🥀 21 ∆ Emotion

2.5K 254 118
                                    

Medya; Red Velvet - Bad Boy

"Resmen otobüs gitti Yoongi! İçinde çantam da vardı. Ve telefonum."

Rose, elleriyle yüzünü örtüp oflamıştı. Bir bu eksikti gerçekten diye düşünüyordu.

"Bekle.." dedi Yoongi elini cebine atıp telefonu hızla çıkarırken. "Hoseok'u arayalım da otobüs vardığında çantaları alsınlar. Bir de, buraya bizi almaları için birilerini göndersinler."

Rose hızlıca başıyla onayladığında Yoongi de vakit kaybetmeden Hoseok'u aramıştı. "Hoseok, birazdan gelecek otobüste çantalarımız var alın tamam mı?"

"Tamam ama siz nerdesiniz?" diye sordu Hoseok. Şaşkınlığı ses tonundan anlaşılıyordu.

"Bir dinlenme tesisindeydik, ama otobüs bizi unuttu. Sana konum- Alo? Alo, Hoseok?"

"Ne oldu?" Rose endişeyle gözlerini büyütüp, Yoongi'nin koluna tutunmuştu. "Yoongi, ne oldu?"

"Bittik biz." diyerek telefonu sinirle cebine attı genç adam. İçinden bildiği tüm küfürleri sayıyordu. "Telefonumun şarzı bitti."

"Ne yapacağız?"

Rose panikle konuşmaya devam ettiğinde Yoongi de kaşlarını çatmıştı. "Bilmiyorum.. Düşünüyorum Rose ama aklıma bir şey gelmiyor hiç. Mecburen bugün bu dinlenme tesisinde kalacağız."

"Öyle mi yapalım dersin?" diye masumca sorduğunda, Yoongi sadece dudaklarını ısırıp başıyla onaylamıştı. Hava yavaş yavaş kararıyor ve serinliyordu.

"Hadi içeri girelim," dedi ve Rose'un kolundan tutarak dinlenme tesisine yönlendirdi Yoongi. Tesisin üst bölümü otel olduğu için şanslılardı. "Hava soğudu."

Birlikte binaya girdiklerinde, resepsiyona yönelmişlerdi. Etraf göründüğünden daha kalabalıktı. Yakınlardaki tek dinlenme tesisi burası olduğundan, gayet normaldi aslında.

"Merhaba," dedi Yoongi resepsiyonda duran görevliye. "Biz bu gecelik iki oda tutacaktık."

"Anladım efendim," Görevli gülümseyerek bilgisayarda bir şeylere bakmış sonra da gülümsemesini bozmadan tekrar Yoongi'ye dönmüştü. "Üzgünüm ama sadece bir tane çift kişilik odamız boş."

Yoongi dudaklarını büzmüş ve cüzdanını çıkararak kredi kartını uzatmıştı. Sahte bir üzgünlükle konuşmaya başladığında, Rose sadece nasıl bir klişenin içinde olduğunu düşünüyordu.

"Kampa gitmenin bir yolunu bulalım, Yoongi."

"Rose saçmalama. Gece gece kurda kuşa yem mi olalım ormanda?"

"Seninle aynı odada kalmak istemiyorum."

Yoongi gülmüş ve kafasını iki yana sallamıştı. "Ben sana meraklıyım zaten."

Asansöre binip, üst kata çıktıklarında Yoongi önden ilerlemiş, Rose da ardından onu takip etmişti. Kalacakları odanın önüne geldiklerinde Yoongi elindeki anahtarla kapıyı açmış, içeriye girmesi için Rose'a yol vererek artlarından kapıyı kapatmıştı.

Oda biraz küçük olsa da ferahtı, yatağın yan tarafında çift kişilik bir koltuk çaprazında da televizyon vardı. Rose iç çekti. En azından koltuk vardı ve orada uyuyabilecekti.

"Evet, sonunda seninle konuşabilecek bir fırsatım oldu." Yoongi gözlerini Rose'un gözlerinde dikerek koltuğa oturmuştu. Rose da bu konuşmadan kaçamayacağını bildiğinden, aslında kaçmak da istemiyordu çünkü Yoongi'ye söylemek istediği şeyler vardı, makyaj masasının önündeki sandalyeyi çekerek Yoongi'nin karşısına oturmuştu.

"Anlat bakalım," dedi Yoongi eliyle saçlarını dağıttıktan hemen sonra. "Donghyun ile olan olaylar da neyin nesi?"

Histerik bir gülüş sundu Rose. "Ne tesadüf ki, aynısını ben sana soracaktım."

"Bak, Rose. Asla senin adına iddiaya falan girmek istemedim. Ben sadece.. O çocuktan hiç haz etmiyorum ve üstüme fazla geldiğinden maç yapmayı kabul ettim. Hepsi bu."

"Bu kadar basit değil Yoongi." Genç adam bakışlarını Rose'dan kaçırdı çünkü Rose fazla derin bakıyordu. Hayal kırıklığına uğramıştı. Yoongi'nin böyle bir şey yapmasını beklemiyordu, iddiaya girmek hele de Rose'u kullanarak, bunlar Yoongi'nin karakterine uzak şeylerdi. Ve Rose düşünmek için fırsat bulduğu koca üç günde, en azından Yoongi'nin geçerli bir bahanesi olmasını umut etmişti.

"Gerçekten kalbim kırıldı. Senden böyle bir şey beklemiyordum."

"Bu yüzden de gidip Donghyunla görüştün, öyle mi?"

"Ona sadece gerçekten ne olduğunu sordum ve anlattı."

Bu sefer histerik bir kahkaha atan Yoongi olmuştu. "Söylediklerine inandın yani, öyle mi?"

"İnanmam için bir sebep yok."

Yoongi sinirle kaşlarını çatmış ve doğrularak Rose'a biraz daha yaklaşmıştı.

"Benim açıklamamı bile dinlemeden gittin. Ve sonra Donghyun'a gidip, neler olduğunu sordun. Sinirlenmememi falan mı bekliyorsun?"

"Senin açıklamanı da dinledim işte Yoongi." diyerek yutkundu Rose. Gergin hissediyordu. Ellerini kucağında birleştirerek konuşmaya devam etti. "Ama yeterince iyi bir açıklama olmadı sanırım."

"Sana ne söyledi?" Yoongi koltuğun ucuna oturarak Rose'a daha da yaklaşmıştı. Genç kız bir kez daha yutkundu. Gözleri şaşkınlıktan ve heyecandan kocaman açılmıştı, elleri soğumaya başlamıştı. Ne zaman heyecanlansa elleri buz gibi olurdu.

"S-sadece.." dedi kekelediği için kendine içinden güzel kelimeler hediye ederken.

Yoongi'nin dudağı kıvrılmıştı. "Açıklama yapamıyorsun diyen kıza bakın. Tek kelime bile edemiyor."

Rose gözlerini Yoongi'den çekmeden uzaklaşmaya çalıştığında, Yoongi izin vermemiş ve ellerini genç kızın yanaklarında sabitlemişti. "Sana söyledi mi? Neden delirip, iddiayı kabul ettiğimi."

Rose'un gözleri sanki olabilirmiş gibi daha da kocamanlaşırken, Rose sadece kafasını iki yana sallamıştı.

"Bana senden hoşlandığını söyledi. Neden sinirlendiğimi bilmiyorum ama bu beni çıldırtmaya yetti.. Kafayı yiyecek gibi hissettim ama, bu duygular bana çok yabancı. Yapılabilecek en iyi şeyin iddiayı kabul etmek olduğunu sandım. O sinirle.."

"N-neden sinirlendin?"

Rose zorlukla konuştuğunda Yoongi'nin gözleri genç kızın dudaklarına kaymıştı. "Bilmiyorum." demişti daha da yaklaşırken. "Nedeni bu olabilir."

Sonra, Yoongi dudaklarını Rose'un dudaklarına bastırmıştı.

××××

Bölüm biraz kısa olduğu için üzgünüm ❤

real or not ❅ bts•bp ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin