Bölüm 3 / Komplo

2.4K 204 38
                                    

Çoğu “öldün mü?” sorusuna ancak yeni bölümle cevap verebilirdim… dahasına yüzüm yoktu doğrusu… İki hafta süren berbat bir sınav haftası, ölüden de farksızdım. Uzun bölüm, umarım beni size affettirir kedicikler <3

İyi okumalar!

Sabah Daniel’dan önce uyandım. Birkaç yere telefon edip zamanın geçmesini bekledim çünkü o uyanmadan kafama göre çıkıp dolaşamazdım.

Yatak kıyafetlerimi değiştirmemiştim ve saçlarım darmadağınıktı, aynaya bile bakmak istemiyorum çünkü büyük ihtimalle hortlak gibi görünüyordum.

Mutfağa gidip kendime soğuk süt koydum, içmek için kendimi en yumuşak koltuğa atmıştım. Önümdeki pencereden dışarıyı biraz gözledim, hava güneşliydi ve saat daha erken olduğu için caddeden çok araba geçmiyordu.

Tam sessizlik içinde dalmışken merdivenlerden bir ses duyunca kafamı çevirdim. Daniel uyanmış merdivenlerden iniyordu, benim aksime daha iyi göründüğünü de söyleyebilirdim.

Anladığım kadarıyla ev içinde benim gibi düzensiz ve pasaklı gezmiyordu çünkü dışarı çıkmak için giyinmiş gibiydi.

Bana günaydın demeden –bende dememiştim- mutfağa girdi. Yanaklarımı şişirdim ve bir işe yarayacakmış gibi pencere kenarından sokaktan geçip giden insanları izlemeye koyuldum.

O sırada telefonum çaldığında arka cebimden çıkarıp titreyen ekrana baktım. Ekranda Amelia yazıyordu, burada tanıştığım ajanlardan biriydi ve bizim durumumuzdan sorumlu olmalıydı. “Alo?”

“Günaydın Chery,” dedi hattın öbür ucundaki iyimser ses.

“Size de,” diye yanıtladım.

“Hala yaşıyor mu?” diye sorduğunda gözlerimi devirdim.

“Evet, yaşıyor.”

“Güzel. Henüz başka bir gelişme yok ama tetikte kal,” dedi Amelia telefonu kapatmadan önce.

Ben tamam bile demeden telefon kapanmıştı.

Telefonu cebime sıkıştırıp mutfağa doğru yavaş adımlarla gittim. Kapıya bedenimi yaslayıp içeri baktım, içeride koca bir bardak süt içmekle meşguldü.

Süt.

Harika.

“Günaydın,” dedim yaşayan adamı incelerken. Bazen gözlerinin renginin değiştiğini fark etmiştim, dün açık olmasına rağmen bugün koyu yeşildi, hatta uzaktan bakıldığında ela ile karıştırılabilirdi. Tıraş olmadığı için kirli sakallıydı ve kıvırcık saçları daha fazla belli oluyordu. Eğer saçlarını uzatsaydı kesinlikle kıvırcık bir marul olurdu ama saçları kısaydı işte.

“Sana da,” diye cevapları kısa ve öz bir şekilde.

“Bugün ki planların neler?” diye sordum konu açmak için. Tüm gün evde oturacağını sanmıyordum çünkü meşgul bir adamdı.

“İşe gitmem gerekiyor,” dedi omuz silkerek. Süt bardağını tezgaha bıraktı, “ama gitmek istemiyorum.”

Tek kaşımı kaldırdım ve nedenini sorgularcasına baktım.

“Hiçbir zaman işi sevmedim. Okulu da. Erken kalmaktan nefret ederim,” diye homurdandı, “masa başında yapılan işler, tüm gün okulda kalmak ve senden daha aptal olan öğretmenlerin sana bir şeyler anlatmasını dinlemek, berbat.”

“Umarım okulu bitirebilmişsindir,” dedim alayla.

Bana dik dik baktı ama cevap vermedi.

“Cidden, bugün ne yapacaksın?” diye sordum ikinci kez.

Kara KediHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin