*Diligitis: Aşk
Kelime Latince.***
Chanyeol sarayın mutfağına girdiğinde kız kardeşinin Özel Muhafızı ile aşçının kavga ettiğini görmüştü."Yahu bir lokma et istiyorum alt tarafı KyungSoo! Açım diyorum aç! Midem sırtıma yapıştı!" Kadın muhafız elini karnına koyarak sızlandığında Chanyeol bıyık altından gülmüştü. Muhafızlar arasında disiplin ve ciddiyeti ile bilinirdi bu yüzden onlarla pek içli dışlı olmuyordu.
"RiJin daha tam hazır değil diyorum sana pişince vereceğim!" KyungSoo sinirle kepçeyi sağa sola sallayarak konuştu. Ufak tefek ve sevimli olmasına rağmen sinirli bir yapıya sahipti.
"Çörek ver o zaman! Bir tanecik ya lütfen!" Kısa boylu aşçı boş eli ile yüzünü sıvazladıktan sonra fırından yeni çıkmış çöreklerden birini hırsla onun eline tutuşturdu.
"Defol git gözümün önünden!" KyungSoo bağırdıktan sonra işine döndüğünde çöreğini alan Muhafız mutlulukla kıkırdıyordu. Chanyeol kafasını iki yana sallayıp sarayın arka bahçesini gayet iyi gören mutfak camına gitti. Kız kardeşi ve Prens Yifan önlerindeki at ile ilgileniyordu.
Chanyeol kardeşi saraya geldiğinden beri onunla konuşma fırsatı bulamamıştı. Nasıl hissediyordu? Çok yabancı bir durumda ve ortamdaydı. Hisleri nasıldı? Kendini çok baskı altında hissediyor muydu?
"O iyi efendim." Chanyeol aniden solundan gelen sesle irkilerek o yana döndü. RiJin çöreğini kemirerek ona bakıyordu.
"Onunla bağlısın değil mi? Ruhsal olarak." Chanyeol yanındaki kıza hitaben konuşurken kardeşini izlemeye devam ediyordu.
"Evet. Ne hissediyorsa onu hissediyorum. Bana ihtiyacı olduğunu düşünürse onu duyuyorum. Tabii onun daha bundan haberi yok." RiJin çöreğini bitirdikten sonra konuştu.
"Şu an nasıl hissediyor peki?" Chanyeol zayıf bir ses tonu ile konuştuğunda RiJin destek olmak istercesine gülümsedi.
"Mutlu. Hemde bayağı mutlu."
"Teşekkürler." Chanyeol genç muhafıza gülümsedikten sonra mutfaktan ayrıldı.
***
Prens Yifan hekimin odasının kapısını çaldı ve içeri girdi. Sabah rahatsızlığı için geldiğinde Hekim merhem hazırlayıp ona vereceğini söylemişti."Hekim, merhemi hazırladın mı?" Yifan odaya girer girmez konuştuğunda Kahin ile konuşan genç hekim acele ile ayağı kalkıp prensi selamlamıştı. Kahin de ağır ağır kalkmaya yeltendiğinde Yifan onu durdurdu.
"Rahatsız olmayın lütfen." Hekim merhemi kabına koyduktan sonra Yifan'a uzattı.
"Günde 3 kez sürerseniz kısa sürede düzelecektir efendim."
"Sağ ol Yixing." Yifan genç hekime gülümsedikten sonra çıkmak için kapıya yönelmişti ki Kahin'in sesini duydu.
"Majesteleri ufak bir konuşma yapabilir miyiz eğer vaktiniz varsa?" Yaşlı adam hırıltılı bir ses tonu ile konuştu. Ses tonunda merak ve kaygı vardı.
"Tabii. Önemli bir mevzu mu var?" Yifan veliaht olduğu için her zaman halkın veya saray görevlilerinin derdini dinler çare bulmaya çalışırdı.
"Mevzu siz ve eşinizle ilgili Majesteleri. Sormak istediğim önemli bir konu var." Yifan, kahin'in karşısına oturdu.
"Tabii söyleyin lütfen."
"Majeseleri her ne kadar evlenmiş olsanız da yapmanız gereken önemli bir adım var." Kahin'in yaşlı yüzüne bir çekingenlik oturduğunda Yifan daha fazla meraklanmıştı. Ayrıca endişelenmişti de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Selection of the Dragon¹ (Wu YiFan OC)
FanficWu YiFan kadim Ejderha soyunun Prensi'ydi. Kendisi ve içindeki Ejderha yenilmesi zor güçteydi. Ve bu Ejderha'nın kendi Anka Kuşunu seçmesi gerekiyordu. Fakat olmaması gereken bir şey oldu. Ejderha bir Nihil'i seçti. Yani seni. Wu YiFan x Sen. -Yaza...