Üzerindeki zümrüt yeşili pelerinin şapkasını düzelterek yürümeye devam ettin.
Bugün gizlenerek halkın arasına karışmıştın. RiJin ve iki muhafız daha seni arkandan takip ediyordu. Benliğini hatırladıktan sonra en çok özlediğin şeylerden birinin halk ile iç içe olmak olduğunu fark etmiştin. Işte bu yüzden şimdi hemen hemen her gün kurulan pazara gelmiştin.
Tezgahtaki elmalardan birini alıp inceledin. Olması gerekenden ufaktı. Kaşlarını çatıp satıcıya döndün.
"Elmaların hepsi böyle mi?" Satıcı iç çekerek sana döndü.
"Hiç sormayın efendim. Ağaçlarımız oldukça sağlıklı fakat mahsullerimizin hepsi böyle." Cor Meum'da doğa kendini çabuk yenilediği için haftalık ürün almak mümkündü. Doğa oldukça sağlıklıydı. Ürünlerin böyle olmasının sebebini Cor Meum'un buz tutmaya başlayan kalbine bağlıyordun.
Üzüntüyle elmayı tezgaha geri bıraktıp pazarda dolaşmaya devam ettin. Toz perilerinin etrafında uçuştuğunun farkındaydın. Neyseki sen ve RiJin dışında fark eden başkası yoktu.
Başka bir tezgaha yönelmek üzereyken bacaklarına çarpan ufak bedenle duraklamak zorunda kaldın. Muhafızlar hareketlenmek üzereyken onları durdurdun. Eğilip bacağına çarpan ufak bedeni kontrol ettin.
"Iyi misin? Yaralanmadın değil mi?" Ufaklık kafasını sağa sola salladıktan sonra ellerinden kurtulmaya çalıştı.
"Lütfen gitmeme izin verin. Yakalayacak beni!" Kaşlarını çatıp kız çocuğuna baktın.
"Kim yakalayacak seni?" Çocuk korkudan titrerken az ileriden sinirli bir adamın sesi duyuldu.
"Buraya gel seni küçük hırsız!" Ufaklık korkarak sana sokulduğunda derin bir nefes alıp ayaklandın. Satıcı olduğu her halinden belli olan bir adam size doğru yaklaşıyordu.
"Ver o hırsızı bana!" Tükürürcesine konuştuğunda kaşların mümkünmüş gibi daha da çatıldı. Bütün pazar sizi izliyordu.
"Ne çaldı senden?" Sert bir ses tonuyla konuştuğunda adam elini beline koydu.
"Sebzelerimi!" Kafanı sana sarılmış olan kıza çevirdin. Onaylamaz bir şekilde kafasını sağa sola salladı.
"Çürük kasasına attıklarını aldım ben! Hep öyle yaparım. Asla tezgahtan almam! Satmayacaklarını alırım!"
"Ne olursa olsun onlar benim mallarım! Sende hırsızsın!" Adam tekrar üzerinize yürüyecek gibi olduğunda sol tarafında RiJin belirdi.
"Çocuk para etmeyen şeyleri almış. Zaten çöpe atmayacak mıydın? Neden uzatıyorsun?" Kızı RiJin'in yanına itip adama bir kaç adım yaklaşırken konuştun. Duruşun kendinden emin ve öz güven doluydu.
"Bu hastalıklının almasındansa çöpe atmayı yeğlerim! Bir Nihil'e çöp bile vermem ben!" Gözlerini yumup derin bir nefes aldın. Gözlerini tekrar açtığında adam biraz ilerideki hanın duvarına çakılmıştı.
Etraftaki halktan şaşkınlık nidaları duyulurken pelerinin şapkasını indirdin. Bu sefer halkın şaşkınlık nidaları iki katına çıkmıştı.
"Cor Meum'un değerli sakinleri!" Sesini biraz yükseltip konuştuğunda uğultular kesilmişti.
"Kraliyet ailesi adına konuşuyorum. Bundan sonra güçlü veya güçsüz, Anka veya 2. kademe hiç fark etmez hiç kimseyi ezmeyecek ve hor görmeyeceksiniz! Bu ülke cömertçe hepinize kucak açtı. Hiç birinizin birbirinizden farkı yok. Cor Meum bütün halkını seviyor. Eğer bir daha böyle bir durumla karşılaşır veya işitirsem bazı yaptırımlar uygulanması talebinde bulunmak zorunda kalırım. Unutmayın, bu topraklar hepimizin. Sizin yaşama hakkınız olduğu kadar bir nihilin de burada yaşama hakkı var." Gülümseyerek konuşmanı bitirdin ve pazarın çıkışına doğru ilerledin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Selection of the Dragon¹ (Wu YiFan OC)
FanfictionWu YiFan kadim Ejderha soyunun Prensi'ydi. Kendisi ve içindeki Ejderha yenilmesi zor güçteydi. Ve bu Ejderha'nın kendi Anka Kuşunu seçmesi gerekiyordu. Fakat olmaması gereken bir şey oldu. Ejderha bir Nihil'i seçti. Yani seni. Wu YiFan x Sen. -Yaza...