İçimde büyük bir rahatlama hissetsem de bunu ona belli edecek değildim.Ona sinirliydim, Christopher ise beni korkutuyordu.
''Ne oldu?'' diyebildiğimde yüzümü incelediğini fark ettim.Yüzümün her bir hücresini ezberlemek istermiş gibi bakıyordu.
''Benimle gel.'' Elimi eline kenetledi ve yürümeye başladı.Nereye gittiğimizi soramayacak kadar ellerimize odaklanmıştım.Siyah ojelerim elinin içinden görünüyordu.Yüzüme bile bakmadan beni çekelemeye devam ediyordu.
Çoğu zaman yaptığının aksine saçlarını bandana ile bağlamamış, öylece kendi haline bırakmıştı.Bukleleri hayran olmama şaşırılmayacak kadar güzel bir şekilde kulaklarına doğru düşmüştü.Arabasının kapısını açtı ve içeri girmemi bekledi.Önce okula, daha sonra da yüzüne baktım.
''Yeterince devamsızlığım var.'' Başını salladı.
''Evet, bir haftadır gelmiyorsun.Yeterince devamsızlığın olduğunu tahmin edebiliyorum.'' Saçımın önümde düşen bir tutamını kulağımın arkasına atarken aynı zamanda yutkundum.Karşısında konuşmak neden bu kadar zordu?
Bir haftadır onunla bir daha asla iletişim kurmayacağım konusunda kendimi hazırlıyordum.Ancak görünen oydu ki, bu sandığımdan daha zordu.Karşımda Harry Styles vardı ve o benim en büyük zaafımdı.
''O halde seninle gelemeyeceğimi de biliyorsundur.'' Dudaklarını yaladı.Bundan sonra dudaklarını her gördüğümde o görüntüleri mi hatırlayacaktım?
''Aslına bakarsan o kadar devamsızlığın üzerine birkaç saat okula gelmezsen senin için pek bir şeyi değiştirmez diye düşündüm.'' Gerçekten arabaya binip ona sormak istiyordum.Neden yaptın, demek istiyordum ama bu çok mantıksızdı.Bana yapacağı açıklama her neyse mantıklı olmayacağını biliyordum.Ben onu affedersem ancak zaafımdan dolayı affederdim.
''Zorluyorsun.'' Güldü.Güldü ve o muhteşem görüntüyü bana sergiledi.
''Nadiren zorlarım.Hırslandığımda ve...gerçekten istediğimde.'' Binmemi işaret ettiğinde ayaklarım beynimden izin almaya çalışmadan arabanın içine doğru adım attı.Ben bindiğimde ve kapıyı kapattığımda pişman olmamayı umuyordum.
Arabanın kaputuna oturmuş milk shake içerken sanki hiçbir şey olmamış gibi hissediyordum.Neresi olduğunu bilmediğim bir yerdeydik.Çok da yüksek olmayan bir tepeydi ama manzara güzeldi.Neye güvenerek kimseye haber vermeden kuşun bile nadir uçtuğu bir yere gelmeye karar verdiğimi bilmiyordum.
''Uzatmak istemiyorum aslında,'' Kaputun üstünde olan elimi eline aldı ve sıktı.
''Barışmak istiyorum.'' Başımı salladım.
''Anlıyorum, ve sen de bunu canım istediği için yaptığımı düşünmüyorsun umarım.'' Milk shake bardağını kaputa koydu ve tam olarak bana döndü.
''Hiçbir şey hissetmedim, diyorsam hissetmemişimdir Alex.Senin yüzünden prensiplerimi ezip geçtim ve Mia ile görüşmek zorunda kaldım.'' Gözlerimin büyümesine engel olmaya çalışıyordum.Onunla yeniden mi görüşmüştü? Bir de utanmayarak bana mı söylüyordu?
''Sakin ol, ona ağzının payını verdim.Bana iyi hissettiren tek kişinin sen olduğunu söyledim.'' Tıpkı üç gün önceki gibi bir öksürük krizi bedenimi sardı.Harry beni tutup kendine çekti ve oracıkta sarıldı.Öksürmem geçene kadar sırtımı sıvazladı ve boynuma eğilerek öptü.
''Unutabilir misin Alex?'' Kollarımı sırtına sardım.
''Unutmaya çalışırım, Styles.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
saturn // hs
Fanfictionxiamsaturnx: lütfen, tanrı aşkına bana oyun bildirimi göndermeyi kes.