6.7

66.5K 4.7K 714
                                    

-11.11.17

💦

2 ay sonra

"Şeker var mıydı evde?"

Soğuktan üşüyen ellerimi kapüşonlümün cebinden çıkarmadan kafamı kaldırdım.

"Bilmiyorum," dedim. Canan kısa bir an sinir krizi geçirerek hayıflandı. Şeker poşetiyle birlikte un paketinide küçük alışveriş sepete koydu. Biraz ilerleyip diğer reyonlara bakarken annesinin peşinden ayrılmayan çocuk gibi onu takip ettim. Marketteki sıcak hava hâlâ üşümemi engellemezken açıkta kalan saçlarımı önüme alıp şapkayı kafama geçirdim. Zorla yürürken fazlasıyla yorgun hissediyordum. Okuldaki maraton benim için nerdeyse bitmişti. Bir hafta önce bu halimi sorgulayan Canan, Ceyhun'dan her şeyi öğrenmiş Ekin'i gördüğü anda boğmaktan başka bir çaresi olmadığını söyleyip duruyordu. Ona sinirliydim. Ne kadar sarılmak istesem veyahut kokusunu bilmediğim halde özlemek istesem bile kızgındım. Bir kez olsun bana mesaj atmamış ortalıkta gözükmemişti. Irmak bile benim bu halimden hoşnutsuzken Annem verdiğim kiloların geri aldırma derdindeydi.

Gecenin 2'sinde gelipte zorla börek yedirmek de neydi yahu?

Gerçekten de 5 kilo vermiştim. Yakında kemiklerim sayılacak hale gelecekti. Ama ben hâlâ aç hissetmiyordum. Nedensizce ne okula gitmek ne yemek yemek ne de evden dışarı çıkmak istiyordum. Sadece içimdeki bana boşluk hissi veren duygu gidene kadar istediğim tek şey uykuydu. Düşüncelerim beynimi kemirdiği sırada dışardan gelen bağırma sesleri kendime gelmemi sağlamıştı. Gözlerimi kırpıştırarak sakin adımlarla marketten dışarı çıktım. Canan'ın bağırma sesleri daha da yakından gelirken marketin yan taraflarına bakındım.

Önümdeki uzun boylu kapüşonlü bir çocuğa sinirle bağırıp onu ittiriyordu. Yüzü sinirden kıpkırmızı olmuştu. Yine ne olduğunu düşünemiyordum. Bu aralar fazlasıyla gergindi. Onu sürekli birileriyle kavga ederken yakalıyordum. Bıkkınca bir nefes verip gözlerimi devirdim. Beni asıl şaşırtan zaten Canan'ın o kadar yaptığı şiddet sonrası arkası bana dönük olan çocuğun ona karşılık vermemesiydi. Kaşlarımı çatarak onlara doğru ilerledim. İlk odağım Canan'ın çocuğa vuran kollarıydı. Dur durak bilmeden savurduğu ellerini hızla engelleyerek kollarından tutrak bana dönmesini sağladım. Gözleri kıpkırmızıydı. Onu bu kadar sinirlendiren neydi?

"Kendine gel Canan, ortalık yerde durduk yere neden olay çıkartıyorsun?"

"Olay çıkartan ben miyim? Bırakta, şunun sana verdiği zararın bedelini alayım!"

Ne dediğini anlamak için bizi dikkatle izleyen arkamdaki çocuğa döndüm. Dikkatimi ilk çeken dağılmış saçları, uykusuzluktan moraran göz altları ve  yorgunluktan zar zor taşıdığı zayıf bedeniydi. Bir süre bakakaldım. Onu hatırlamaya, kendisi olup olmadığını kanıtlamak istercesine gözlerine baktım.

Sönük, kendisini kaybetmiş gözlerine.

Nefesim ciğerlerimde tıkandığı sırada dudaklarımı araladım. Ne diyecektim? Bu güne kadar Neredeydin, mi? Ya da beni Neden aramadın, mı? Peki bunları geçtim hiç mi canı yanmamıştı habersizce ortadan kaybolurken. Nasıl hissedeceğimi düşünmeden. Hasta olmadığını biliyordum. Sebepsiz yere rapor aldığınıda. Gözlerim sulanırken onu izlemeye devam ettim.

Karşılaştığımızda ilk söyleyeceğim sözleri önceden aklıma koymama rağmen şu an hiçbir şey söylemiyor hatta zar zor nefes alıyordum. Tıkanmıştım.

Tüm bedenimi alaşağı eden bir sıcaklık, tüylerimi diken diken etmişti. O da benim gibi zayıflamıştı. Fazlasıyla değişmiş, gözlerime ağına düşen bir avcı gibi takılıp kalmıştı. Yanağımı sıyıran göz yaşını hissettim. Ona sarılmamak için tırnaklarımı avuçlarıma geçirip sertçe sıktım. Derim parçalandı sanki, tüm kemiklerim gücü çekilircesine kıpırdandı. Peşi sıra devam eden gözyaşlarım ve onun gözyaşlarımı izleyen göz bebeği.

PORTAKALLI SÜT | Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin