3.8

64.9K 4.9K 483
                                    

-14.09.17

💦

"Senin adın Julie,"

"Neymiş, söyle bakayım?"

Sarı ahtapot hiçbir tepki vermeden bana bakmaya devam ederken delirmişcesine kaşlarımı çattım.

"Ağzın yok mu senin konuşsana!"

Pörtlek gözleriyle bana bakmaya devam etti.

"Seni pis böcek!" diyerek, ayaklarından bir tanesini tuttup havada sallandırdım.

"Şimdi istersen konuşma,"

"Valla seni ayaklarımın altına alırım." dedim, Julie'ye kınayan bakışlar atarak. Sanırım deliriyordum. Julie benim için o kadar dert ortağım olmuştu ki onun artık bir insan gibi bana karşılık vermesini bekliyordum. Onu tam elimden bırakacaktım ki odamın kapısının hızla açılmasıyla masanın altına doğru aceleyle Julie'yi fırlattım.

"Aşağıda seni bekliyoruz, hadisene!" diyerek sabırsızca hayıflandı Canan.

"Tamam, geliyorum." dedim ben de tıpkı onun gibi mızmızlanarak.

Ayağa kalkıp bordo elbisemin eteklerini çekiştirdim. Çok kısa değildi. Kalın askılı, dar bir elbiseydi. Açık kalan boynuma gümüş bir kolye takmış, aynı tonlarda da topuklu ayakkabı giymiştim. Hafif kısa saçlarıma da küçük dalgalar vurarak doğal bir görünüm kazandırmıştım. Makyajım sadeydi tek abartı dudaklarıma yedirdiğim bordo rujdu. Yavaşça odadan çıktım. Küçük simli gri çantama telefonumu ve bir miktar para sıkıştırmıştım. Kısaca annemle vedalaştıktan sonra kapıya doğru adımladık. Bahçeye çıktığımızda Ceyhun ve Can'ı bir arada görmek beni bir hayli şaşırtmıştı. Bakışlarımı arkamdan sakin adımlarla ilerleyen Canan'a çevirdim. Bakışlarını gözlerime dikip sadece benim duyabileceğim bir şekilde fısıldadı. "Sonra anlatırım." diyerek Can'ın yanına doğru ilerledi. Gözlerim kısık bir şekilde arkasından ona bakarken onların bu kadar yakınlaşmış olmasını sebeplere bağlamaya çalışıyordum. Aralarında bir şey olsa bile bu kadar kısa sürede olacağını beklemiyordum açıkçası.

Fazla takmamaya çalışıp hızlı adımlarla ilerledim ve gülümseyerek Ceyhun'un koluna girdim. Tıpkı benim gibi Can'ın koluna giren Cananla birlikte karşılıklı birbirimize bakıyorduk.

"Merhaba, Can ben." diyerek bana elini uzattığında, hafifçe gülümseyerek elini tuttum.

"Memnun oldum, Okyanus ben de."

Samimi bir şekilde gülümsediğinde istemsizce ben de gülümsedim. Kafa yoracağım kadar ters haraketleri yoktu aslında. Ona şimdiden iyi gözle bakmaya başlamıştım. Can ve Canan birlikte bir taksiye binerken, Ceyhun'la beraber bizde diğer bir taksiye binmiştik.

Yolu neredeyse yarıladığımız sıra hafifçe yerimde kıpırdayarak, "Senin bundan haberin var mıydı?" dedim merakla Ceyhun'a dönerken. Neyden bahsettiğimi anladığını anında gerginleşen bedeninden anlamıştım.

Karanlığa boğulan gökyüzünden bakışlarını çekmedi. "Yoktu," diye fısıldadığında titrek sesinden dolayı kaşlarımı çattım.

"Ceyhun bana bak," dedim endişeli bir tonda.

Kemikli çenesini sarmalayan kısa sakallarını sertçe  karıştırdı. Ön camdan bakışlarını ayırıp sakince bana döndü.

Sadece gözlerine baktım.

Gözleri kızarmıştı ve tıpkı yıldızlı bir gece parıl parıl parlıyordu. Parıltının sebebi olan göz yaşları inatla göz çevresinde oyalanıyor yanağından düşmemesi için itanayla kendini sıkıyordu. Gözlerim sızladı.

Anlamıştım.

"Ona neden söylemedin?" dediğimde onun bu haline dayanamayarak kendimi sakinleştirmek istercesine alt dudağımı ısırdım.

"Neyi?" dedi, zorla yutkunan âdem elmasını gözlerime sokmak istercesine.

"Delice sevdiğini."

💦

Çok geç geldim biliyorum. Sizi bekletmek istemezdim ama şu sıralar nedensizce wattpad'e uğrayamaz oldum.

En son Stitches'e bölüm yazdım o da biraz uzundu ve beni oyaladı. Hiçbirinizi de göremiyorum orda küsmeye başlayacağım yakında haberiniz olsun.

Neyse Okyanus'u bu bölümde delirtip ağlak bir şeye dönüştürdüğüme göre gidebilirim artık djdjjdfkdjdj

Oy ve yorumları da unutmayalım 🤗

Kendinize iyi bakın. 💜

Sizi se vi yo rum 🧡

-Yaren

PORTAKALLI SÜT | Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin