''Harry, sana bir şey söylemem gerek.'' Parmaklarımla masada ritim tuttum.Gerçekten çok gergin hissediyordum.
''Dinliyorum, Matthew.'' Yutkundum.Bu kadar gerilmeme gerek yoktu.Onu sakinleştirebileceğime inanmalıydım.
''Koç bana Alice'den özür dilemezsen gelecek maçta oynayamayacağını söyledi.'' Başımı kaldırıp gözlerine baktım.Gözlerini masadaki su bardağına dikmişti.Ne yapacağımı bilmiyordum.Bir süre sessiz kaldım.
''Ondan özür dileyecek misin?'' Diyebildim.Kararlılıkla başını kaldırıp gözlerime baktı.Cevabını söylemesine gerek yoktu.Ne yapacağını anlamıştım.
''Hayır.'' Arkama yaslandım.Onun bana bir şey söyleyemeyeceğinden, bir şey anlatmayacağından adım gibi emindim.Ancak olayı o kendi kendine yaşamamıştı.Ondan öğrenemiyorsam, başkasından öğrenirdim.
''Alice!'' Diye bağırdım koridorun öbür ucundan.Tüm gözler bana döndü.Onun da beni duyduğundan adım gibi emindim ama arkasını dönmedi.Öylece yürümeye devam etti.
Onunla konuşmam gerekiyordu.Dün gece Harry sanki böyle bir şey söylememişim gibi davranmıştı.İkna etmek için çabalamıştım ama sanki dediklerimi duymuyordu.
Sonunda Alice'e yetiştiğimde kolunu tuttum.Hızla arkasını döndü.
''Ne istiyorsun Alex?'' Sesi kin doluydu.En yakın arkadaşım sanki en büyük düşmanımdı.Ona hiçbir şey anlatmadım diye neden bu kadar soğuk davranıyordu bilmiyordum.
''Konuşmamız gerek.'' Dedim.Histerik bir kahkaha attı.
''Harry de dün böyle söylemişti ama daha sonra kapıyı kırdı ve üstüme yürüdü.İnanabiliyor musun?'' Sakin olmaya çalıştım.Sesini hiç bu kadar keskin bir haldeyken duymamıştım.
''Tam da bu konuyu konuşmak istiyorum.'' Benden kısa olmasına rağmen ayağına giydiği çizmeler boyunu uzatmıştı.Neredeyse aynı boydaydık.Giydiği çizmeleri birlikte aldığımızı hatırladım.Hatta alırken Alice çok iyi bir pazarlık yapmıştı.Pazarlık yaparken tıpkı babaannem gibi göründüğü için onunla iki hafta boyunca dalga geçmiştim.
''Kısa bir konuşma olsa iyi olur.Vaktim yok.'' Neden böyle davrandığını bilmiyordum.Beş yıldır en yakın arkadaşımdı.Şimdi aramızda uçurumlar vardı ve ben o uçurumları kendi ellerimle kazdığımı biliyordum.Uçurumlar nasıl kazılabilirdi anlam veremedim ama üstünde düşünmek için zamanım yoktu.
Alice ile neredeyse aynı hizada yürüdük ve arka bahçedeki boş bir banka oturduk.Zil çalıyordu.Derse gitmem gerekliydi ama öğrenmeden gidemezdim.
''Ne bilmek istiyorsun?'' Dedi.Ne bilmek istediğimin gayet farkındaydı.Formalite icabı sorulardan nefret ederdim.Ve ne yazık ki, o bunun da farkındaydı.
''Harry ile aranızda ne olduğunu.Durup dururken kapıyı kırmış olamaz, öyle değil mi?'' Elimdeki kitapları banka bıraktım.
''Durup dururken değildi.Maç sırasında kötü oynadığını ve takımdan çıkması gerektiğini söyledim.Neden böyle yaptığımı sordu ve umursamadan soyunma odasına girdim.Sinirlendi ve bum.'' İnanmıyordum.Buna kesinlikle inanmıyordum.Beni aptal yerine koymaya çalışıyordu.
''Gerçekleri duymak istiyorum Alice.Uydurduklarını değil.'' Sesimin bu kadar kararlı çıkması onu şaşırttığı kadar beni de şaşırtmıştı.
''Gerçekler.'' Derken yüzünde bir gülümseme oluştu.Hızla bana döndü.Gözlerindeki nefreti gördüm.Alice benden neden bu kadar nefret ediyordu?
''Harry'e de ki, Alice senin yüzünden daha fazla kendini kasmayacakmış.'' Aniden ayağa kalktı.Kolundan sertçe tuttum ve kendime çevirdim.Beş yıldır aramızda geçen her şey için, ona verdiğim değer için susmuştum ama şimdi sabrımı taşırıyordu.
Ne olduğunu bilmek istiyordum.Harry bir ponpon kıza asla bu kadar saçma bir nedenden dolayı bu kadar sinirlenmezdi.
''Alice, sabrımı taşırıyorsun.Ne olduğunu söyle.'' Kolunu kurtarmaya çalıştı ama bırakmadım.
''Bu kadar öğrenmek istiyor musun gerçekten?'' Başımı salladım.
