2.Kelebeğin Göz Teması

225 17 88
                                    

Multimedya:Alvina Günev

#NF-Can You Hold Me

🕳️

Gözlerimi açtım yavaşça. Kirpiklerim dahi yorgundu. Hiç kıpırdamadan bir süre tavanı izledim. Gitmem gereken bir seminer vardı ve her ne kadar çalışkanım, seminerden seminere koşarım diyor olsamda ben de insandım. Maalesef... O yüzden hiç kıpırdamadan bir süre yatmak istiyordum bazen.

Allah'ım, beni bir deniz yıldızı yap. Belki o zaman kıpırdamadan durabilirim.

Kollarımı ve bacaklarımı tıpkı bir deniz yıldızı gibi açtım ve başımı sola çevirip camdan dışarıya baktım. Keşke kar yağsa. Beyaz karın üzerinde yatar, kendi deniz yıldızı izimi çıkarırdım. Hem böylelikle, bir kanıtım olurdu. Kendimi kandırabilmek için...

Bacaklarımı ve kollarımı kapatıp doğruldum ve daha çalmamış olan alarmımı alakasız bir anda çalmaması için kapatıp yatağımı toplamayı es geçerek ayağa kalktım. Sabah rutinimi halledip, seminere gitmek için giyindikten sonra elimi perçemlerime götürdüm ve taramaya uğraşmadan onları yatıştırdım. Aynadan gördüğüm soyulmuş ojelerime daha dikkatli bakmak için ellerimi perçemlerimden çektim ve yer yer soyulmuş ojelerimi inceledim. Ne silmeye, ne de yeniden sürmeye zamanım da yoktu isteğim de. Semineri dinlerken tırnağımla soyar, yok ederdim ne de olsa.

Not defter ve kalem kutumu çantama tıkıp telefonumu da alarak odamdan çıktım. Evden çıkmadan önce kahvaltı yapmak için mutfağa girdiğimde hala noodle tabağımın masanın üzerinde olduğunu görünce hayıflanarak onu aldım ve lavabonun içine bıraktım. Dün eve gelir gelmez duş almış, kendimi yatağa bırakmıştım. Soğuk evde normal olarak bir türlü ısınamayan ellerimi buz dolabına yönlendirdim ve sanki boş olduğunu bilmiyormuş gibi, boş buzdolabına bir kez daha göz gezdirdim. Sonunda dışarıdan bir poğaça alabilirim düşüncesi ile kapağı kapayıp kenara bıraktığım çantamı aldım ve ceketimi de giyerek evden çıktım.

Ailem ilgili ebeveynlerdi. Ancak ben her derdini onlarla paylaşan biri değildim. Evin kirasını ödüyorlar, ekstra olarak bana da ellerinden geldiğince para yollamaya çalışıyorlardı. Kendilerinden yeterince kıstıkları için böyle durumlarda onlardan yeniden para isteyemiyordum. Bu yüzden ay sonları biraz zorlanabiliyordum. Ama buzdolabım boş diye ölecek değildim. Ya da değişik kıyafetler almazsam, bu benim hayatımdaki zamanı azaltmazdı.

Ha azaltacak olsaydı bile, pekte umursayacağım bir şey olmazdı. Hatta zamanım az diyip tüm ders kitaplarını bir yere atar, o tepedeki mezarın yanına uzanırdım sessizce. Ya da denize girer, balık olmayı dilerdim. Önce gözlerimi kapatır, sonra kendimi suya bırakırdım. Derimin değişimini izlerdim. Pulların nasıl ortaya çıkıyor olduğunu incelerdim. Ellerime odaklanır, çıkacak olan yüzgecimin birinin diğerinden küçük olma ihtimalini düşünürdüm. Eğer öyle bir şey olursada korkmaz, tıpkı Nemo gibi ona 'şanslı yüzgecim' derdim. Şanslıydı. Çünkü bir insanın, insan katlettiği bir el olmaktan çok daha iyiydi minik bir yüzgeç olmak.

Otobüs durağının camına yaslandığımda üzerimde hissettiğim bakışlardan rahatsız olduğum için başımı çevirdim ve oturan yaşlı kadına baktım. Tanıdık yüz, hafızama düşünce konuştum.

"Siz dün yolun ortasındaki kadınsınız, değil mi?" Bakışlarım kucağındaki fanusa çevrildi. Turuncu japon balığı dört dönüyordu yuvarlak fanusta.

Fanustaki Balık✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin