3."Ben Bu Yağmur Suyunda Boğulurum." Dedi Kuş

182 17 56
                                    

Multimedya: Barış Yılmazay

#Sertaç Özgümüş-Reflections

🕳️

Tüm konuşmacılar üstlendikleri görevi bitirdiklerinde Barış çıktı yeniden ortaya. Yüzündeki güzel gülümsemesi ile son bir kez göz gezdirdi salonda.

"Değerli vaktinizden bize ayırdığınız için teşekkürler arkadaşlar. Bugün size elimden geldiğince yardım etmeye çalıştım. Dileyen olursa özel olarak yardım eder, ilgilenir ve çalıştığım yerde ağırlarım." Hafifçe eğilerek onu dinleyenleri selamladı. Herkes ayaklanınca cümlelerle doldurduğum ve köşesine kelebek çizdiğim not defterini ve kalem kutuyu çantama tıkıp ayaklandım. Arka kısma yönelirken elimi kaldırıp dikkatini çekmeye çalıştım. Başarılı da olmuştum.

"Buyurun?" Gülümsememi bozmadan yanına ulaşmak için kenarda bulunan üç merdiveni tökezlemeden çıkmaya çalışıp karşısına dikildim.

"Merhaba." Çatık kaşlarını düzeltti ve o da benim gibi gülümsedi.

"Merhaba." Derin bir nefes aldım.

"Ben Alvina bu arada. Sizinle tanışmak istemiştim de. Hedeflerime çok bağlı biriyim. Yani her zaman en iyisini yapmaya çalışıyorum. Sizden özel olarak bilgi almak ve iş yerinizi görüp örnek almak isterim." Benim bu cümlelerimden sonra elini pantolonunun ceplerinde gezdirdi fakat aradığını bulamamış olacak ki yüz buruşturdu.

"Hay aksi! Kartvizitimi verecektim ama yanımda değil şu an. Ama adımı yazarsanız iş yerim ve konumu çıkabilir. Hilal Mimar şirketinin müdürüyüm. Unutmazsınız değil mi?" Başımı sağa sola salladım.

"Unutmam." Tatmin olmuş gibi başını salladı ve yanımdan geçip gitti. Başımı çevirip arkasından bakakaldım bir süre.

Sonunda kendime gelmek için silkelendim ve çevreme bakındım. Salonda kimse kalmamıştı. Apar topar çıkışa doğru koşup ortak alanda buldum kendimi. Yağmur yağıyordu. Boydan boya cam olan giriş kapısına yağmur damlalarının sertçe vurmasından dolayı şiddetli bir yağmur olduğunu anlamak zor değildi. Gökhan'ın attığı mesaj geldi aklıma. Onu aramayı açıkçası pek istemiyordum. Bu yağmurda benim için evden çıkmasına gönlüm el vermiyordu. Ama hamburger ısmarlayacağını söylemişti. Acıkmıştım. Üstelik evde de hiçbir şey yoktu. Omzumdan düştü düşecek olan çantamın içinden telefonumu çıkarıp Gökhan'ın isminin üzerine bastım ve ara tuşuna basıp kulağıma yönelttim telefonu. Aynı zamanda karman çorman saçlarıma elimle şekil verip arkadaşımın telefonu açmasını beklerken tırnaklarımda kalmış ojelerimi kemirmeye başladım.

"Bitti mi seminer?"

"Yağmur damlaları cama çarpıyor." Bir süre sessizlik olunca sonunda konuşmuştu.

"Konumunu at bana. Beş, bilemedin on dakikaya orada olurum." Telefonu kapatıp dediğini yaptım. Geldiğinde arar diye telefonu çantama atmaktan vazgeçip bir sağa bir sola yürümeye başladım. Ben kendi çapımda takılırken, seminerde konuşma yapan kadınlarla beraber çıkışa doğru yürüyen Barış'ı görmüştüm. Tek başına dikildiğimi fark edince duraksadı ve bana birkaç adım yaklaştı.

"Seni alacak biri yoksa en azından ıslanma diye otobüs durağına kadar bırakabilirim. Yakında durak yok çünkü." Elimi salladım 'hayır' anlamında.

"İnce düşünceniz için teşekkür ederim. Arkadaşım alacak, onu bekliyorum." Başını salladı.

"Görüşmek üzere o halde." Geriye doğru birkaç adım atınca mırıldandım.

Fanustaki Balık✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin