Postitleri yatağının üstüne fırlattım.Sinirlerime hakim olmaya çalışıyordum.Hiçbir şey olmamış gibi yatağının üstünde uzanmış bana bakarak gülümsüyordu.Alice Washington bir kız olmasaydı şuanda benden dayak yiyor olurdu.
''Bunlar ne demek oluyor?'' Bağırmak istemiyordum.Annesi evdeydi ve bu olanları annesi öğrenirse Alice hiç düşünmeden Alex'e söylerdi.
''Bilmiyorum, kıvırcık.'' Dalga geçtiğini haykıran ses tonu başımı geriye atıp derin bir nefes almama sebep oldu.
''Korkuyorsun, Harry Styles'ın bir kızdan korkması ne kadar acı.'' Bunları söylerken yatağının yanındaki komodinin çekmecesinden bir sigara paketi ve çakmak çıkardı.Sigarayı iki parmağının arasına yerleştirip yaktı ve bir nefes çekti.
''Senden korktuğumu düşünüyorsan, tam bir zavallı olduğun fikrine kendimi inandıracağım.Korkumun sebebi Alex'i kaybetmek, Alice.Sen değilsin.'' Kahkaha attı.Ayağa kalkıp üzerime yürüdü.Neyin peşinde olduğunu biliyordum.Sigarasını dudaklarının arasına koyduktan sonra ellerini gömleğimin yakalarına yerleştirildi.
''Sen onu kaybedeli bir hafta oldu, kıvırcık.Bunu hala fark edemedin mi?'' Ellerimi ellerinin üstüne koyup hırsla ittirdim.Ondan nefret ediyordum.
''Senin gibi biriyle nasıl arkadaşlık yapabildiğini bilmiyorum, Alice.Sen iğrenç bir insansın.'' Sigara dumanını yüzüme üfledi.Bunun ne anlama geldiğini biliyordum.Sigarayı ağzından alıp koluna bastırırken acımadım.Yüzünü ekşitmesi ve acıyla çığlık atması da umurumda olmadı.Tüm bunların bedelini ödeyecekti.Bu diğer bedellerin yanında hiçbir şeydi.
''Eğer onu kaybedersem hayatını cehenneme çeviririm Alice.'' Kolunu eliyle kapattı.Canının hala yandığına emindim.Sonunda konuşabilecek hale geldiğinde birbirimize baktığımız her seferde olduğu gibi ikimizin de gözlerinde nefret vardı.
''Sana kaç defa söyleyeceğimi bilmiyorum.Senin hayatında kaybetmeye değer tek şey Alex'ti ve onu da kaybettin.Oysa benim kaybedeceğim hiçbir şey yok.'' Konuşacağım sırada parmağını dudaklarımın üstüne bastırdı.
''Canımı yaktığın için iyi hissettiğini biliyorum.Senin de bilmeni istediğim bir şey var Harry.Alex'in canı yanarken ben de iyi hissedeceğim.Bu, bardağı taşıran son damlaydı.''
Öfkemi kontrol edemeyerek kolundan tuttum ve onu dolabına doğru savurup odada çıktım.Sandığının aksine, onun da kaybedeceği çok şey vardı.
- Alex -
Elimdeki kitaplar iyice yük olmaya başladığında merdivenleri çıktım ve dolabıma doğru ilerledim.
''Alex!'' Hannah ve Kevin koşarak merdivenleri çıkmaya başladıklarında onlara bakıp gülümsedim.İkisini bir arada görmeye pek alışkın değildim ama yan yana durduklarında gerçekten güzel göründüklerine kanaat getirdim.
Merdivenlerin önünde durduğumda onlar da durdu ve bana bakmaya başladılar.Bir gariplik vardı.
''Bir şey mi oldu?'' Diye sordum.Aklıma gelen tek şey Fizik sınavıydı.Gözlerimi yumdum.İçimden totem yaptım ve sordum.
''Tamam, hazırım.Fizik sınavından kaç almışım söyleyin.'' Hiçbir şey söylemediler.Kötü geçmemişti.Bu kadar kötü bir sonuç olduğuna inanamıyordum.
''Fizik sınavları...açıklanmadı ki.'' Dedi Hannah.Gözlerimi açıp gülümsedim.Aslıda gülümsemek içimden geldi.
''O zaman bu bakışlarınız neden?'' Dolabıma doğru ilerlemek için adım attığımda onlar da peşimden gelir ve yürürken konuşuruz sanmıştım ama öyle olmadı.Kevin kolumu tuttu.Ne yaptığını anlamaya çalışarak ona baktım.
''Ne oluyor?'' Ne zaman duysam tanıyacağım sesin sahibi her zamanki gibi midemi bulandırdı.
''Neden görmesini engellemeye çalışıyorsunuz? Herkes biliyor zaten.'' Christopher yeni yaptırdığı dudak piercingini ısırdı ve güldü.
''Neyi engelliyorsunuz?'' Diye sordum.
''Hiçbir şeyi.Christopher, uza.'' Kevin'ın söyledikleri Christopher'ın kulakların bile ulaşmamıştı sanki.Her zamankinden farkı olmayan bir rahatlıkla duvara yaslanmış bize bakıyordu.Ağırlıklı olarak bana.
''Dolabına bakarsan öğrenebilirsin, Alex.'' Kolumu Kevin'ın elinden kurtarmaya çalıştım.Şimdi ise aklıma gelen tek şey Harry'di.Harry ve Alice'in bana bahçede söyledikleri.
''Kolumu bırak, Kevin.'' Hannah Kevin'ın elini kolumdan çekti.Bu sırada koridordaki herkesin bize baktığını görebiliyordum.
Dolabıma ulaştığımda korkuyordum.Merakım ve korkum içimde bir savaş veriyor gibiydi.Öğreneceklerimin iyi şeyler olmadığından emindim.
Dolabımı açtım.Kapağına yapıştırılmış bir zarf vardı.Üstünde yazan yazıyı daha önce de görmüştüm.Postitlerin üstünde.
''Alex'e sevgilerle...''
Zarfı açtım ve içine düzgün bir şekilde konulmuş fotoğrafları çıkardım.Günlerdir yüzüme söylenen yalanın aslında doğrusuyla karşı karşıya kaldığımda ne yapacağımı bilemedim.Yapabildiğim tek şey bir düzine olduğunu düşündüğüm fotoğrafları karıştırmaktı.Her karede görmek istemediğim başka bir şey gördüm.
Son fotoğrafa düşen iki damla yaşın ardından başımı kaldırdım.Göz göze geldiğim ilk kişi Christopher oldu.İlk kez yüzünde saçma sapan bir gülümseme yokken onu görüyordum.Umurumda olan kişi o değildi.Hala yan yana duran Hannah ve Kevin'ın yanına ilerledim.Fotoğrafları sanki ganimetmiş gibi sımsıkı tutuyordum.
''Hannah ve Alice nerede?'' Sesimin sakinliği beni şaşırttı.Her zamankinden bile sakindim.İçimin aksine.
''Spor salonunda.'' Diye yanıtladı Christopher.Merdivenleri hiç bu kadar hızlı indiğimi hatırlamıyordum.Arkamdan gelen onlarca ayak sesi beynime çarpıp yankılandı.
Spor salonuna girdiğimde bir bankta Harry'i ve diğer bankta da Alice'i gördüm.Hesap sormam gereken ilk kişinin Alice olduğunu düşündüm.O benim en yakın arkadaşımdı ve Harry'den ne kadar hoşlandığımı biliyordu.Fotoğrafları Alice'in yüzüne attım.
''Bunu bana nasıl yaptın!'' Bağırmaktan hoşlanmazdım.Sesimi yükseltmekten hoşlanmadığım gibi.Ama sanki kontrol edemiyordum.İçimdeki yangın beynimin tüm fonksiyonlarını durdurmuş gibiydi.Bedenim kendi kendine çalışıyordu.Oturduğu banktan kalkmadan yüzüme bakmaya devam etti.Gözlerinde hiçbir duygu yoktu.Delirmek üzereydim.
''Nasıl bu kadar sakin kalabilirsin?'' Dedim.
''Sen benim en yakın arkadaşımdın.Her şeyi sana anlatırdım.Bu dünyada beni incitebilecek en büyük şeyin ihanet olduğunu biliyordun!'' Son cümlemi hiçe sayarak ayağa kalktı.
''Her şeyi değil.'' Kahkaha attım.O kadar içtendi ki halimi görmeyen biri komedi filmi izliyorum sanabilirdi.
''Evet, her şeyi değil.Anlaşılan birbirimize her şeyi anlatmamamız karşılıklıymış.Senden nefret ediyorum, Alice.'' Hiçbir şey söylemedi.
''Keşke seninle hiç tanışmamış olsaydım, keşke okulun ilk günü yanıma gelip parfümümün markasını sormasaydın.'' Parmaklarını kütletti.Nasıl bu kadar sakin olduğunu bilmiyordum.
''Seninle hiç tanışmamış olsaydım lanet asosyalliğinle çürüyüp gidecektin!'' Bağırmıştı.Haklı değildi ve bana bağırmıştı.Daha önce hiç yapmadığım bir şeyi yapıp ona tokat attım.Karşılık olarak bana vurmaya kalktığında elini tuttum.
''Senin gibi bir adiyle tanışmaktansa asosyalliğin beni gebertmesini isterdim!'' Yanından uzaklaşıp Harry'nin yanına ilerledim.Yüzünü görmemle ağlamaya başladım.İlk kez herkesin önünde ağlarken zayıf hissetmiyordum.Hissettiğim çok daha farklı şeyler vardı.
''İhanet ettin...'' Dedim.Sadece onun duyabildiğini düşünüyordum.Bir şey söylemedi.Elimi dudaklarında gezdirdim.
''Benimle birlikteyken dudaklarını başkasının dudaklarına değdirdin.'' Fısıldıyordum.Söylediğim her şeyin gözlerinden acı dalgasının geçmesine sebep olması iyi hissettirmişti.
''Seni kaybetmek istemedim..'' Aynı şekilde o da fısıldıyordu.Beni kaybetmek istememiştiyse bunu ne maksatla yapmıştı? Hiçbir insan ihaneti hak etmezdi.
''Birbirine ait olmayan insanlar birbirini kaybedemez Styles.'' Elimi dudaklarından çektim.Artık eskisi gibi hissetmiyordum.
''Senden nefret ediyorum!'' Haykırışım tıpkı az önceki gibi spor salonunda yankılandı.Çığlık attım ve az önce Harry'nin oturduğu bankı tekmeledim.
''İkinizden de nefret ediyorum, canım daha önce hiç bu kadar yanmamıştı!'' Derin derin nefes almaya çalıştım.Alice sanki hiçbir şey olmamış gibi az önce yüzüne attığım fotoğrafları yerden toplamıştı.Yanına ilerleyip fotoğrafları elinden aldım.
''Şaheseriniz benim için çok değerli.'' Dedim fotoğraflar elimdeyken.
''Benim olduğunu sandığım ama aslında benim olmayan birini almış olabilirsin.Ama bu fotoğraflar gerçekten de bana ait.'' Dedim.Spor salonunu terk etmeden önce söylediğim tek şey buydu.- ÜÇ YIL ÖNCE -
Önüme bile bakamıyordum.Hayatımda hiç bu kadar yalnız hissetmemiştim.Büyük annemden ayrılmak benim için çok zor olmuştu.Bir evde tek başıma yaşamaktan bile daha zordu.Şuan okulda tek başıma olup nereye gideceğimi bilememek ise büyük annemden ayrılmaktan çok ama çok daha zordu.Hayatımın ne kadar zor bir zamanı olduğunu düşündüm.
Yürümekten yorulup rastgele bir banka oturdum.Müdürün ya da herhangi bir öğretmenin geçmesini bekledim.Ütü yapmayı tam olarak bilmediğim için üstümdeki tişört kırış kırıştı ve pantolonun ütü izi de yoktu.Kendimi gerçekten çirkin hissediyordum.
''Merhaba, sen dokuzuncu sınıflardan mısın?'' Dedi bir el, omzuma dokunup.Karşımda bir öğretmen vardı.
''Evet, sınıfımı bulamıyorum.'' Başını sallayıp kalkmamı işaret etti.
''Gel sana yardım edeyim.Hangi sınıftasın?'' Sınıfımı söylediğimde merdivenlerden inmemi ve sağ taraftaki ikinci sınıfa girmemi söylemişti.Teşekkür edip yanından ayrıldım.
Sınfı bulduğumda kapıyı tıklattım ama gel diyen olmamıştı.Ürkerek kapıyı açtım.Çoğu kişi benim gibi ürkekti ve sırasına sünmüştü.En arkadaki boş sıranın önünde oturan dört kız ise gülüşüyordu.Tek boş yer orası olduğu için oraya ilerledim.Oturduktan sonra çantamı çıkardım.Birkaç saniye sonra saçları neredeyse benimle aynı renk olan kız arkasını döndü.
''Selam.'' Gülümsüyordu.Ben de gülümsemeye çalıştım.
''Selam.'' Sesim onun sesinin aksine çok zayıftı.Her zaman böyle olduğum için beni rahatsız etmemişti.
''Çok güzel kokuyorsun.Parfümünün markası ne?'' O an kızı tanıdığımı anladım.Yedinci sınıftayken aynı matematik kursuna gidiyorduk.İki soruyu anlamamıştı ve benden yardım istemişti.Oysa onun beni tanımadığından neredeyse emindim.Adı Alice olmalıydı.
''Marc Jacobs, Daisy.'' Dediğimde gülümsemesi büyüdü.O an gerçekten çok samimi görünmüştü.Okula geldiğimden beri konuştuğum, hatta gözünün içine baktığım ikinci insan olması onu benim gözümde daha özel kılmıştı.
''Tahmin etmiştim.Adım Alice.Senin ne?''
''Alex Alison.Ama sen bana Alex de.'' Dedim.Ondan sonra diğer üç kız da adlarını söylediler ve onlarla da tanışmış oldum.Alice'e neredeyse minnettardım.
''Mükemmel bir grup olduk.'' Dedi Alice.Hannah ve Beth de kafasını salladı.Eleanor telefonuyla ilgileniyordu.
Öğle arası geldiğinde Alice beni birlikte oturmamız için yanına davet etti.Yanlarına gittim.Bir küme halinde oturmuşlar şişe çevirmece oynuyorlardı.
''Hadi gel, sen de oyna.'' Dedi Hannah ve Alice aynı anda.Gülerek yanlarına oturdum.Aslında şişe çevirmece oynamaktan hoşlanmazdım.Cesaret, diyemediğim için mızıkçılık yaptığımı söyler ve beni oyundan çıkarırlardı.Oysa Alice'e o kadar güvenmiştim ki böyle bir şey yapmayacağına ve yapılmasına izin vermeyeceğine emindim.
Cevap kısmı bana, soru kısmı Alice'e geldiğinde Alice sordu.
''Doğruluk mu, cesaret mi?'' Düşünmeden yanıtladım.
''Doğruluk.'' Alice çok kısa bir süre düşündü ve sordu.
''Seni bu dünyada en çok ne incitirdi?'' Düşünmeden cevaplayacağım ikinci bir soru daha sordu.
''İhanet.''
1272 kelime sanırım bu bir rekor!

ŞİMDİ OKUDUĞUN
saturn // hs
Fanfictionxiamsaturnx: lütfen, tanrı aşkına bana oyun bildirimi göndermeyi kes.