Medya; The Rose - Sorry
Rose
Yoongiyle birlikte olmamız benim için imkansız bir hayaldi. Gerçekten ulaşılamazdı. Ellerimi uzatsam dokunabilirdim belki ama her dokunmaya kalkıştığımda sürükleyerek dışarı çıkarırlardı beni. Her dokunmaya kalktığımda ellerim kanardı.
Fakat, işte tam da şu anda başımı omzuna yaslamıştım, hafifçe saçlarımı okşuyordu ve ben de otobüsün camından dışarıyı izliyordum. Mayışmıştım ve muhtemelen birkaç dakika sonra uyuyakalacaktım. Ara sıra saçlarıma birkaç öpücük konduruyordu, belli belirsiz hissediyordum.
"Artık sevgili olduğumuza göre," dedi. Gülümsediğini hissediyordum. "Donghyun denen heriften uzak durabilirsin."
"Neden ki? Zararı yok."
"Zararı yok mu?" dedi Yoongi sinirle. Gülmemek için dudaklarımı ısırmıştım. "Kıskançlık krizlerine girmeme neden oluyor, Rose. O çocuk neredeyse aramızı bozacaktı sen de zararı yok mu diyorsun?"
"İkimizden birinin kıskançlık krizine girmesi gerekseydi o ben olurdum Yoongi."
Yoongi şaşkınlıkla beni kendinden uzaklaştırmış ve minik gözlerini kısarak bakmıştı. Gülümsemeden edemedim.
"Ne demek bu?"
"O, erkeklerden hoşlanıyor."
"Ne?!"
Yoongi'nin biraz yüksek çıkan sesine karşı yan koltukta oturan Jin uyanmış ve uyku mahmuru bir şekilde bize bakmıştı. Yoongi yüzünden uyandığını fark ettiğinde sinirle dudaklarını büzdü ve hızlı bir şekilde konuşmaya başladı.
"Ya! Yoongi, seni velet! Ne diye bağırıyorsun be? Uyandım senin yüzünden şimdi. Mutlu musun? Biz seni uyandırsak küfredersin ama değil mi, küfrederken iyi zaten. Biz uyanınca aman uyansınlar nolacak sizin konuşmanızdan önemli değil ki! Sen nasıl bencil bir insansın ya? İnanamıyorum sana-"
Yoongi ve ben ağzımız beş karış açık biçimde Jin'e bakakalırken hemen yanındaki cam kenarında oturan Taehyung, arkasından uzanarak tek eliyle Jin'in ağzını kapatmıştı. Ama Jin yine de bir şeyler söylemeye çalışıyordu, bizim anladığımızsa tekçe homurdanmalardan ibaretti.
Ve tabii, Jin'in bir anda halka bağırışa geçmesiyle tüm otobüs uyanmıştı. "Ne kadar zamandır içinde tutuyordun bunu?" dedi Taehyung gülerek. "İntikam için bu zamanı mı bekledin?"
Hepimiz Jinden bir cevap beklemiştik, sanırım salaktık çünkü Jin'in ağzı hala kapalıydı. Jin çırpınarak Taehyung'un elinden kurtulduğunda arkasındaki yastığı suratına fırlatmıştı.
"Ne yapıyorsun gerizekalı?" dedi sinirle gözlerini kırpıştırırken. "Boğuluyordum senin yüzünden."
Kıkırdayarak arkama yaslandım. Yoongi de hafifçe gülmüş sonra gözlerini kedi köpek gibi didişen ikiliden çekip bana odaklanmıştı.
"Bunu daha önceden de biliyordun yani?"
"Elbette." dedim omuz silkerek. "Sevgilisiyle bile tanıştım."
"Neden bana bir şey söylemedin?"
Tekrar güldüm. "Söylersem ne eğlencesi kalırdı ki!"
***
Yazar
Yoongi ve Rose'un böyle aniden sevgili olmaları herkesi şaşırtmış olsa da aynı zamanda mutlu da olmuşlardı. Kızlar bile bunun için Rose'a trip atma faslını sonraya ertlemiş bu güzel günün tadını çıkarmaya başlamışlardı.
Seulgi kafasını cama yasladı. Rose için mutlu olsa da içten içe üzülüyordu. Rose, onu bu aralar çok boşluyordu ona göre, dahası buraya da daha tam alışamamıştı. Arkadaş ortamına pek giremediğini hissetmekten alıkoyamıyordu kendini. Seul'e geldiğinden beri yaşadığı tek iyi olay, Jimin'in onu o salakların elinden kurtarmasıydı ama sonra da, Jimin sadece bilmiyormuş gibi davranmış Seulgi'den de öyle yapmasını istemişti. Hatta, Seulgi'yi yalancı yerine koymuştu. İç çekti. Buraya gelmekle iyi mi yapmıştı gerçekten? Keşke, Avustralyada teyzemle kalsaydım diye geçirdi içinden.
"Selam, Seulgi."
Seulgi düşüncelere dalmış olduğundan irkilerek sesin geldiği yöne baktığında Jimin'i görmüştü. Jimin kocaman gülümseyip gözlerini kısarak, Seulgi'ye baktı.
"Korkuttum mu? Üzgünüm."
"Önemi yok," dedi omuz silkerek. Doğrusu, onunla konuşacak havada değildi hiç. Bu yüzden kafasını tekrar cama çevirdi.
"Biraz konuşsak," diyerek iç çekti Jimin. "Olur mu?"
Seulgi bakışlarını tekrar Jimin'e odaklamış ve onaylar şekilde bir mırıltı çıkarmıştı. Jimin derin bir nefes aldı. Aslında çok kibar ve insanları kırmamak için elinden geleni yapan bir insandı ama garip bir şekilde Seulgiyle doğru düzgün tanışamadan, ona çok kaba davranmış ve kalbini kırmıştı. Kendini çok mahcup hissediyordu.
"Ben gerçekten çok ama çok üzgünüm. Sana inanmadığım için, seni bir şeyleri gizlemek zorunda bıraktığım ve de yalancı konumuna düşürdüğüm için. Ben.. Gerçekten çok kötü hissediyorum. Özür dilerim, Seulgi."
"Tamam, önemli değil dememi falan beklemiyorsun umarım?" dedi Seulgi gözlerini devirerek. Hata yapmak kolaydı, sonra bir özür dileyiverir ve her şeyi hallederdin, değil mi? Hayır, hiçbir şey böyle değildi. Her şey özür dilemekle çözülseydi ve gerçek bir özür bu kadar kolay olsaydı hayat da kolaylaşırdı.
"Biliyorum, seni çok kırdım." dedi Jimin. Seulgi'nin bu tavrına şaşırdığı söylenemezdi. "Kendimi affettirmek için bir şeyler yapmama izin ver. Yarın beraber yemeğe gidelim."
"Olmaz," dedi Seulgi, Jimin'in gözlerinin içine bakarak. "Yarın tüm gün dans salonunda pratik yapacağım."
"Dans etmeyi sever misin?" diyerek gözlerini kocaman açtı Jimin. Seulgi'nin de dans etmeyi sevdiğini hiç düşünmemişti.
"Evet, çok severim."
"O zaman harika," dedi Jimin gülümseyerek. "Bana şu dans salonunun yerini mesaj olarak at, yarın orada buluşalım."
***
Otobüs durduğunda herkes oyalana oyalana inmiş ve kampın bitmesine üzüldükleri için omuzlarını düşürmüşlerdi. Moralleri bozuktu, çünkü kamptan geri dönmek demek tekrar ders işlemeye başlamak demekti. Bu kimi mutlu ederdi ki?
"O zaman," dedi Namjoon gamzelerini ortaya çıkararak. "Madem aramıza yeni bir çift katıldı, geleneksel olarak yaptığımız gibi sizin ilişkinizi de kutlamalıyız."
"Evet!" diyerek Namjoon'a katıldı Jungkook. "Dersler başlamadan son kez eğlenelim."
Herkes onayladığında Rose kocaman gülümsemiş ve Yoongi'ye sarılmıştı. Yoongi de gülerek kendisine koala gibi sarılan kıza kollarını doladı ve her zamanki gibi saçlarından öptü. Saçlarından öpmeyi seviyordu.
Dengeli yürümek adına, birbirlerinden ayrılıp sadece el ele tutuştuklarında Rose'un gözleri kararmıştı ve tökezleyerek son anda düşmekten kurtuldu. Yoongi endişeyle tekrar genç kızı kollarının arasına aldı.
"Ne oldu?" dedi Yoongi şaşkınlıkla. "Rose, iyi misin?"
"Evet, iyiyim. Endişelenme. Bir anda yürüyünce oldu."
"Emin misin?" diye sordu Yoongi. "İstiyorsan kutlama işini sonraya erteleyelim eve git ve biraz dinlen."
"Hayır," dedi Rose dudaklarını büzüp kafasını iki yana sallarken. "Şimdi kutlamak istiyorum, gerçekten iyiyim."
Yoongi içine sinmese de mecburen onaylamıştı Rose'u. Rose ise hayatının en mutlu günün bugün olabileceğini düşünüyordu.
Evet, evet. Bugün hayatının en mutlu günüydü.
××××××
Bu kadar geç geldiğim için çok ama çok üzgünüm..
Her neyse, bölümle ilgili fikirlerinizi alayım❤
Üzülerek söylüyorum ki, finale fazla yolumuz kalmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
real or not ❅ bts•bp ✓
Fanfiction"Seni neden bu kadar seviyorum, bilmiyorum." + Kitap kapağı Balaccie'nin Büyü Dükkanı'ndan satın alınmıştır. Başlangıç: 14.07.2017 Bitiş: 09.04.2018 ©nemesislau2017