''Gerçekleri bu kadar bilmek istemeni anlıyorum.Ama ne Harry'i ne de beni bu gerçeği söylememiz için zorlamana gerek yok.Zaten öğreneceksin.'' Söylediklerini idrak etmeye çalışırken sıktığım kolunu elimde olmadan gevşettim.Kolunu kurtarıp giriş kapısına ilerledi.İçeri girmeden önce son kez arkasını döndü.
''Gerçekler acıtır, Alex.Ve sen yakında acı çekeceksin.''
Okul çıkışıydı ve hala anlamıyordum.Ne olduğunu anlamıyordum.Alice'in neden bu kadar şifreli konuştuğunu anlamıyordum.Telefonum cebimde titrediği sırada dolabımın kilidini açmaya çalışıyordum.
mygod: bekle
mygod: okuldan çıkma
mygod: sana vermem gereken bir şey var
Derin bir nefes aldım.Harry ile konuşmak istemiyordum.Alice'in söyledikleri beynimde yankılanıp dururken bu kadar saklanan bir şeyin ne olduğunu bilmemek beni delirtiyordu.Koçun isteği konusunda Harry'i ikna etmem gerekecekse olayı bilmeden bunu yapamazdım.
Olay koçun bildiği kadarıyla sınırlı değildi.Kapı kırmak ve üstüne yürümekten ibaret olsaydı kimse bir şeyleri üstü kapalı anlatmazdı.
me: dolabımın önündeyim
me: oraya gel
Harry gelene kadar dolabımı açıp kitaplarımı yerleştirmeye karar verdim ve dolabımı açtım.İkinci bir postit beni karşıladı.Sarı kağıdın üstüne simli kalemlerle yazılmış olan yazı bir yerlerden tanıdıktı.
Zavallı, küçük Alex
Her şeyi öğrendiğinde çektiğin acıyla sürünmeni zevkle izleyeceğim.
Öğrenmen gereken her şeyi çok yakında öğreneceksin.
Mutlu Günler!
(kaç gün mutlu olabilirsen tabii)
Çığlık atmak istiyordum.Beni bu kadar incitmek isteyen biriyle daha önce karşılaştığımı sanmıyordum.Aklıma gelen tek isim Alice'ti.Bugün konuştuğumuzda acı çekeceğimi ima etmeseydi onu da aklıma gelmeyeceğinden emindim.
''Alex Alison Matthew!'' Koridorda yankılanan neşeli sesin sahibini elbette biliyordum.Harry elinde hırkamla yanıma kadar geldi ve hırkamı bana uzattı.
''Hırkanı unutmuşsun.'' Dedi.Gülümseyip hırkamı aldım ve üstüme geçirdim.
''Nereden buldun bunu?'' Elimi tuttu ve birleştirdiğimiz ellerimizi dudaklarına doğru götürüp elimi öptü.
''Spor salonunda kalmış.Kokundan tanıdım.'' Mutlu hissediyordum.Yalan söylemesine rağmen onu hala seviyor ve güveniyordum.Ve bunun daha ne kadar süreceği hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Harry beni eve bıraktıktan sonra üstümü değiştirmek için odama çıktım.Hırkamı çıkardığımda aklıma dolabımdaki postit geldi.Biri hala dolabımda yapışıktı.Diğerini de ceketimin cebine koymuştum!
Hızla ceketi elime aldım ve ceketimin cebinde buruşmuş top halinde postiti aradım.
''Nerede bu...'' İki cebimde de postiti bulamadığımda ateş tüm bedenimi sardı.
Postiti ya düşürmüştüm ya da Harry onu bulmuştu.
Yemekhaneden spor salonuna koşarken düşürmüş olabilmek için dua ettim.Harry onu bulmuşsa hiç iyi şeyler olmayacağını biliyordum.
-STYLES-
Arabayı okulun önüne park ettim ve kapıyı kilitleyip okula girdim.Ellerim terliyordu ve buruşmuş postit elimdeydi.Alice'e bunun hesabını da soracaktım.Birine bu kadar değer vermişken onu kaybetmeye hiç niyetim yoktu.Ve ben, Harry Edward Styles, Alex'i kaybetmekten deli gibi korkuyordum.
Korku insana hiç istemediği şeyler yaptırabilirdi.
Alex'in dolabının önüne geldiğimde şifreyi girdim.Dolabının içinden bile yüzüme onun kokusu çarptı ve gözlerimi kapatıp kokuyu içime çektim.Yapmam gereken bir şey olmasaydı bu kokunun içinde saatler geçirebilirdim.
Gözlerimi açtım ve bulmak istediğim şey tam karşımdaydı.Başka bir postit.Onu da elime alıp dolabını kapattım.Alice bu yaptıklarının bedelini misliyle ödeyecekti.
Kapıyı çaldıktan birkaç dakika sonra annesiyle karşılaştım.
''Merhaba Bayan Washington, Alice ile görüşebilir miyim?''

ŞİMDİ OKUDUĞUN
saturn // hs
Fanfictionxiamsaturnx: lütfen, tanrı aşkına bana oyun bildirimi göndermeyi kes.