-11.08.17
Multimedya; Ekin
💦
"Yanına tost alayım mı?"
"Kaç kere daha hayır diyeceğim Canan? Sadece kahve istiyorum." diyerek, çantamdan çıkardığım birkaç bozukluğu avcuna bıraktım.
"İyi be," diyerek, daha fazla beklemeyip hızla sınıftan ayrıldı. Tripli halini görmezden gelerek sıramdaki defterleri sıranın altına tıkıştırdım.
Kısa bir süre sonra Canan elinde bir tost iki kahve ile geldiğinde yanıma oturmasını izledim.
"Tost ve kahve?"
Omuz silkip tostundan bir ısırık aldı. "Hoşuma gidiyor," dedi, bir yandan kahvesini yudumlarken. Sıcak karton kutuyu avuçlayıp dudaklarımdan içeri birkaç yudum aldım. Birazdan son derse girecektik. Canan tostunu bitirip, kahvesinin son yudumunu da aldıktan sonra elindekileri sıranın altına fırlattı. Gülerek onu izledim.
Teneffüs bittikten sonra Edebiyatçı derse girmiş, daha yoklama dahi almadan direk derse girişmişti. Sıkıntıyla kafamı sıraya yasladım. Bakışlarım arka sıradaki Ekin'e kaydı. Dikkatle hocayı dinliyordu. İki gün önceki konuşmamızdan sonra bir daha mesaj atmamıştı. Ben de atmamıştım. Neden böyle yapıyordu anlamıyordum, bir anda bana karşı yani bilinmeyene karşı fazla ters olmaya başlamıştı.
Bakışlarımı ondan kaçırıp, hocaya yönelettiğim sırada sınıfın kapısı birinin geldiğini belli edercesine tıklatılmıştı. Hoca karşılık veremeden ahşap kapı aralandığında, müdür yardımcısı anında sınıfa sızdı.
Sınıftaki birkaç kişi ayaklanırken, bir el hareketi onları geri yerlerine oturmalarını sağlamıştı. Ben henüz kalkmamıştım doğrusu.
"Merhaba çocuklar. Öncelikle Nasılsınız bakalım?" dedi, bizimle göz göze gelmeye çalışarak. Sınıftan gelen olumlu mırıltılar eşliğinde konuşmaya devam etti. "Lafı fazla uzatmadan bir duyuru yapmaya geldim. Yarın okulca bir kamp gezisi düzenledik. Sadece 11 ve 12. sınıflar katılacak. Gelmek istemeyen varsa okul çıkışı yanıma gelsin, listeden adını kaldıralım ki sonradan sorun çıkmasın." dedikten sonra, edebiyat hocamıza döndü, "İyi dersler hocam." diyerek selamladıktan sonra sınıftan ayrıldı. Edebiyatçı anında sınıftaki kargaşayı susturup kaldığı yerden ders anlatmaya devam etti.
"Geleceksin değil mi? Ay, harika olacak!" dedi, Canan sevinçle ellerini çırparak.
Boş bir ifadeyle ona baktım.
"Hayır,"
💦
Sanırım, evet.
"Anne! Yeni aldığım kot pantolonum Nerde?" dedim, küçük valizime diğer pantolonlarımı da koyarken.
"Dolabında yok mu?" dedi, sesi boğuk ve tiz geliyordu. Büyük bir ihtimal mutfaktaydı.
"Ya Anne dolabımda olsa sana niye sorayım?"
"Ne bileyim ben? İşim gücüm yok birde sizin kıyafetlerinizi mi toplayacağım?"
Annemi umursamadan odamdan çıktım. Aceleyle kendi odamın karşısında duran Irmak'ın odasına girdim.
"Ne var?" dedi, bağdaş kurduğu yatağında telefonuyla ilgilenirken. Adımlarımı beyaz gardırobun önünde durdurdum. Uzun kapaklardan birini açıp, özenle katlanmış giysileri aramaya başladım.
"Ya bırak ne yapıyorsun?" diyerek, beni dolabın önünden çekmeye çalıştı. Onun iteklemelerini yok sayıp elime geçen birkaç pantolona baktım. Ya neredeydi bu pantolon? Sanki yer yarılmıştı da içine girmişti. Irmak son hızla bedenimi iteklerken birkaç adım geriledim. Benimle birlikte dolaptaki eşyalarda yere devrilirken, Irmak'ın öfkeli hali yerine yerdeki pantolonuma dik dik baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PORTAKALLI SÜT | Texting
Short StoryBilinmeyen: Portakallı olsun. Ekin: Ne? Bilinmeyen: Süt diyorum, portakallı olsun. Ekin: Hangi galakside böyle bir ürün var acaba? Bilinmeyen: Bilemiyorum. Bilinmeyen: Ama eğer bana iki gün içinde portakallı süt bulamazsan seni affetmem Ekin. ♧ ▪201...