvet tamamen boşaldığında koltuk altlarımı kavradı ve oturduğum yerden kalkmamı sağladı.
Sızlanarak oturduğum yerden kalktım. Beni bırakmadan bedenimi kendine çekti. Klozet kapağını kapatarak üzerine oturdu, ve beni kendine çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAF KAN-ANKA
Roman pour AdolescentsAnka&Akın Anka; kendi ayakları üzerinde durabilen, güçlü bir kadın. Ailesinin yaşadığı sıkıntıları gidermek için çabalarken önüne bir fırsat çıkıyor. Akın. Her gün evinin önünden geçerken bir gün o gizemli perde açılıyor. Karşısına çıkan adam, onu...